Ne taş duvarlarınızda, ne taht kurduğunuz yerlerde,
Ne kalabalık meydanlarda, ne alkış dolu ellerde,
Ne törenlerin görkemli, parlak süslerinde,
Vardım hep karanlık köşelerde, sessiz düşlerde.
Bir gölgeydim silinmeyen kirli aynalarda,
Bir çığlıktım yankılanan boş sokaklarda.
Hâlâ titreşir korkuyla küçük bir yürek,
Mazlumun sesi kesilir, adalet kör gerek.
En düşküne yakınsa rahmetin eli,
Niye uzanmaz hak, mazlumun dili?
Cenneti doldurun, ışık olsun dolu,
Ama kim siler karanlığın tortusunu?
Biz çorak toprakta özledik suyu,
Sabırla beklerken unuttuk umudu.
Kaç kişi anlar ezilmişin isyanını,
Kaç adım taşır zayıfın feryadını?
Kaç köprü, kaç saray bir can eder?
Merhamet yoksa ne taş kalır, ne değer.
“Elhakümüt tekasür” yazar yazgıda,
Unutma, kazanç yoktur yokluk anında.
Gökyüzüne bir ateş daha yükseldi,
Yağmur gerek ki bu yükler diz çöksün.
Kanatların ucunda taşır öfkeyi,
Ebâbîl gibi bekler, adalet özleyeni.
Dünya nimetlerle dolsun sizin olsun,
Mazlum hep sustu, adalet yok bulunsun.
Oğullar bilgisayarda, kızlar piyano,
Ama hep bir boşluk, hayat tuhaf mono.
Bir sevgi, bir ev, bir köpek hayali,
Yaşlılar köşelerde unutur ahvali.
“İnnel insane le fi husr” der ayet,
Ne kazanırsanız kazanın, eksik hep niyet.
Zafer dediniz, alkışlar göğe yükseldi,
Ama yine kaybettik, hayat ters döndü.
Belki de bizim kaderimiz mutsuz olmaktı,
başkaları mutlu olsun diye.
Kayıt Tarihi : 7.1.2025 11:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!