Başım Yerine Göğsümü Kes

Uğur Musab Şahin
2905

ŞİİR


22

TAKİPÇİ

Başım Yerine Göğsümü Kes


Kadın haykırdı cellada;
“Başım değil, göğsümü kes”
“Süt verdiler o zalim oğluma”,
“Onun şu zulmüne makes’.
Sordular kral Neron’a
”Bunu nasıl yaptın niye? ”
“Duydum ki annem”
Tek tanrıya tapıyor” diye?
1990

Kadınsız bir erkek, kölesiz efendiymiş.
Kadınsa efendisiz köle, başını değmiş.
Cinselliğe doyunca, kadını bırakır erkek.
Kadınsa, doymadığında bırakır severek.
2005

Yaşlılar aynı, gençlerse farklı olmak için değişir..
Yaşlılar Modayı, gençler ise demodeyi değiştirir.
Ne hamamda kurna, ne düğünde zurna beğenir.
Borç veren, parasını, dostluğunu kaybedebilir.
1987

Hakka ihanet eden, Halka itibar etmez.
Vermek için gelir ama, almadan gitmez.
Öfke duyguda, düşman sabırda gizlenir.
Adam öldürerek, mekân mı temizlenir?
Düşman zamana göre, daimi değişecek.
Düşmanlıktır, bugün yarın değişmeyecek.
1986

Beşeri aşkta seven kör, sevilen nankör
İlahi aşkta öylemi, seveni ve sevileni gör.
Gülü koparıp, güle gül vermek maharet.
Elindeki bu gülü, soldurmamak cesaret
Dibi görünmeyen göle, kim der ki “gir”?
Aşkta kaybedenler, kalbini tez verendir.
Ne kuşun kanadını, ne kulun kalbini kır
Kuşkanadıyla, kul da kalbiyle kıpır kıpır
Emanetlerini, Hakka emanet et ve unut.
Hakka emanet etmedikleri, aklında tut
Kopmaması gereken bağ, aile bağıdır.
Diğer bütün bağlar, sana ayak bağıdır.
Ne ümitsizlik, ne yeis vardır dinimizde
Allah aşkı ve kul aşkı, derin kalbimizde
Derdi veren, dertten çok derman vermiş.
Bazı kullarına, derman diye dert vermiş.
Saç düşer, taç ve baş düşer üçer beşer.
Ter düşer, fer düşer, gözden beşer düşer.
2021

Neyleyim şu dünya da şanı, şöhreti yaşı
Kim bilir kimleri ağırladı, bu musalla taşı.
Bekliyor, ana şefkatiyle saracak toprak.
Ben dalda kurumuş, düşme arifesi yaprak.
Aradım, kalabalık da yalnıza sebep nerde?
Uykusuzların, ebedi uykuda olduğu yerde
En mutlu günüm, sana kavuşacağım gün,
Gelinsiz bir izdivaç, Damatsız bir düğün..
1990

Ancak, hatırlayan hatırlanır.
Unutmayanlar, hatırda kalır.
Çukur dolarken, kum yutmakta,
Yer kaygan, toprak akmakta
Sabır tükendi aşk aynı yürekte.
Fırın ve od aynı, hamur kürekte,
2004

Bebeklere beşikte öğrettik yalanı ve dolanı,
Ninniler yalandı, masallar, destanlar yalan.
Okullarda öğrettik, beşiklerden arda kalanı,
Tahrirciler yalancı sefer de, zafer de yalan
1986

Onca ağaç bilirim “soy ağacı”, “darağacı”.
Siyasetin “oy ağacı” zenginin “kar ağacı”.
Bilmezler ölüm “nar ağacı” değil, “sal ağacı”.
Cennette “yar”, cehennemde “har ağacı”.
Kim hangi “boydan”, ya hangi “soydan” ulu
Ya derin dipsiz bir “kuyu”, ya ateştir “suyu”.
Ya beş para etmez “huyu”, ya “cevizi kuru”
Kabirde ilk ve son soru, hakka yaklaşır kulu
2004

Dün Girit’te cirit oynardık at sırtında,
Bugün erik dalı oynuyoruz, kıvırtıp da.
Elimizde mızraklar, özde iman vardı.
Elimize şimdi bak, sözde iman kaldı.
Cebimizde paramız, gönlümüzde yara
Hayırda yarışırdık, kim düşerse dara
Gölgemize bakıp sanmayın bizi zenci,
Sakalına kanma, kim ateist kim dinci?
2002

Uğur Musab Şahin
Kayıt Tarihi : 18.5.2009 17:21:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Uğur Musab Şahin