Barış Rüzgârları Şiiri - Yorumlar

Münevver Erilmez
351

ŞİİR


0

TAKİPÇİ




Trenler Trenler, ahh trenler, her gün gelip geçersiniz. Kiminiz kara kiminiz ak. Trenleri gördükçe, arkadaşım Hacer Hanımın hikâyesini hatırlarım. l7 Ağustos depreminden önce tanımıştım Hacer Hanım’ı Karasu’da. Sanki yıllardan beri tanıyormuşçasına, sarıldık birbirimize, 17 Ağustos gecesi kumlarda yatışımız, evlerinde kalan aşımızı suyumuzu paylaşmamızı hiç unutamam. Ada pazarındaki evlerine giderken, çocukların bayram sevinciyle dolan yürekleri gibi olurdum. Sanki 5–6 yaşlarında çok sevdiğim anneanneme gidiyorum, elini öpüp bayram harçlığı alacağım, elbisesinin iç cebinden çıkaracağı akide şekeri veya cevizle ne kadar mutlu olursanız o kadar mutlu olurdum, Hacer Hanımların Adapazarı’ndaki tek katlı, bahçeli, etrafı şimşir ağaççıklarıyla çevrili şirin evlerinde. Bahçe kapısından içeri girdiğimde şimşirlerin ilâhi kokusuyla mest olurdum. Radyodan devamlı' kara tren 'türküsünü istek yapmasını merak eder dururdum. Yüreğindeki küllenmiş yarasının kor olarak kalmasıydı, trenler.

Babası Hasan Efendi Yunanistan’ın hatırı sayılı zenginlerindendi, komşuları da Rum idi ama ayrı gayri yoktu aralarında. Kardeş bilmişlerdi yıllar yılı birbirlerini, hatta kendi yaşıtı okul arkadaşı Eleni ile kan kardeşi olmuşlardı. Okulda da iyi bir öğrenciydi. Okullarında Osmanlıca, Rumca ve Kuran dersi mecburi idi. Oradaki evleri de güllerle bezeli idi, şimşirlerle bezeli bahçesinde, kirazlar merhaba derdi yaza ilk önce, sırayla armut, incir takip eder, hazanda da ayvayla kapatırlardı sezonu. Bütün mahalle meyveye doyardı. Cevizin dalında salıncak kurulmuştu, en küçük kardeşi Şükriye’yi sallamaktan büyük haz alırdı. Hacer evin büyüğü idi ağabeyi Ahmet olsa da annesinin yardımcısı küçük Hacer'di. Yıl 1958 birdenbire iki ülke arası gerginlik yaşanmaya başlandı. Türkiye’deki Rumlar 6–7 Eylül olayları nedeniyle Yunanistan’a göç etmeye başlayınca Yunanistan’daki Türk mahallelerinde de duvarlarda yazılar yazılmaya başlandı. Sabah kalktıklarında Türkleri keseceklerini, çuvallara dolduracaklarını belirten yazıları okuyan küçük Hacer’in babası iliklerine kadar ürperdi. Ellerinde paraları vardı ama aniden Hükümet tarafından paralar tedavülden kaldırılmış, çuvalla paralar ellerinde kalmıştı. Allah’tan biraz birikmiş altınları vardı, kara gün için sakladıkları. Hasan Efendiyi bir düşüncedir aldı, her gece korkuyla yatıp korkuyla kalkar olmuştu. Daha fazla dayanamadı, çocukları evlilik çağına gelmeden, Hasan efendinin tabiriyle (yorgan altından çıkmadan) aileyi Türkiye’ye atmalıydı. Bir sabah kalktığında, aileyi toplayıp kararını bildirdi. Çocuklar ağlamaya başladı, arkadaşlarından ayrılmak, doğup büyüdükleri evlerinden ayrılmak, çok zor gelmişti. Nereden esmişti bu ayrılık rüzgârları. Belki de bu yüzdendi, Hacer Hanımın sonbaharları sevmeyişi. Her hazanda, yüreğine bir hüzün çöker Yunanistan’daki evini hayal ederdi. Ayrılık vakti gelmişti, tüm mahalle evlerini öylece bırakıp göç etmeye başlamışlardı, Belediye uğurlamaya gelmişti onlarca vatandaşı.
Tüm komşuları ellerinde, tepsiler, börekler, çörekler, çikolatalarla gelmişti Herkes göz yaşlan içinde çok sevdikleri beraber gülüp, beraber ağladıkları, içtikleri suyun ayrı gitmediği, komşuları için karınca kararınca hediyeleriyle uğurlamışlardı, Trene bindiler kömürle çalışan kara trenler herkesin gözünde güneş gözlükleri, mecburen, zira trenden dışarı çıkarken kömürün çıkardığı isler rahatsız ediyordu, ilk defa anavatanlarına geliyorlardı onun için etrafı doyasıya seyretmek isterken küçük Hacerin gözündeki gözlük düşüvermişti. Elindeki kurabiye de düşmüştü. Ne kadar ağlamıştı onları düşürdüğüne. Zira onları çok sevdiği Marika ablaları vermişti onlara.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta