Mahmur bir duruştu boşluktan aşağı, ta dibe, dipten de öte gömülüşe doğru boş vermişlikle acınası bir beden ait ruhla kaybedilmiş tüm zamanlardan intikam alırcasına, önce kendi kendine, intikam yamayarak acıma duygusundan öte bir hisle, sadece zavallılaşmış bir bedene ait ruhla yardım almaya uzak ve de kendi kendine yardım etmekten çok, daha uzak hislerin savaş arenasındaki hırs ve kinle hayata karşı tüm acımasızlıklarla, unutulası düşüncelerden kurtulma çabası ile yumruklarını sıkmış, dişlerini gıcırdatarak, bir öfkenin içinden fırlayarak başka bir düşünce yaşamından var olmaya çalışacakmışcasına intikam duygularından uzak zamanlara ulaşıp, derinlerinin de derinlerinden çıkıp dingin bir ruhla yaşamın nefeslerine kendi kendine bulaşma arzusuyla tüm geçmişi, gelecekle bir tül perde ile ayrıştırmak istiyordu, zapt edilmiş öz duygularına dönerek…
Kulaklarda uğultular yaratan kulvarlardaki gecenin sessizliğini bozan yağmurun ıslak sesi, omuzlarında çöreklenmiş ıslaklıklar kararmış gökyüzünün kulvarlarında olmayan gölgesini düşünerek adımları ile ezercesine, geçmişin tüm an zamanlarından güneşi kaldırıp, yağmurdan ıslanmış zamanları hayal ediyordu, tüm kırgınlıkların kırılgan düşüncelerinde…
Başı boş düşüncelerin ıslanmış düşleriydi bunların tümü…
Belki de ruhla bedenin çatışmasız ayrılıklara dayanması gibiydi gecenin sabaha ulaşması, işte tam bu an ki ruhun yeniden bedenle buluşması…
Ruh bedene her gün yeniden sabah mahmurluğuyla ulaşırmış…
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Üstat kutluyorum kaleminiz daim olsun saygılar.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta