Başak / Buğday Bereketi / Hacı Mehmet Çe ...

İbrahim Çelikli
1151

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Başak / Buğday Bereketi / Hacı Mehmet Çelikli

bi ğün önşeden ilaşladım,
ayıklanmış tohumu
hanım ağşamdan hazırladı hacatları
er vakıt da eşeğin semerine sardım
sabanı, boyunduruğu
zabahın seherinde,
yollarda bi ben varın(m)
bozeşşeğin yularını aldım elime
öküzleri de katmışıyın öğüme
“Güçcük Bosti” bizden yarım dölüm ilerde
bi sağa gediyo bi sola
çalı diplerinde ne buluyosa
bi de dutdurmuşuyun
“çilenger atdım bağa”
deye,
bu çilenger de ne demeğise
ve yaut da neye atılıyosa bağa
amaan canım sankı bana ne
“vardı değdi yaprağa.”
değse de değmese de
değmen keyfime
te bobam te!
ho bobam ho!

gün yalayıp ıslatmadan
çimlerdeki kırağıyı daha
doo(ğ) ru Daşınbaşındahı bayır tarlaya
eşşeğin dengini endirip,
bi ğözel duşadım
saman torbasını geçirividim başında
sürüvüdüm anbaşına
alt tarafı üç evleklik tohum
yarım şinik gadar aldım
altı deri kaplı kalbura
bi besmele çekdim,
“ya bilmillah”
taa ciğerin dibinden
derin bi soluk çekdim içime
sopsovuk olsada
ha bobam ha!
de bobam de


sol elininen bi gavrarsın gasnağı
emme barnaklarım buyuyo valla
sağ elimde bi hapaz buyday
fıcıttım bir o yanna bi bu yanna
her sağ adımımı her atışta
her soluk alıp verişde
evleğin bi başından öte başına
ne sık ne seyrek,
milimi milimine,
nokdası nokdasına
toprağı doyurdum tohuma
doy bobam doy
saç bobam saç

öküzleri koşarsın boyunduruğa
sabanı bi ziplersin gara toprağa
sarı öküzü yolcu etmişin
harman sonu o sene
onun yerini dutar mı kara dana
o mubarek de acemi
usül-erkan ne haddine
ne ıslık kar eder,
ne öğendire
ne yalvarma
ne söğme
esgiden “saarrıı” dedim mi
Sarım bi gayrete gelidi ki
şaşarsın vallahi billahi
bu acami gara dana nerde
bi dam dolusu saman yeycek dee
tabi Goca Ala Öküz düştü çızıya,
Allah ne verdiyse
yüklendi boyunduruğa
ne kara dananın yan çızmasına aldırdı,…
ne zora
ne tarlanın daşına,
ne kakmasına,
ne nodula
“koca oğlan” dedim,
sen de olmasan var ya….
bu bayır tarlada
işimiz varıdın bu acemi danayna(n)
Allah yardımcımız olsun
boynuna guvat versin
dayan bobam dayan
ho alam ho!
ho bobam ho!

gün deee,
doğdum doğacan deyo, gızılcana
Allah sizi inandırsın
çokdan bi evlek karaladım bayır tarlada
an başına varıp bille
takkayı höyle bi kaldırdım
o sovukta
alnımın terini
işaret barnağımına sıyırdım
onnar dineldikleri yerden soluklanırlarıkana
bi evlek daa tohum saşdım,
galbırı eletmekdenise fıldıradıvıdım
seğidelek pulluğun yanında aldım soluğu
elime “tu! ” deyip,
pulluğun sapına bi ta(ha) sarıldım
ha şunda
de bunda bi evlek daha
an başına varıp bille
“ho ha! goca herif” dedim “ho ha! ”
“ho ha! ” bobam “ho ha! ”

önce oğşadım senin gara danayı
“ö(ğ) renecen garaolan” dedim “ö(ğ) renecen”
emme ağanı bireş üzecen
“ee” dedim olcak gari o gadak
zelvelerden saldım öküzleri
başlarına geçirividim
fink gırmalı yemliklerini
boz eşşeği kendi fettatına bırakdım
he(y) beden azzık çıkı(nı) mı çıkardım
üç ekmek arasına kuru-deri peyniri
bi de acıkmışıyın ha…
hinci bi de çay sovanı olcağdı kii
duz ekele götür
dür bobam dür
ye bobam ye

ıçcık dinlenivirince
üstüme bi ağırlık çöktü kü!
terim soğuyuvumuş,
höyle yokladım yağırnımı, böğrümü,
evde olsaydım hindi ne ğözel uyurdum
kuru peynir boğazımı aldı,
yutkundum
bağrımı yumrukladım
matıradan su işdim iki yudum
cemi cümle damarlarıma gan geldi valla
toprakdan gelmişiyiz emme
çamırımızda su varya
hayatın membaı ne dersen de
su bobam su
iç bobam iç

su dedim dee…..
ırahmet eyi oldu o sene
hele birinde
iki ğün iki gece
gece-ğündüz yağdı durdu
devrisi ğün etdim edemedim
Daşınbaşında buluvudum kendimi
bereket versin yannamasına sürmüşüyün
depeye doru zıylan yerleri
öyle de olsa neneyen
yarmış endirmiş aşşa doru
derken mubarek rahmet bi endi
nassı.. sanısın sicim gibi
hıfzolayın deye
andız ağacının altına ğaşmak
aklıma bile ğelmedi,
iliklerime ğadar, cımcılık olmuşuyun
yapraklar ıldır ıldır
ekinin sulanışını seyrederkene
zati yağmırın ıslatmasını bek severin Allah var hinci
ertesi ğün burnum uçuklamış,
sovuk sovuk terlemişiyin umrumda deği(l) valla
yamır deyinçe akan sular duru(r)
ruhum duymayoru
Allahın niyemeti işde
içimden “len valla bu ırahmet daşı bile
cücükletiri” deye ğeşdi,
yağ bobam yağ
sel bobam sel

gaabil olmalı daaa
Deli Yakıp’ı bi getirmeli
hu ekini bi göstermeli
“mahanası olmalı”
bi de deyon içimden
“ya nazarı geçerse”,
gerçi Allahı var hasit deldir emme
sırça sarayı olan sünger daşından sakınır dedkleyin
len ne sakınacan Allahın verdiğinden yau
Allah herkeşe versin
gargadan gorkan dar ekmez emme gene de
bi afsınnatmalı neminazım
öf bobam öf
pöf bobam pöf

Allahı var hinci
Yakıp Emmi a(ğ) zına bi dolarsa
Yömül Gıyamete gatar yeter valla
bi nam salarız ki yahay
“-len olum Hacımemedo(ğ) lunun Daşınbaşında
bi buydayı var, gedin de görün bi(h)
Allah sizi inandırsın mefrat bişiy
gamış sanısınız,
hu yaşa ğeldim
ömrü hayatımda taha ölee bi başşag görmedim
tam bi! garış
adam on sene buyday ekmese
çoluk-çocu(ğu) yeyceg sıkıntısı çekmez
evelallah”
tevatür mü,
deği emme,
gel de annad millete
çekemediklerinden
“bak bak,
Deli Yakıbı hasöz ğötürmüş deee,
bilmen netmiş de”
öğüne gelen ileri-geri gonuşurlar gari
herkeş a(ğ) zına ğeleni söyler,
elin azı kese deği ki büzcen
elim erdikçene kendimi Daşınbaşında buldum,
duruyon seyre dalıyon ekini,
bak bobam baak
gör bobam gör

hani ne derler
dokuz ayda bi dutam..,
bi ayda dokuz dutam ya!
işde o hesap deği
ne dokuz ne ondokuz tevetür valla
insan boyu ekin oldu dabanda
bobamın daşlı tarlada
o kepir depeyi bile bi görceğniz valla
coşdu bu sene Kayasekide buyday
çok sürmedi mart-nisan iki buçuk ay
gök ekinler boy verdi
felek bu sene yüzümüze güldü
başşak demişsin bi garış “Şükür Emrine”
sütlendi, göllelik derkene gün çalığı
gün dönünce altına dönüvüdü
mübarek
hemi de nassı….
sanısın altın sarısı
bobam gulakları çinileyesicenin
kosaya gönlü olmazdı
boz bayırdan zabah ayazında gevremeden
dayandık orağı
yol babam yol
gül bobam gül..

deste söykeldi kaldı Bayırtarlada
Goca Armıdın dibini açdık bir yandan
heybeyi, desdileri davşıdık
andız ağacının altına
olana bi çuncak guruvuduk
avınsın deye
sen sanırsın dilim-damağım gurudu
canım çekti, akşamdan ayazda kalan sudan
bekleyemedim kuşluğu,
garıynan bi sıratürküsü dutturduk
bilip bilmediğimize
sıraya aldırmadan birbirimizin
her türküsüne ğatıldık
“yücedağ başından endiremedim
yönünü yönüme döndüremedim
bir ğözeli sevdim gandıramadım
dividim galemim yazarın
böyle bi ğözelin derdi var ben de yar ben de

yücedağ başında yanar bi ışıg
düşmüşüm peşine olmuşun aşıg
ağbuyday benizli zülfü dolaşık
dividim galemim yazarın
böyle bi ğözelin derdi var ben de yar ben de”
söle len garı sööle
de bobam de
Allah sa(ğ) lık versin de
gerisi golay evelallah,
“hu garşı yaylada göş gatar gatar
bi ğözelin derdii barımı yakar
bu-nayrılık bize ölümden beter
geçti dos kervanı eyleme beniii eyleme beni”
dabanda taşdan kurtuldum mu
dayandım çekmeli kosayı
vur babam vur
ser bobam ser

Allah var ya
bi yandan da gözüm Killi Gedikde
olur da anamınan bobam yardıma gelir de
gönlü olmaz anamın garıynan m(uh) abbetimize
gönlü olmaz, bobamın gözü galır anızda
gözü ğalır desde yerinde
“gurdun-guşun sehimi”ni ayırmaz asla
“beninen barabar çitmi sürdüler,
tohum mu saşdılar
Yaradan Mevla düşünür onarın ırızgılarını
gazansınlar da yesinner”
..
“yok boba yok” der
yok boba yok
cesaretini toplayıp da
“-len boba işte onun ırızgınıda içine gatmış
senin tarlaya rahmet salmış” demeye ga(l) ksan
işine ğelmez,
gonuşdurmaz, küser
olur a! galbi file gırılır,
nenecen değmez valla
get bobam get,
et bobam et

görülmüş değil daşlı tarlada
gamış gibi ekin
her gören inanamayo
“-Hacı… buydaya ters vermişsin”
len olum bir elden bir ele bura ters çekilir mi
yahut da
bura ters çekerken gören varmıymış beni
çok geşmedi gorduğum başıma ğeldi,
güççük helkeynen anam ayran getirmiş,
bi elden bi ele,
içine ilimemiş zahır
“-golay gele, Hacuu golay gele,
eyneli çıkın yatın,
hinci hu ayran soğur
iki yudum için, soluklanın bi”
dur yavrım dur..
ver ana ver
iç bobam iç

ıpıl-ıpıl eser, hafif bir gündoğu rüzgarı,
bir o yana savırır
bir bu yana yaslar başakları
en eyisi ardıma aldım ülüzgeri
gosayı yamıyo kerdenin ağırlığı
var yaa, herkeşin tarlası böyle olsa
valla ileşber guduru(r)
çok geşmez hinci
dalaz alır-gövün yüzüne savuru(r)
yel değişdi kerdeyi yeniledim
isdikamet Çataldepe çevrilividim,
kerde birbirinin üsdüne mezbur
benim garı sonrakı kerdenin altından
gurtaramayo desdeyi
kerdeyi dutduğun yer al sana deste
yannardan ortaya
an başından an başına yığın uzunlamasına
bi o yığın, bi bu yığın
bi o yanna kerde,
bi bu yanna desde
bir o yana bir bu yana,
ortalık serildi ğaldı
gözüyün alabildiği yer buyday,
gözüyün alabildiği yer başak,
gözüyün alabildiği yer kerde,
gözüyün alabildiği yer yığın,
yığ bobam yığ
hüğ bobam hüğ

