....seni kaç defa aradım..telefonların kapalı..hiç biliyormusun nasıllda geçmiyor sensiz geceler..oysa bana bu gece pamuk prensesi anlatacaktın..sen ne anlatırsan dinlerdim..masalsız kaldım gecelerde avunmayı bekledim..gelirsin diye..karşında bebeler gibi ağlamayı istedim..yoksun...bu kadar zormu bir insana masal anlatmak..doğru veya yalan olsun..seni duymak ıstedim...bu kadar zormu seni duymak..unutma ben senin sevdanım..nerdesin..bu kadar kolaymı bu geceyi sensiz yaşamak..olsaydın..bin yılık ölümlerime bu gece yanıt olurdun....otsa benim seni en çok özlediğim gecelerden birisi bu gece..sensizliği kabul edemediğim gecelerden...olsaydın gözlerine senin kollarında erimek senin olmak isterdim..yoksun..yokluklarına bin yıllardır alışamadım..kendim masallarla avuttum.. kaç masal mutlu bitti..ben bebekmiyim hep ağlıyorum..veya sen beni neden susturamıyorsun..ben senin sevdanım işte...neden susuyorsun neden buda benim sevdammış diyemiyorsun..sevdalar kaç günlük bu düzende..ateşte olsam neden beni ellerin e almıyorsun..korkma benim ateşim seni yakmaz..çünkü gönlümdeki,elimdeki ateş sensin..beni gönlüne al sabahlara kadar seninle olayım bu gece..özlemlerim bitmiyor sana,dahada büyüyor..korkma ölümler neki senin yanında..üç günlükse bu yaşam kaç günün kaldı.sarıl bana ben senin geçte kalsam sevdanım..ne olursun bu gece gel bana..ölümler içirme..ölümlerden bıktım ben..bin yıllık zamanlarda bir gün demi hakkım yok benim..bana gülşenimi getir..ilk seni gördüğüm gün gibi..korkma ben ben büyümedim o ilk seni gördüğüm gün gibi..ama seni büyütmüşüm bin yıl gibi..yoksun....bebeler gibi ağladım...sevdama yordum..sana kızamadım..gel artık..nekadar ölümlerim varmış..dahamı var..gel..artık..dahamı öldüreceksin beni..kaç ölümüm kaldı..gel artık..seni çok sevmişim..kopamadım işte..şu anda karşımda olsanda seninle konuşamıyacak kadar ağlıyorum..sen kimsin...neden sevdam oldun...bin yıl sonra neden geldin..! ben bin yıl ağladım..bin yıl daha ağlat beni..neden..neden seni sevmişim,neden..karşında olsaydım konuşamıyacak kadardım..bana Gülşenimi getir..ben onu herşeyden çok sevdim..sana hakkımı helal etmem..benim gözyaşlarım kadar yağmur yağmadı hiç..oysa sen yağmur ülkesiydın..bir diyebildinmi..buda benim sevdam..kaçgündü yaşam..şu üç günlük yaşamda bir günde beni sarsan dünyamı batardı..içim dışım sen oldun..bir insan bir insanı bukadar sevebilirmi..bir insan senin için bukadar ölebilirmi..ölümler küçük kaldı yanımda..senin yerinde ben olsaydım,yani yerlerimizi değişseydik...bin ışık yılı uzaktan gelirdim..kollarında erirdim. senin olurdum..bin yıl öldükten sonra ölümsüz olurdum..sonra ölürdüm...ÇÜNKÜ BAŞKA SEVDAN YOK SENİN......!
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...