Bu arsanın sahibi öyle vermiş hayrına;
Ağaç dikmiş büyütmüş düzüne bayrına.
Bu mezarlık yıllardır hizmet verir halkına;
Vatandaşlar duyarlı sahip çıkmış ırkına.
Selviler, çınarlar sallanıyor dalları;
Sararmış yaprakları, yeşilleri alları.
Belediye kararı park olacakmış burası;
Meskenlere çok yakın, on metre arası.
İşaretler konulmuş, planları çizilmiş;
İşçiler, makineler sıra sıra dizilmiş.
Şehitlere ayrılmış, görkemlidir bölümler;
Yunan mezaliminden, katliamlı ölümler.
Şehit Yekta mezarı, bir çınarın yanında;
Öyle bir Astsubay’ki, şeref dolu şanında.
Deniz şehitleri var gül bahçesi içinde;
Resimlerle canlıdır mestane bir biçimde.
Toplanan halkımızla, mahzun mahzun bakıştık;
Sanki bir aile olduk, nede güzel yakıştık.
Bu manzara hüzünlü, ağlamayan yok gibi;
Saplandı bağrımıza, sanki acı ok gibi…
Silinmiş okunmuyor taş üstünde yazısı;
Ürpertiyor içimi, bu mezarın kazısı.
Etleri hep çürümüş, toprak olmuş kanları;
Türlü renge boyanmış iskeletin yanları.
Bağrında konut etmiş dostumuz kara toprak;
Rüzgâr esti savurdu, her taraf yaprak yaprak.
Yıllar ölenler sanki yeniden öldü…
Biz ağladık üzüldük şehitler bize güldü.
Tüm kemikler toplandı, torba çuvallar doldu;
Üzüntüden kederden, bütün benizler soldu.
Yağmur bulutlarıyla, hava bozdu karıştı,
Sesler yükseldi birden rüzgâr onla yarıştı.
Kazım Özgür seyretti, ibret dersini aldı;
Gök gürledi birden, ölüm marşını çaldı.
Yağmur yağdı sel odu, aktı bütün dereler;
Arkasından okudum yasini kaç kereler.
Kazım Özgür 25-Ekim-1984
Kâzım ÖzgürKayıt Tarihi : 31.1.2009 15:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!