çok geşmedi nerdeymiş,
bobam çevresine erik çıkılamış
bir kaş da armıt, elinde iki zerdeli
arkamızda belirividi,
belli ki boğazından geşmemiş
aldım emme
valla nutgum dutuldu,
oldum sana bi samıt
seninki eliynen yolmaya ğakdı,
beceremedi,
elini kesdirdi
el etse olur olmaz laf ederdi
“-vur bakayın Hacı” dedi
“vur o(ğ) lum vur”
ha bobam ha
ha bobam ha!

serde genşlik var ga(y) ri
kerdeler deste ğibi
desdeler çıkla başşak
gerneşiyon sonuna gadak
vuruyon mu sana tırpanı
Allah var daşa ğelmesin deye
bireş okardan dutduruyon
amma yenicekleyin de dişemişiyin gosayı
bana mısın demeyo
vur babam vur
ser bobam ser,

bobam memnin olma mı
anam memnin olma mı
yığdıkça yığınnarı
deste alıyoz valla benim garının
arkasında destenin arkası yere değiyo
desteyi omuzladı mı, önünü göremeyo
zavallı valla
yığın yerini fehmetmeden
geçip gediyo, şoo yana
durup bakışıyoz elbirlik,
“len bu andavalı
nere ğederki” deyye
zavallı an başına varınca
annayo meraya vardığını
gel de gülme
gel bobam gel
gül bobam gül

öte yanda goyun çobannarı bekleyip batı(r)
yığını yığalım deye
bakışıp durular
gözleri tarlada
desdeyi alalım kiyne
güdüvüsünler bi(h) !
haklılar tabi
dağda daşta ot mu ğaldı
güdülüvücek yer mi var
hayvannar gavzınıyo valla
hanı koyun can derdinde,
gasap et derler ya
hinci çoban goyun
goyunnar ot derdinde
gelip de yardım ediviseler de
bi an evel biz de düze çıksak emme
ordan bi dutam dutuvusalar
şordan sürü zıyana ğirer
hemi de canım onarın da vardır
kendilerine ğöre işi ğaydı öle ya
ben onara mı gövendi de ğeldim Alla(hı) n aşgına
canı ğaymağ isdeyen
ya evinde camız besleycek ya da
Hatıpadasını boylaycak
derken bobasına azık getirivi(er) miş
Haçça Memedi desde alıvıdı
dırmık çekdiğimiz yere sünüyo goyunnar
çocuklar bi yandan dırmık çekiyo,
deste yerinden başak toplayo
desteyi yığdık, emme
mefrat bi yığın oldu
ulen harmanyerine nasıl davşınacak bu
tevatür dersin emme valla dam boyu
de bobam de
he bobam he!

gün geldi;
sapı sardık, ganlı eski, öküzün teki goca
gara dana avara
anam sağolsun, avsınlayvıdı,
bi de nusga yazdırmış Yakıp Hocaya
ne aşırdık,
ne ha deyinşe ganlı boşaldı,
ne çatmada
beygirler döğneyebildi
akdardık, etişdi yardıma gonu-gonşu,
Topal Melit, Derviş Emmi, Goziroğlu
öküzler, çatılı atlar gayboldu ğetdi
sapda döğnerken,
gırağı nemerdiyo,
yazıyon her zabah erkenden
ağusdos gününü yeyince kevreyo
iki beygir,
bi öküz düveni gün boyu dönüyo
dön bobam dön
yan bobam yan

