Başı Boş Düşüncelerin Islanmış Düşleriyd ...

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Başı Boş Düşüncelerin Islanmış Düşleriydi Bunların Tümü…

Mahmur bir duruştu boşluktan aşağı, ta dibe, dipten de öte gömülüşe doğru boş vermişlikle acınası bir beden ait ruhla kaybedilmiş tüm zamanlardan intikam alırcasına, önce kendi kendine, intikam yamayarak acıma duygusundan öte bir hisle, sadece zavallılaşmış bir bedene ait ruhla yardım almaya uzak ve de kendi kendine yardım etmekten çok, daha uzak hislerin savaş arenasındaki hırs ve kinle hayata karşı tüm acımasızlıklarla, unutulası düşüncelerden kurtulma çabası ile yumruklarını sıkmış, dişlerini gıcırdatarak, bir öfkenin içinden fırlayarak başka bir düşünce yaşamından var olmaya çalışacakmışcasına intikam duygularından uzak zamanlara ulaşıp, derinlerinin de derinlerinden çıkıp dingin bir ruhla yaşamın nefeslerine kendi kendine bulaşma arzusuyla tüm geçmişi, gelecekle bir tül perde ile ayrıştırmak istiyordu, zapt edilmiş öz duygularına dönerek…

Kulaklarda uğultular yaratan kulvarlardaki gecenin sessizliğini bozan yağmurun ıslak sesi, omuzlarında çöreklenmiş ıslaklıklar kararmış gökyüzünün kulvarlarında olmayan gölgesini düşünerek adımları ile ezercesine, geçmişin tüm an zamanlarından güneşi kaldırıp, yağmurdan ıslanmış zamanları hayal ediyordu, tüm kırgınlıkların kırılgan düşüncelerinde…

Başı boş düşüncelerin ıslanmış düşleriydi bunların tümü…
Belki de ruhla bedenin çatışmasız ayrılıklara dayanması gibiydi gecenin sabaha ulaşması, işte tam bu an ki ruhun yeniden bedenle buluşması…
Ruh bedene her gün yeniden sabah mahmurluğuyla ulaşırmış…

Fırtına dindi, yağmur şiddetini kaybetti, sadece gecenin tana ulaşan garip sessizliği hüküm sürüyor, yaşama etkenliği ile, umarsız bir sabah bekleyişi bu, çoğul can sıkıntısı, çoğul sinmişlik, vazgeçilmiş tüm isteklerin ardında kalan sanki ıssızlıkla bir boşluk ve korkusuzluk duyguları ile kendine karşı bir güven veya özgüven ile kime karşı savaş ve kimden, kimlerden korunma bunlar ki bu iç dünyadaki kopan fırtına veya boşluk duyguları artık bu yalnızlığın ardında kalan belki de sadece özgüven kalıyordu ve korunma duygusunun kendimden kendime kopup, başkasından bir korunma mıydı bu korkusuzlukta kalan?

Mağrur ve onurlu,
başarmışlığın tüm pişmanlıkları arkada bırakılmış,
sadece geleceğe umarsızca bakarken ortaya kendine güven çıkmış,
büyükten küçüğe bırakılarak,
ama büyükteki güven,
hâlâ kendinden başkasına emin olamama duygusunu içinde saklamış...

Aslında kendine güvenmek de bir özveridir...

Düşmüşüm bir kere girdaba, tüm uğraşlar boşuna, sadece kesik nefeslere yolcu olmuşum, artık yalnızlıkla yaşamak, boşu boşuna...Düşlerin siyahı düşmüş önüme, kahır düşünceleri basmış, tüm yaşam girdaplarına, artık yarım yarım nefesler, boşu boşuna.... Eyvah, eyvahlar olsun sana ve bana artık...

Kahır bu sevgili, tüm bedenim senle yamanmış, bir ateş bu sevgili, senle yanmak da artık boşu boşuna…
Düş bağrımdan ciğerlerimden, tüm nefeslerimden, düşünceler bir girdap olmuş, dön boşu boşuna olmuş bu hayat, bari bir nefes ver, yalandan da gelse içime, bunsuz yaşamak inan boşu boşuna…

Yalan artık sensiz bu nefesler, aldatmaca bu hayat sensiz sevgili, aldatmaca, dar zamanlarda nefesler hep yalan, yalandı tüm yaşam sensiz, arda kalan buruk bir pişmanlık, gerisi sadece yaşama avuç açmak, tüm bu düşünceler, sensiz boşuna, sevgili boşu boşuna…

