İnsan, bitmek tükenmek bilmeyen hırsın sonucunda, cinayeti öğrendi. Ona öylesine önem veriyordu ki, ekonomik ya da politik amaçlarına ulaşmasında bu çıkarı, herşeyden önce geliyordu.Bu kazanımı için harcadığı paralar ve uğruna dökülen kanın hesabı sorulmadı ve sorulmamakta. İnsan, ayniyeti bulunduğu toplumun, yurduna sığamamakta.Kuşaktan kuşağa devam eden bu süreçte kalan mirası, daha büyük cinayete hazırlıyor, daha korkutucu silahlarla yeni bir dünya harbini işaret etmektedir.’ ’ En büyük kazanım, en büyük adım dedikleri şey öldürmekte geçiyor...' 'Gökmen Y.Erdem
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Şöyle tepeden bakıldığında o kadar saçma şeyler için cinayetler işleniyor ki en küçüğünden, en büyüğüne... Bunu da barış adına yapanlar kitle imha ediyorlar, namus, para adına yapanlar bir veya bir kaç insanı öldürüyorlar. Kur'an-ı Kerim insan canına haksız yere kıymayı yasaklamıştır. Böyle bir tek insan öldüren, bütün insanlığı öldürmüş demektir demekle işin vehametini vurgulamıştır. Kabil'den bu yana cinayetler sürüp gidiyor malesef. İnsan olmanın değil, olamamanın sonucu. Kutlarım.
Duyarlı yüreğinizi kutlarım
Ataya Vatana Diktirme Kefen
Savaşırken huzur bulmaz bu evren
Barışa selamı sabahı versen
Milletinle Atatürk’le sen varken
‘Ben yaşarım, sen yaşarsın o yaşar.’
Nimetleri Allah bize veriyor
Huzurumuz inan göze geliyor
Birileri bak bu söze ne diyor
‘Ben yaşarım, sen yaşarsın o yaşar.’
Kurulan düzeni ne bozuyorsun
Durulan batağa ne süzüyorsun
Sorguyla yargıyla ne küsüyorsun
‘Ben yaşarım, sen yaşarsın o yaşar.’
Unutma vatanı gurbette iken
Şehide gaziye batırma diken
Ataya vatana diktirme kefen
‘Ben yaşarım, sen yaşarsın o yaşar.’
10.01.2010 18:55:36
Dilşade Güngör
insanı insan eden değerlerden uzaklaştıkça geriye yalnızca hırs kalıyor.
Başarılarınızın devamını diliyorum
Bu esaslı eğitim, acaba tek başına yeterli olacak mı?Ama bir yerden başlamak şart elbet...
Sosyal alanda da insanların fizyolojik gereksiniminin sorun olmaktan çıkacağı, insan onuruna yakışır hizmetin sunulması diğer yapıcı faktörler olacaktır.Birçok gelişmiş ülkelerin,emperyalist düşüncesinde bu gereksinimler, uzun yıllar hep kendi ayniyeti olduğu toplumlara layık görüldü.Sonucunda bugünün Avrupa Birliği gibi oluşumların doğması kaçınılmaz oldu.Buradan hareketle dünya barışına değin bir yolda, umut olabilirmi?Çok kapsamlı birliğin bir yerde buluşması...
Saygılarımla Talat Ağbeyim
Kan dökmeyi insana kim öğretir? Neden başka seçenekler yoktur, kan dökmenin ötesinde. Barışa ne oldu? Kim vurdu o beyaz güvercini. Kardeşliğe ne oldu, kim nifak soktu kardeşlerin arasına? Çıkarlarımız mı üstündü, yoksa barış ve kardeşlik duygularımız mı? Köleliğin amacı tek ve vazgeçilmez acımasızlıktır. Bunun yine tek göstergesi insanı kendi çıkarı için kullanmak, kendi yapamadığını, kölesine ya da kandırdığı başka insanlara yaptımaktır. Basrış, öyle kolayca söz edielen bir kavram değil, insanın insancıl ilişkilerinde tek taraflılığın ötesine geçerek her iki tarafında özel haklarına saygı duymakla tesis edilir.
Bu düşüceden hareket edersek; dünyada kesinlikle anladığımız manada bir barışın tesis edilemeyeceğini görürüz. Çünkü tüm dünyayı yöneten zihniye 'emperyalizmin insanı kullanma, alet etme' düşüncesinden öteye geçemez. Ben, barışı öncelikle kendi duygu ve düşüncelerimde kendi içimle barışık oılmakla algılayabiliyorum. Dış dünyada barışın 'B' sine bile raslamak mümkün değil. Kişinin kendini eğitmnesi, hatta daha uzuun bir süre evrimleşmesi, doğrular ve yanlışlar konusunda daha isabetli karar verecek duruma gelmesiyle mümkün olacaktır ki, bu da esasllı eğitimden geçer. Günümüz eğitimiyse sadece aldatmaca ve beyin yıkama uygulamasıdır. Düşündüklerime katılıup katılmadığınızı öğrenmek isterim doğrusu!...
Sevgiler sunuyorum.
BARIŞA KATKI SAĞLAYAN KALEMİNİZİ KUTLUYORUM ÜSTAD SAYGILARIMLA
Gerçekleri ifade eden çalışmanızı takdirle kutluyorum.Saygımla
yeni moda barış öldürmeden olmuyo galiba. tebrikler gökmen bey. selamlarımla.
sanki insanlık..tarihten..sadece,öldürmeyi öğreniyor..ne garip..yaşama adına..yaşamı elden almak..
tebrikler,saygılarımla.
Bu şiir ile ilgili 10 tane yorum bulunmakta