Dünyayı var eden Allah dengeler üzerine oturtmuş fakat insanoğlu ise ilişkilerini hep düzensizlikler üzerine kurmuştur. Çünkü dünyayı severiz yaratanı unuturuz, dünyaya bağlanırız ama var edeni düşünmeyiz. Dünya! Dünya! deriz ama ahiret olgusundan hepten kaçınmaya çalışırız.
Dünyayı iyiliklerle, güzelliklerle, doğruluklarla var etmek için çaba sarfetmemiz gerekirken kötülük ve çirkinliklerle donatırız. Asıl amacımız olan Hakkı hakim kılmak düsturunu bir kenara bırakır batılın neşvü nema bulması için çaba sarfederiz.
Obama’nın zaferinin perde arkasında neler yatmaktadır onu sorgularız da yaklaşık 14 asırdır bütün kainata dalga dalga yayılan İslamın önderi, rehberi Hz.Muhammed(sav) in uluslararası başarılarını, diplomatik ilişkilerini, insani yapılanmasını, sosyal ve toplumsal donatılarını hep görmezden geliriz.
Hz.Muhammed(SAV) in insani yönü üzerinde dururuz da Bizans İmparatoru Kayser Herakliyusa, İran kralı ve o zaman Kayserin himayesinde olan Mısır Kralı ve Habeş krallarına gönderdiği mektuplar ve yaptığı evrensel çağrılar üzerinde durmayız.
Dünya; var edenin varlığını ve birliğini, ilan etmektir tüm nesillere ve çağlara. Kurumuş çöller bile Allah’ın varlığı ve birliğini kendi lisanı halleriyle tesbih ederken insanoğlu Allah’tan uzaklaşarak yüreklerini çöle çevirmekten geri durmaz.
Dünyaperestleşen insanoğlu kendi eliyle Allah’ın mükemmel donattığı yeryüzünü dinamitleyecek kadar zavallığını ortaya koymaktadır. Bunu söylerken kentleşmek veya köylüleşmek bağlamında bir yorum yaptığımız anlaşılmasın.
Devasa binalardan oluşan megakentlerden kurulu bir dünyada yaşıyor olsak bile yüreklerin tarumar edildiği, gözyaşlarının sel sel olup akıtıldığı mutsuz insanların çoğunlukta olduğu bir dünyadan bahsediyoruz.
Adeta taşların bağlandığı köpeklerin salıverildiği, taksimi kurtların yaptığı fakat sofralarda hep kuzuların var olduğu ziyafetlerle donatılmış bir dünya arenasından bahsediyoruz.
Kurtlar kuzulara dahi şah olmuşsa ve bundan hiçbir Ömer’in haberi bile olmamışsa, adalet yağmurları sağnak sağnak akmıyor da adeta hertaraf kerbelaya dönmüşse havai adalarında temiz havayı solumanın, uzaydan dünyayı kuşbakışı seyretmenin, uydukentlerle yeryüzünü küresel hapishaneye çevirmenin kime ne yararı dokunacaktır dersiniz.
Yaptığınız her bir iş, attığınız her bir adım bir damla gözyaşını dindirmiyorsa, söylediğiniz bir söz ve sergilediğiniz bir eylem mazlumların yaşadığı sendromu yok etmiyorsa ne anlamı vardır bu dünyada elde ettiiğiniz şan ve şerefin.
O halde dünyayı parsel parsel paylaşanlar, hertürlü doğal kaynakları elinde bulunduranlar mazlumların bir damla gözyaşını dahi dindiremiyorsa bir yerde “bir yanlış var! ” demektir.
Yüzyılın zaferini ilan edenler, dünyaya güç ve nam salanlar bir yetimin başını okşamaktan uzaklarsa ve hala masum bebeler katlediliyorsa bir yerlerde “bir yanlış var! ” demektir.
Şöhret, servet ve şehvet tutkunları dahi mutluluğu eroinde, içkide, kumarda, cinsel sapkınlıkta arıyorsa ve hala mutsuzluktan dem vuruyorlarsa bir yerlerde “bir yanlış var! ” demektir.
Süper güçler, teknolojik gelişmeler, uzay çağı, astronomi bilimi, tıp ilmi bu kadar ileri safhada iken hastalıklar, huzursuzluklar, doyumsuzluklar ve hazımsızlıklar bu kadar artmaya devam ediyorsa bir yerlerde “bir yanlış var! ” demektir.
“Bir! ” olana karşı birilerinin yaptığı bir yanlış tüm doğrularını götürmeye yetecektir. Ama bir müslümanın “Bir! ” olanın yanında yaptığı bir doğru binlerce kötülükleri silmeye yetecektir bilesiniz.
İnsanlığın şefkat ve merhamet damarlarını kurutan, insanlığın insanlık debisini düşürerek dibe vurduran kişisel ve küresel güç kim varsa Hakka yönelmelidir artık.
Toplumlarda adalet açığı çığ gibi büyüyerek mazlumlardan kurulu sofralarda zalimlerin pıçakları kesiyor ve onların uşakları servis yapıyorsa buna dur diyen bir Ömer mutlaka olmalıdır artık.
Ey İnsan! Obama kimdir bilmiyorum. Ama siyahi Barack Obama obamdaki barakalara aydınlık verecek mi, sesi oralarda yankılanacak mı onu bilmem.
Ama ey İnsan! Habeşli siyahi inci Bilal’i biliyorum. Peygamber “Seslen Ey Bilal! ” dediğinde ötelerin ötesine “Hayyalel Felah! ” diyerek Davudi yankılar ulaştırdığını da biliyorum
Ömer’i de biliyorum. Ömer’ce bir hayatı arzuladığımı da biliyorum. Ömer’ce bir hayatın ise “Ey iman etmekte olan kullarım, hiç şüphesiz benim arzım geniştir; artık yalnızca bana ibadet edin. Her nefis ölümü tadıcıdır; sonra bize döndürüleceksiniz.” (Ankebut Sur.57) vahyini özümsemekle mümkün olacağını da biliyorum.
O halde son sözüm şudur sana Ey İnsan;
“GURURU BIRAK,ACZİNİ ANLA, MALİKİNİ TANI,VAZİFENİ BİL, DÜNYAYA NE İÇİN GELDİĞİNİ ÖĞREN”. Vesselam!
Not: Bu yazıyı yazdığım günlerde Gazze’de henüz 2000’ye yakın insan ölmemiş, 5000’e yakın insan yaralanmamıştı.
Bugün ise Gazze’li kan ağlıyor. AB,ABD gibi ülkeler sessiz. BM gibi, Nato gibi ittifaklar seyirci. İslam ülkeleri ise seyirci.
Obama ise Başkanlığı devraldı. Hamas yetkililerini değil satılmış Abbas yönetimini muhatap alıyor.
Hüseyin Emre Aktaş
Kayıt Tarihi : 23.1.2009 14:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!