Yeşil cennet bahçeleri getirdim sana
Irmaklar dolusu pırıltılı ılık sular…
Baharı getirdim sana
Üşüme diye
Ankara soğuktur bilirim.
Hele ocakta kahpe kaynarken…
Öfkem, nefretim
Fırtına bulutlarından sızan gün ışığım,
Geçecek...
Bu yağmur, boran dinecek
Güvertende neşeli martı çığlıkları
Saçların deniz dalga dalga
Ruhumu ipek tüller gibi saran ince yağmur
Kemiklerime sızan bahar kokusunun nedeni sensin
Şimdi ne keman, ne ney mağrur
Tek şarkım, ay ışığına asılı sesin
Ah monşer!
Bıyıklarımı üzerinize silesim var
Bırakın sarı yaprakta kalsın şiiriniz
Hizmetçi çöpleri atana kadar
Ne kadar uzarsa gölgeler
O kadar yakınsındır aya
Ki gece olur gölgen
Karanlık çökünce
En parlak yıldıza
En büyük adalettir ölüm.
Öyleyse;
Yığılır zaman,
Karanlık sıyrılır aydan, yıldızdan
Ben, cepleri nefret dolu çocuklarla oynadım
Çaresiz kadınların leğeninde yıkandım
Dövdüm ve dövüldüm
En keskin küfürleri geceye savurdum
Ayyaşların şarkılarıydı yalnızlığım
Yaşarıyorsa gülümserken gözlerin
Rüzgar susuyorsa
ve yıldızlar başka parlıyorsa
Gece, kulağına eğilip bir şarkı mırıldanıyorsa ona dair
Özlemişsindir.
Şimdi yorgun zamanın kollarında uyuyor gece
Yosun tutmuş duvarların kuytusunda sayıklıyor adını yıldızlar
Sensizlik sızıyor parmak uçlarımdan
Ağır ağır...
Hiç doğmamış bahar
Hiç açmamış tomurcuk
Yalnızlığa çalınmamış hiçbir keman
Sen girmemişsin kapımdan
Dizilmemiş yıldızlar geceye
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!