BAŞI DUMANLI TÜRKİYE’M
Sen ki, 600 yıl boyunca 8 milyon kilometre kare topraklarda, 38 ülkeden oluşan Asya, Avrupa, Afrika olmak üzere üç kıtada at koşturan asil bir milletin anayurdusun.
Viyana kapılarından Kafkasya’ya buradan Fas’a kadar adaleti, İslam dininin ahlakını, vicdan hürriyetini, sevgi ve saygıyı götürmüş bir imparatorluğun devamısın.
Sen ki, Akdeniz’in, Karadeniz’in, Rumeli’nin, Anadolu’nun, Rum’un, Dulkadir Vilayeti’nin, Azerbaycan’ın, Acem’in, Şam’ın, Halep’in, Mısır’ın, Mekke’nin, Medine’nin, Yemen’in ve ecdadımın fethettiği daha birçok diyarın hâkimisin.
Engin hoşgörünle Müslüman camilerinde ne kadar hür ibadet ederlerse, esaretin altındaki Hıristiyan tebaanın da aynı şekilde serbestçe ayin ve ibadetlerine izin verilen hoşgörünün merkezisin.
Sen ki, Malazgirt Ovası’nda Romen Diyojen’i esir almıştın. Kendi otağında misafir ederek, ekmeğini paylaştığın Diyojen’in “Seni ben esir alsaydım gözlerini oyardım” demesine karşılık kılına dokunmadan kendi atıyla ülkesine teslim eden yüce bir anlayışın güneşisin.
Sen ki, “On Müslüman’a okuma yazma öğreten her esir azat edilir” diyen bir dini bağrında yetiştiren ve yücelten mübarek bir topraksın.
“Yurtta sulh cihanda sulh” diyen Atatürk’ün, “Yaratılanı severim yaratandan ötürü” diyen Yunus’un, “Şefkat ve merhamette güneş gibi ol” diyen, Mevlana’nın, ” diyarısın.
Türkiye’m, ne yazık ki mazide senin gök kubben altında önünde diz çöken Hıristiyan kulübü mensupları ve yerli işbirlikçileri bugün seni bölmeye, parçalamaya çalışıyorlar.
Dün ticaret gemileri sırf açık denizlerde seyahat edebilsin diye senin bayrağına ihtiyaç duyan Fransa bugün seni AB kapısında süründürüyor.
Aynı Fransa seni bölmek için insan haklarının en ateşli sözde savunucusu durumunda.
Bir zamanlar senin kapında el avuç açan zevatlar, şimdi AB bahanesiyle sana geldiklerinde Ankara Hükümeti yerine, başka yerleri ziyaret ederek kışkırtıcı her rolü oynamaktadır.
İspanya, Almanya, İrlanda ve ABD gibi ülke temsilcileri Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi davet tekliflerini geri çevirirken, sözde barışımıza katkıda bulunmak adına Diyarbakır Barosunun düzenlediği “ Barış Süreci İçin Temel Gereksinimler” adlı konferansa balıklama atlıyorlar.
Leş kargalarının, seni bölmek istedikleri yetmiyormuş gibi yavru vatan Kıbrıs’ı da Rumlara feda etmeni istiyorlar.
Ermeni diasporası yaygarası ile Emperyalist’in zihniyet, pazarlık gücünü artırmaya çalışıyorlar.
Başı dumanlı Türkiye’m, bugün elinde kalan bir avuç toprağı bile sana çok görenler,
etnik ayrılıklardan menfaat çıkarma gayreti içindedirler.
Kardeşi kardeşe kırdırmak için sana müttefik görünüp, seni kolay yutulur küçük parçalara bölmek için, işbirlikçilere top, tüfek sevkiyatı yapıyorlar.
Türkiye’m bu kan emici sülükler, etrafını fena sarmışlar…
Bunlar hala çılgın Türkleri tanımıyorlar.
Oysa Sakarya’da, Çanakkale’de, Dumlupınar’da derslerini almamışlar mıydı?
Geldikleri gibi gitmemişler miydi?
Bunlar cephelerde erkekçe gerçekleştiremedikleri hain emellerine masada ulaşmak istiyorlar.
Ne oldu sana Türkiye’m bugün neyin eksik? Hani sen çağ açıp, çağ kapatan, serhatların diyarıydın!
Hani sen, binlerce yıllık köklü tarihi olan, zaferlerini burçlara altın harflerle yazdıran, topraklarında Mehmetçiklerin koyun koyuna yattığı bir mabettin.
Senin için milyonların kalbi çarparken, sen hala mahalle baskısı masallarına ve tek dişi kalmış AB, ABD gibi emperyalist güçlerin ihanetine daha ne kadar malzeme olacaksın?
“Gençliğinin muhtaç olduğu kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur”
Haydi, Türkiye’m silkin ve ayağa kalk! Tarih senden geçmişin ruhunu yeniden canlandırmanı bekliyor…
İbrahimKaçıran
İbrahim KaçıranKayıt Tarihi : 16.1.2024 22:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!