Memleket havasını soluyorum tüm bedenimle.Bayram havasında geçiyor içinde hülyalara daldığım şu zaman diliminde.Mesrur yüz ifademde,tebessümler saçılıyor beni temaşa edenlere.
Simalar,özlemini duyduğum şey…Üslüblar,arayışına sürüklendiğim bir musiki…Burası aklımdan hiç çıkmayan düşler aleminde rüya sanki.
…….. ………. ………..
Yazıhanenin önünde çok çok iyi tanıdığım insanlar; aralarından bazıları ise hayatımda değeri haiz olan kimseler”Allah’ın selamını çok görüyor. “diyenlere boğulmuş dostluk,birkaç yıllık ayrılık evresinde.”Ne dost tanır ne arkadaş; unutulmuş okulda ki geçmiş fasıllar.”Evhama dalınmış…Boşboşuna yapılmış tüm bu ithamlar.
…….. ……….. …………
Hayatımın başlangıç noktası olan Başçiftlik’e geliyorum sıcak bir temmuz ayında.Mazide ki değerlerimi hatırlıyorum kıymetini kat kat arttırırcasına.Evimi,ailemi,yaylayı sonrasında yaşadığım tüm vukuatları geçiriyorum film şeridi misali gözlerimden.Birkaç damla gözyaşı kayıyor yanaklarımdan,hüzne boğuluyorum çevremdekilere aldırmadan.
Ey rüzgarı yar eden yaylalar! Yemyeşil kırlarında binbir çeşit mahlukat yaşar.Baharla gelen kımıldanışın yer edinmiş zihinlerde sertacın.Cıvıltılarını arastakdan duyduğum bıldırcın yavruları,seherin sisli,soğuk havasında açıyordum göz kapaklarımı.İşte! Günün bu saatini özlüyordum…Kadın bağrışmaarı,sürülen sığırları,otobüsün sesini,kova,tencere,şakırdayan su seslerini…Yüreğimin ta derinliklerinde büyüdüğünü hissedipte eritemediğim kocaman bir buzuldu.Her geçen gün bağrımı yırtarcasına çoğalan sızı ısırgandan öte,bir şey dağlıyordu.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta