Gönülleri fetheylemek maharet,
Özde barış, hâlde barış Pir’imde.
Sevgilere, dostluklara işaret,
Gözde barış, gel’de barış Pir’imde.
Muhabbetin duvarını örünce,
Tam yetmiş üç milleti bir görünce,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Kutlarım Yüksel bey, yüreğinizin sesi her daim çağlasın.
Kutluyorum sizi yüreğine sağlık kalemin daim olsun
Saygılar
Yüksel bey Hacı Bektaşi Veli felsefesini mükemmel özetlemişsiniz Kutluyorum Saygılar.
MEHMET KINDAP
kaleminiz var olsun saygılar hasan karabay
BARIŞ DİYEN DİLLERİN, KALEMİN, YÜREĞİN SUSUMASIN USTAM.. AMA GALİBA BİR YANLIŞLIK VAR BU BARIŞ SÖYLEMLERİNDE... ÇÜNKİ KİMSE MENMUN DEĞİL...
ÇÜNKİ BARIŞ KİNLE KANLA TAKİYEYELE, KÜÇÜK HESAPLARLA OLAMZ SEVGİYLE KURULUR.. + 100
SAVCI ARİS HAKİM ERİS
BİZİ NASIL BARIŞTIRIR
Selam beklerken yellerden
Bir haber geçti tellerden
Biri Aydın biri Vanlı
İkisi de bu illerden
Ağla ana ağla bacı
Bu nasıl iş böyle neci
Giden de kalan da yoksul
Çekilir mi böyle acı
Başında dönüyor kuşlar
Olmaz olsun böyle işler
Kanar alnında karanfil
Son nefeste yarin düşler
Kan ile keramet olmaz
Zulümle adalet olmaz
Baba değil ana değil
Mermide merhamet olmaz
El bilgisin yarıştırır
Gelip neyi karıştırır
Hakim Ares savcı Eris
Bizi nasıl barıştırır
Mahmut NAZİK 05.12.2009 MERSİN
Ah bir de anlasalardı... Anlasalar da tahtları ellerinden gidecek diye anlatmazlardı... yoksa kimin kanına basarak buralara kadar gelirlerdi... Affınıza sığınarak sayfamda olmayan bir şiirimi ekledim... Yüreğini ve kalemini candan kutlarım... Saygımla....
Muhabbet bağında gülümü derdim
Dostlar meydanında postumu serdim
Düşkünler ceminde özümü verdim
Gelen gelsin er meydanı herkesin
Özümle Şah yolundan giderim
Cennet bahçesinde öter bülbülüm
Ali’nin dizine yüzüm sürerim
Gelen gelsin er meydanı herkesin
On iki İmamı candan severim
Veli dergâhına niyaz eylerim
Fatma eteğinde hüzün biçerim
Gelen gelsin er meydanı herkesin
Muhammed Mustafa sözün eridir
Ehlibeytin yanı onun yeridir
Şahımı sorarsan o bir melektir
Gelen gelsin er meydanı herkesin
Şahı Merdan dersen öz pirimdir
Yunus’un ruhunda hakkın dilidir
Pir Sultan’ın kaleminde sözümdür
Gelen gelsin er meydanı herkesin
İbhim MUTLU
Gönülleri fetheylemek maharet,
Özde barış, hâlde barış Pir’imde.
Sevgilere, dostluklara işaret,
Gözde barış, gel’de barış Pir’imde.
Muhabbetin duvarını örünce,
Tam yetmiş üç milleti bir görünce,
Sevgi ile yanıp tütmüş ömrünce;
Közde barış, külde barış Pir’imde.
Tebrikler güzel şiire. Sevgiler
Secde etmiş kabe diye insana, bu cümlede insana ne kadar değer verdiğini anlatıyor Hünkar Hacı Bektaş Veli pirimiz. Sizde mükemmel ifadelerle bize güzel bir şiir ziyafeti çektirmişsiniz üstadım. Kutlarım yüreğinizi ve tam puanımla Saygılar sunarım...
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta