Barış Nedir Sevgilim Şiiri - Akgün Akova

Akgün Akova
72

ŞİİR


88

TAKİPÇİ

Barış Nedir Sevgilim

barış nedir sevgilim biliyor musun
bir köprü müdür üstüne gölgeler düşünce çöken
halka açılamadan batan bir şirket
iki savaş arasında verilen çay molası mıdır barış yoksa
hurdacıya söylediği son sözler mi
bisikleti vurulan bir çocuğun söyle sevgilim
Einstein'ın Roosevelt'e yazdığı mektup mudur barış
Lozan'dan gelen telefon mu Mustafa Kemal'e
çöplerini bilimin süpürdüğü bir sokak mıdır barış yoksa söyle sevgilimde ki
tünediği balkon uçuruma düşen yavru bir kuştur barış
saatçiyi hapse attıkları için kurulamayan bir meydan saati
ayağımızdaki paslı çiviyi bacağımızı keserek çıkaran
bir melekde ki aptalların türküsü
oyuna getirilenlerin ülküsüdür barış
dişleri sökülmüş Asya kaplanıdır kapitalizmin sirkinde ki sevgilim
içine bayat pil konmuş el feneridir barış
fosforlu izleridir bayrakların üzerinde gezen salyangozların
barış düşsel beyaz buluttur bir kaleye çarpıp dağılan
kör bir toplumun tehdit dolu yazılarla kirlettiği bir defterdir barış
kendinde bulamayıp başkalarında aradığıdır insanın barış
halkının üzerine devrilen bir devlettir zor dönemeçlerde
açılmadığı için posta kutusunda ölen bir mektuptur barış
patlayıp seyircileri öldüren bir futbol topudur
son dakikada bunların hiçbiri
hiçbiri değilse barış söyle sevgilim savaşın düş kurduğu yerlerde
hangi yüzsüzün uydurduğu bi' sözcük türşu dillerden düşmeyen barış

Akgün Akova
Kayıt Tarihi : 20.8.2000 15:44:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Nilüfer Aksu
    Nilüfer Aksu

    "Barışa giden yol yoktur,barışın kendisi bir yoldur.!"

    Gandhi

    Cevap Yaz
  • Ünlü Şair
    Ünlü Şair

    Tüm şiirleri harika bu adamın..

    Cevap Yaz
  • Akın Tekin
    Akın Tekin

    müthişşşşş!

    Cevap Yaz
  • Gökmen Yılmaz Erdem
    Gökmen Yılmaz Erdem

    Barışa giden yolda;esin dolu bir hayat ve başarılar diliyorum Akgün Akova

    Sevgiyle +


    Dünya Barışına Çağrı (Antoloji Gruplarından)

    Cevap Yaz
  • Erdem Eren
    Erdem Eren

    HARP GÜNLÜĞÜ




    1. Pazartesi Gecesi


    Görürsün şimdi korkunun sık sık kalbini parmakladığını,
    ve bazen dünya yalnız uzak haberlere benzer;
    eski ağaçlar çocukluğunu korur senin için
    durmadan daha eski zamana ait bir anı gibi.

    Şüpheli sabahlar ve kötülüğü sezen geceler arasında
    ömrünün yarısını savaşlar arasında yaşadın,
    ve bir kere daha şimdi, emir sana doğru parlıyor
    kaldırılmış uçlarında süngülerin.

    Bazen manzara hâla önünde yükselir rüyâlarda,
    şiirinin evinde, özgürlük kokusunun
    çayırların üstünde sürüklendiği yerlerde, ve sabahleyin uyandığında,
    taşırsın kokuyu senle.

    Nadiren, çalışıyorken, yarım oturursun, korkmuş
    masanda. Ve yumuşak çamurda yaşıyormuşsun gibidir;
    elin, bir kalemle süslenmiş, ağır hareket eder
    ve herzaman daha ciddi şekilde.

    Dünya başka bir savaşa dönüyor— aç bir bulut
    göğün yumuşak mavisini yutar, ve kararırken hava,
    genç karın kollarını dolar sana,
    ve ağlar.


    2. Salı Akşamı


    Şimdi sükunetle uyurum
    ve işime yavaşça bakarım—
    gaz, uçaklar ve bombalar hazır durur bana karşı,
    ne korkabilirim, ne de ağlayabilirim;
    çetin yaşarım öyle, yol inşa edenler gibi
    soğuk dağların arasında,

    onlardır ki, eğer dayanıksız ev
    eskiyip çökerse üstlerine,
    yenisini koyarlar bir araya, ve o arada
    derindir uykuları kokulu odun yongalarının üzerinde,
    ve sabahleyin, yüzlerine çarparlar
    soğuk ve parlayan dereleri.


    *

    Ben yukarda yaşarım, ve etrafıma dikkatle bakarım:
    daha karanlık oluyor hava.
    Sanki bir geminin başından
    çakan şimşekte
    bekçi haber verir, zannederek karayı gördüğünü,
    ben de karaya inanırım öyle, ve bağırırım hâla
    yaşam! diye
    beyazlanmış bir sesle.

    Ve sesimin çıkardığı ses canlanır
    ve uzaklara taşınır
    bir serin yıldızla ve bir serin akşam rüzgârıyla.


    3. Yorgun Öğleden Sonra


    Ölmekte olan bir eşek arısı pencerede uçar,
    rüya gören karım uykusunda konuşur,
    ve kahverengi bulutların etekleri
    yumuşak bir esintiyle püsküllü saçaklara üfürülür.

    Ne hakkında konuşabilirim? Kış geliyor, ve harp geliyor;
    az sonra kırılmış yatacağım, kimseye gözükmeden;
    ağzımı ve gözlerimi dolduracak solucanla delik deşik edilmiş toprak
    ve kökler vücudumu delip geçecek.


    *


    Ah, usulca sallanan öğleden sonrası, bana barış ver—
    ben de uzanacağım, ve daha sonra çalışacağım.
    Güneşinin ışığı şimdiden asılıyor etrafı çeviren çalılardan,
    ve ötede karşı tepelerden akşam gelir.

    Bir bulutu öldürdüler, göğe düşüyor kanı;
    aşağıda, saplarında kızaran yaprakların
    şarap kokulu sarı dutlar oturur.


    4. Akşam Yaklaşıyor


    Güneş kaygan göğe karşı aşağıya tırmanıyor,
    ve akşam yol boyunca erken geliyor.
    Gelişi boşuna gözetleniyor keskin-gözlü-ay tarafından—
    küçük duman buharları toplanıyor.

    Çalılık sıra uyanıyor, o bir yorgun dolaşana takılır,
    akşam ağaç dalları arasında örülüyor
    ve daha yüksek ve daha yüksek uğulduyor, oluşturulurken bu sıralar
    ve yaslanırken biri ötekinin üzerine.

    Korkmuş bir sincap benim gürültüsüz odama atlar,
    ve burada altı-ayaklı kısa-uzun vezinli bir şiir beyiti acele kaçar.
    Duvardan pencereye, kahverengi bir an—
    ve yok olur ortadan bir iz bırakmadan.

    Çabuk geçen barış onunla gözden kaybolur. Sessiz
    solucanlar uzak tarlaların üstünde sürünür
    ve yavaşça çiğnerler parçalarına bitmeyen
    sıralarını boylu boyunca uzanan ölülerin.


    Miklós Radnóti

    İngilizce’den Türkçe’ye Çeviren: Vehbi Taşar

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (12)

Akgün Akova