Terk edemediğim nefesimdin sen, bir de gözlerin, içine sakladığım her şeyi düşlüyorum şimdi, öfkeler, kinler nefretin ardında kalırken, yıllara sakladım seni sevgili, yıllara terk ettim seni, öylesine bir sevgiydi içimde közlenen sen varlığı, ki tükenmeyen bir nefestin aslında sabırla soluklandığım…
Adını sakladım dudaklarımın arasına mıh gibi, son nefese terk edeceğim bir isimdi o, buğulu gözlerinin arasına saklanan…

Aslında belki de geleceğe bir umuttu o sevginin içinde kalan, ben sana bağlıydım inanmayacaksın ama hâlâ çözülemeyen, ben de sen umut, bende sen yaşam bağıydın sevgili, inkâr edemeyeceğim bir duruşla…

Çünkü ben seni sevmiştim derken bile gözlerimden yaş gelirdi, gözlerimi şahit etmiştim o kavrama, ben senle var kaldıkça yaşama uzandım, ben sende var oldukça yaşama sarıldım, ki artık yaşamımın içinde de varsın ki inkârsız bir terk olamayacak...

Oysa ben seni inkâr edemezdim, sende inkârcı kalamazdım ki senin inkârcılığına şaşkınlığımla şimdilerde vaz geçtim yaşamın senli anlarından artık, senli anlar çivilerle bezenmiş yaşam yolları artık, ki kopmak kurtuluşum bile değil sevgili, öyle değil mi ki ben sende hiç inkârcı olamadım bilesin sevgili…

Şimdilerde uzun uzun düşüncelerin doğmasına veya yaşanmasına sebep olan bir akşam üzerine doğru düşüyor düşüncelerim, ertesi sabahın ayrılığa uzayacağı yolculuğun başlangıcına çıkacak sadece bir güneş doğumluk zaman, sadece sabaha uzayacak bir bekleme zamanından sonrasında ayrılığa uzayacak bir bekleme zamanından sonrasında ayrılığa uzayacak uzun bir hayatın girdaplı ve telaşlı kesimleri ile yaşama dönüşecek uzun bir düşünme zamanı başlayacak oysa…

İçinde ne kadar korku olacak kimbilir, gözyaşına dönüşecek ne kadar korku saracak nefes alışları, içinde saklanacağımız bir yalnızlık zamanının hangi acılara sığınılacak zamanın bireyi olarak, kızmayı, hoş görmeyi, belki de en önemlisi, kimbilir ne kadar sığınacağız bağışlanması çok zor olan düşüncelerin içinde nefes almaya çalışacağız.

Bunların hepsinin başlamasına bugünkü düşünce köprüsünde sadece bir gece ve ucu bucağı hesaplanamayacak bir düşünce kulvarında kalacak sadece tek bir gece, göz kapaklarımın kapanamayacağı yarına ulaşacak sadece uzun bir gece.

Böyle bir gece nasıl anlatılır ki, herkesin yaşayabileceği ve her anı karşı tarafı suçlar gibi yaşayabileceği bir geceyi aslında tarif etmeye imkan bile yoktu.
Sadece gök yüzü yıldızsız bir gece, zaten kendine kararmış bir kış gecesi işte…

Kim böyle bir gece sonunda sabahtan itibaren gülebileceğini düşünebilir ki kaç kişi böyle sisli bir gecenin sıkıntısını içinde zaptedebilir ki?
Ayrılığı bilmemek, ayrılıkla doğan iç sarsıntılarının içşinde yaşayamayan bilebilir mi ki bu geceyi kendine bağışlasın ve yaşamın içinde yok saymasın?
Ertesi sabaha düş yorgunluğu ile uzamış bir gece olacak belki de ben bu gecenin her anlarını kelimelerle zapt etmeye çalışacağım benliğimde…

İnsan nasıl ve nereden bilebilir ki bir gece sonrası sabahın ilk ışıkları ile bir Cumartesi sabahı hayattan pişman olacak kadar yaşam değişimine uğrayacak.
İşin kolayı belki de zamanı kullanmaktı, geriye dönük baştan başlamak yaşamın karelerini hissedip düşünmeye…

Kaç geceyi, onu düşleyerek sabahın tanına ulaşmamıştım?
Bana ilk “bu günlere kadar sen nerelerdeydin” sorusu ile başlayan ve “sen benim yaşamımın sebebisin” deyinceye kadar geçen bir ömürlük zamanın içinde onu kendime “ideol” seçişime kadar var olmaya çalıştıkça “yaşamımın tam da
ortasındayım artık senle” diyerek bu günlere uzayan sevgi direncimin kırılmayışıma sadece hayretle bakıyorum onun yaşattığı hayatıma ve içindeki acılara bakarken…

Hâlâ neden giremiyorum onun öyküsüne ki yaşamını anlatan tüm yaşam panosuna?
Aslında bir iç savaştı bunların tümü, boş verilemez bir yaşam öyküsünün içinde var kalma sonucuydu…

Şimdilerde tüm tüm yaşamın pişmanlığını mı yaşıyordum veya yaşamın içindeki mücadelemde kendimi alkışlamam mı gerekiyordu…
Netice kalan kararsız bir yaşam ve uzun bir gece…
Ama belki de önemli olan bir soru vardı, “gitsem mi, gelse mi” sorusu ki galiba daha çok yıllar cevapsız kalacaktı…

Kendi kendime soruyordum şursuzca demeden, “sonunu, baştan yaşamak mümkün müydü acaba” diye, yani sonun tahmin ettiğin bir şeyi baştan yaşamak ister miydi insan ki bu insan hayatını daha düzenli bir hâle sokmaz mıydı?

Gözünün yaşınla, gözümün yaşına yorgun bir şehir bıraktın tüm yorulmuş düşüncelerimle bana, hesapsız düşüncelerin ardında kalan hesaplanamayan davranışların içine atarak.

Umutsuz düşüncelerin içine sığan bir kimsesizliğim vardı zaten, bugün, dünden daha karamsar bir yaşamın içine diz çökmüşüm, dilimin dikliklerime rağmen ufalanmış tüm düşüncelerim ve de bedenim hep yarınların umuduna saklanmak isterken.

Artık vaz geçilmiş bir yaşamın son nefeslerinde çırpınırken, sana olan tüm düşüncelerim kar taneleri gibi uçuşmaya başladı artık yaşamımdan, gün gelecek eriyip gideceğiz tüm çıkmazların içinden, gün gelecek vaz geçeceğim umutlarımdan ve gün gelecek kendi sahipsizliğimi boşverip, hayat deyip küskünlükle dalıp gideceğim yaşamın girdaplarına umutsuzca…

Bir yolculuk bu, ötelere doğru uzayan, daha sonra da ötelerin ötesine doğru, içinde barındırdığı, kasvet, acı, beden sarsıntıları ve uzaklardan korkmalar ile yaşamın an ve an etrafında dolaşan, sevinçleri kısarak tüm düşleri dağıtan bir yolculuk bu ötelere doğru ki buna hayat dedikçe, çoğu beden sızıları ile geçer, gene de hazmederiz bu darlıkları ve üstesinden düşe kalka geliriz çoğu zaman ama en çok yara aldığımız beklemediklerimizden düşen ağırlıklardır...

Aslında parmak uçları ile dokunmak isteyip de dokunamadığın bir avuçta beklemek istemektir, vedasız gidişlerin arkasında kalmak, her anını içine gömerek yok saymaktır kendini, aslında hep var olmak isteyip de boşluğa el sallamaktır vedasız gidişlerin ardında kalmak, içine öfkeleri doldurup, hınçları saklamak yüreğinin kuytusunda, gün gelip kendini garipsemektir vedanın arkasında kalmak...

Korkularımızın çoğu iç benliğimize saklanmış kendimize ait gizli düşüncelerimizdi...

Bir başkasısın artık, hayatıma girip, karanlıklara terk ederek, sadece ayrılığı anlatan bana, canıma yoldaş olan değil de, yakıp, yıkan, ruhumu derbeder eden...

Belki de biz ötesiz veya yarınsız zamanların içinde kalmaya mahkum etmiştik kendi kendimizi bu acıların çerçevesi içinde kalacak portrelerimiz gibi ki, her ne kadar “biz herşeye rağmen ötesiz olamayız” dememize rağmen…

Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 7.3.2014 12:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Kulaklarda uğultular yaratan kulvarlardaki gecenin sessizliğini bozan yağmurun ıslak sesi, omuzlarında çöreklenmiş ıslaklıklar kararmış gökyüzünün kulvarlarında olmayan gölgesini düşünerek adımları ile ezercesine, geçmişin tüm an zamanlarından güneşi kaldırıp, yağmurdan ıslanmış zamanları hayal ediyordu, tüm kırgınlıkların kırılgan düşüncelerinde...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • İbrahim Kurt
    İbrahim Kurt

    Üstat kutluyorum kaleminiz daim olsun saygılar.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mustafa Yılmaz 4