bilmen valla,
kaş günde anca erdirdim harmanı
ertesi ğün, gün boyu yığamadım tınazı
süpürüp yığmadan daha badası
devrisi ikindin geçeni bi “deniz” çıkıvımaz mı,
alel-acele savırdım
atkıynan fıcıttım yokarı
çeci yabaladım
bi kerte, bi kerte daha, şişiyo pazım
gene etişdiler sağolsun
Gozir Imız, Sedet, Dervişin çocukları, Sışdı Kazım
dene bi yanna, saman bi yanna
keklig dıkmağı irenginde,
başak buydayı, bulgurlug valla
çeç bobam çeç
çeç bobam çeç

gari Allahın emri,
çec başında geceledim ga(y) ri,
elayak döğnemeden,
ısca(ğı) yemeden sabbahınan gözerledim,
çocuklar çuval aşdı göz kararı doldurdum
sıraladım çuvalları
iki çuval Derviş Emmiye tohumluk değişividim
attık ganlıya, iki kanlıda eve eletdim
sırtladığım ğibi
güpürdümünen çıkdım merdimenneri
hüğdüm serpini, sıraladım hararları
menevşeye, Topal Fadimeye
bulgurluk değişividim
goca bi ğünde deneyi,
iki ğünde de anca samanı
çek bobam çek
at bobam at

badası çocuklar süpürsün savırsın
evde boş çul-çuval narasın
dalgıran çitirim gibi - eriklerin vahtı geşdi
göksulu armıtlar hala kekremsi
benden sonuraya galmış Gucur Emmi
beygirlerinen iki de ona dönüvüdüm
o sene ileşberliğin sefasını sürdüm
sür bobam sür
gör bobam gör

görüyon mu bi
“gözünü sevdiğimin ileşberliği”ni
var mı gara toprakdan
nimet etişdirmek gibisi
bir bereket ki,
bereketine bereket
zümrüt yeşili, altın sarısı,
gök mavısı, gün aydınlığı
gör babam gör

sür babam sür
ver Allahım ver

SÖZLÜG
soluklanırıkana: soluklarnırlar iken, dinlenme yada molada oldukları zaman
fettatına bırakmak: kendi haline bırakmak
böğür: vücudun yan tarafındaki kalça ile kaburga arasındaki bölge
boğazını almak: boğazı tıkamak, boğazında kalmak,
zıylan: toprağı yuka, genellikle bitek olmayan tepecik, bayır
afsın / efsun: nazara karşı okutma
ırızgı/rızık: yiyecek, nasip, nimet
soğumak: istenilen kıvamdan uzaklaşmak, ayranın ılıması, suyun buzlanması, eşler arasında muhabbetin kalmaması,
kerde: ekin biçilirken alınan yol
mefrat: şaşılası büyüklükte,
atların çatılması: yan yana getirilerek birlikte hareket etmelerinin sağlanması
hüğmek: (konik olarak) taşırarak yığmak
badas: harman tınas edildikten sonra ancak süpürülerek toplanan topraklı, çöplü, samanlı taneler
çitirim gibi: bir daldaki meyvenin çok ve sıklığını anlatmak için kullanılır
Göksulu: harmandan hemen sonra erip, 1-2 haftada geçen armut cinsi

İbrahim Çelikli
Kayıt Tarihi : 8.9.2007 12:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Yıl 1966 evimiz yapıldı babam dedemden ayrıldı, aslenda yine hep bir aradayız ama babam dedemin tarlalarına ortakçı, ilk defa mükellef oluyor hayata arık bir başka bakıyor ilk kızı o sene doğdu, dördüncü çocuğu olarak anamın yeni yeni sesini duyar olduk, söylemelik verilmediğinden sessiz konuşurdu evimize halı tezgahı o yıl kuruldu ben ilkokula o yıl başladım halıya da Rahmetli anam nur içinde yatsın Babam Hacı Mehmet Oğlu Hacı Mehmet (Yıldırım) Çelikli'nin ellerinden öpüyor Allaha emanet ediyorum

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İbrahim Çelikli