kabullendim artık mağlubiyeti
hayattır bu maçın tek galibi bilinsin
her öyküde bir gerçek gömüsü vardır
yaşamın sırları bir bilinmezde saklıdır
yanında olsaydım kollarımı sarardım boynuna
çalı bülbüllerinin atışmalı söyleşilerini dinler
ezberimdeki türküleri söylerdik coşkuyla barış adına
oturmuşda neler düşünüyorum akşamüstü birbaşıma?
sesime ses veren yok, canıma can verecek nem kaldı
an be an soluyor ufuk çizgisinde bakır telli ışıklar
sonbahar sisleri çöküyor kentin üstüne akşamla beraber
ışığı sonsuz mücevherse aşk, barış yolunu aydınlatsaydı
nedir, kentte karartma mı var, geceler niye böyle zindan?
bir kibrit çaksam, isli gaz lambasını, mumları yaksam
bu kentte seni bulamazsam eğer mapuslarda çürürüm
bekliyorum, karanlıklara egemen olacak diyerek aydınlıkları
aydınlıklar yırtamazsa karanlıkları ben yaşamaz ölürüm
aklıma bin türlü şeyin gelmesi bundan
düşler yumağı kahır çilelerinden daha zengin olmalı
zincire vurulmuş uçamıyor beyaz barış güvercinleri
kelepçe vurulmuş geveze, isyancı saksağanlara
şahinler, kartallar, yarasalar barış gönüllüleri olmalı
parçalamalı kelepçelerini, emperyalizmin zincirlerini kırmalı
bir davetsiz misafir gelip oturmuş usuma; fotoğraf
dudakların kıyısında kalan sevgi yüklü ince bir gülüş
öpülmemiş, o bal dudaklarda aşk çiçeği yedi renkten açmış
şarkılar dökülecekmiş sanki her an o, latif ağızdan
istemiyorum çalmasın ' veda busesini cümle sazlar
baksam gözlerine dağılacak gözlerindeki kara bulutlar
hüzünlendiriyor beni taş plaklarda çalan şarkılar
elleri ellerime değmemiş bu kentteki o sevgiliyi arıyorum
ve öfkeleniyorum kendime, ' şiirler yazacağın yerde
ressam olup aşkın resmini yapsaydın ya ', diyorum
kışlar yerine bahar dallarını koysaydın tuvaline
nergis, sümbül kokuları taşsaydı natürmort tablolardan
demet demet, köşe, bucak, çiçeklerle dolsaydı sokaklar
barış güvercinleri uçursaydık beyaz beyaz, mavi gökyüzüne
kavgalar, savaşlar olmasaydı, korkular yaşamasaydık
uçurtmalar uçursaydık, dev harflerle BARIŞ yazsaydık.
olmadı, olmadı umutlarımız bir başka bahara kaldı. YAZIK!
Kayıt Tarihi : 6.9.2009 14:02:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Geçtiğimiz hafta Dünya Barış Gününü kutladık. Barışın olmadığı bir dünyada. Dinmez ER / 05.09.2009 / Çeşme /
![Dinmez Er](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/09/06/baris-ve-ask-gelgitleri.jpg)
Yürek sesinize sağlık...kaleminiz daim olsun...nicelerine
Saygılarımla
bir kibrit çaksam, isli gaz lambasını, mumları yaksam
bu kentte seni bulamazsam eğer mapuslarda çürürüm
bekliyorum, karanlıklara egemen olacak diyerek aydınlıkları
aydınlıklar yırtamazsa karanlıkları ben yaşamaz ölürüm
Çocuklar kulaklarını kapatacak duymamak, gözlerini yumacaklar görmemek için. Belki korkup kaçacaklar bir başka yönlere yada ellerini bırakmadan birbirlerinin, hemen oracıkta ölecekler.
Belki bir limanda, köşebaşlarının görünmeyen taraflarında, teras katlarında, kumsalda …..
Haydi anlatalım vakit daha geç olmadan, anlatabileceksek …..'
Bu yazı da benim 'barış günü' nedeniyle yazmış olduğum yazının final bölümü...
Şiir yazarken kağıdın gözyaşları ile ıslandığı., resim taparken tuvalimizin şarapnel parçaları ile delik deşik olduğu günlerdeyiz...
Kaleminize sağlık sayın Dinmez Er..., güzel şiirinizi kutluyorum...
Bir yanda 'karanlığın ellerinde can veren barış..' Diğer yanda sevgiliye sitemle birlikte aşkı arayış..
Ayrılamazlar da zaten..
Aşk kavgayı, kirlenmeyi sevmez ki?
Kutlarım şiiri ve şairi.
TÜM YORUMLAR (15)