Kısraklar
..... nasıl ağlar,
size malum mu bu giz?
Ben kısrakken bilmiyorum
..... siz ne bileceksiniz?
Bir akşamüstü coşup aşka geldi âşık
Biraz da içkiliydi, şiir de okumuştu
Dünya daha basitti, o daha bilge
Kuşlardan kanat çalıp oraya uçtu
Sarhoş değildi ha – dedik a, biraz
Ve çocuklarımız,
alıp kırmızı bisiklet boyalarını
yine sokakları donatmaya çıkacaklar
çok eski sözlerle.
Gülümsüyor musunuz?
Kara bulut kat kat olmuş tepede
yalnızlık boşalmış dizginlerinden.
Yolumuz dar mı dar,
önümüz yağmur.
Söyleyecek türküsü kalmamışa yazık
Yazık boş bir oğul gibi durana
Arıları sürgünde, telaşı kesik
Bir dalın ucunda
Sevilmek değil sevgiyse umut kesilen, yazık
Gömütler dizilmiş, her dem genç
iki yanına geçtiğim yolların
Aynı türkülere aynı hüzünle
kaş yıktık ya dostlarım
— odur işte.
Acırım ona ki yanılmaz hayatınca
Vicdanı bir tuhaftır rüyasıza yatınca
Bir kez bile tahtanın yaşını sormamıştır
Ayak kuru, tuz kuru, yürek kuru odunca.
Mağrur olma sevdiğim
Yurdumun gecesi de
Senin kadar güzeldir
Gecenin peçesi de
Örter yüzünü yerin
Öyle çok umut verdik, öyle çok vaat ettik ki,
kırılanlar, olmayanlar öyle çok ki
artık daha cimriyiz dağıtırken sözleri, sözcükleri.
Yalan söylemedik gerçi, vakit vermedik,
dediğimiz olacak, biliriz
Kendimde anlamak seni,
ve susmak,
kitaplarda sözlenmemiş bir suç gibi susmak,
mülkü maliki olmak,
ilinin eli olmak,
deli olmak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!