Allah 'ım, bu ne tad; bu ne lezzettir?
Buldukça, bildikçe bilesim geldi.
Bana lütfettiğin bu ne izzettir?
Dünyaya geldikçe gelesim geldi.
Bakıp denizlere, göğe, karaya,
Zengine, asile ve fukaraya,
Mermerden yapılmış köşke, saraya
Bakıp gözucuyla gülesim geldi.
En uzun ömürler kısacık bir an,
Gerçek bile değil maddyle zaman,
Gördüğüm her damla bir büyük umman,
Sevinçten canımı veresim geldi.
Çürüttüm şükürden iki dizimi,
Bir zerrede buldum bütün yazımı,
Sırlara kaptırdım cümle hazzımı,
Perdenin ardını göresim geldi.
Ben çok şeyi çözdüm en zor günümde,
Yarını ararken buldum dünü de,
Ardını gördüğüm perde önünde
Durdukça, dırdukça durasım geldi.
Beni gidip gelen bir yolcu ettin,
Salt kendin öğrettin, kendin eğittin,
Ben öldüm, çürüdüm, sen de dirilttin,
Her sefer sebebi sorasım geldi.
Bıraktım önceki rüyalarımı,
Talepsiz eyledim dualarımı,
Buldum kaybedilmiş dünyalarımı,
Başımı taşlara vurasım geldi.
Çıkarıp çarığı ayaklarımdan,
İstekleri silip dudaklarımdan,
Çırpınıp silkinip kalıplarımdan
Yine huzuruna varasım geldi.
Barlıoğlu der ki; gitmiştim, geldim,
Gidiş gelişleri artık öğrendim,
Bu başka gövdeden dahi iğrendim,
Bedeni yerlere çalasım geldi.
(MÜHÜRLÜ KİLİT ismi altında toplanmış felsefi şiirlerden > 291-293/412)
İsmet BarlıoğluKayıt Tarihi : 9.6.2004 10:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!