Beni kastederek, "O Türk değil." diyen,
Sanadır bu sözler, kulak ver ey cahil!
Sana sesleniyor Gökalp'imiz dünden,
"Soyca Türk olsa da piçtir, Türk değil,
Türklük hadimine Türk değil diyen!"
Kendisini Türkçü diye niteleyen sen,
Kitap okumayan, Türkçü olur muydu?
Okusaydın Gökalp'imizi çokça sen,
Pontusçunun maşası olur muydun?
Samimi misin, yoksa riyakar mı?
Tembel misin, işine mi gelmiyor?
Seçilmiş bir çaşıt mısın yoksa sen,
Bizi bölmek için yetiştirilen?
Kuştoğan, Bayram, Hacı Emir,
Satılmış ve Süleyman adlı beğlerim,
Geçerek kendi canlarından,
Kıldılar Trabzon'u bizlere vatan.
Şimdi sen onları yadsırsın,
Canik beyliklerini geçersin,
Bir küçük tekfurluğa,
Karadeniz'i mi verirsin?
Yok mu onca Türkmen kanına saygın?
Nerede kaldı senin ey Türk maneviyatın?
Yoksa tarih bilmez bir kör topal mısın?
Türkçü deme kendine sen,
Ki Türk'e yalnız zararsın.
Görseydin Fatih'in emeğini sayfalardan,
Bilirdin konuştuğunu, olmazdın ahmaklardan.
Yavuz devrindeki tahrir defterine baksan,
Görürdün Çepni vilâyetini sen de çoktan.
Giderken Demir'e, Ruy González de Clavijo,
Bahsetti şanlı Arzemir'den.
Hele Trabzon sarayında Panaret,
Demedi mi ki karşı tepelerden,
Yarı göçebe Türkler peşi sıra geliyor!
Maraş'tan gelen Türklerden de bihabersin,
İskân da nedir bilmezsin diyelim,
Yahu sen, yakın tarihindeki,
Mübadeleyi de mi bilmezsin?
Alındığında Anadolu'daki son Roma yeri,
Fatih, 1500 Trabzonlu genci,
Almadı mı yanına sanki,
Sonra geri dönmedi mi?
Görüşünce Mahmud Paşa, Amirutzes'le,
Demedi mi Amirutzes, Tekfur David'e:
Şansın yok, teslim edelim şehri de,
Yerleşirsin Edirne'ye, diye?
Daim azınlıktı Rumlar burada,
Lazlar desen çok ötelerde,
Ermenisi, Hemşini nerelerde?
Sanları bilinmez, yaşarlar bir bilinmezde.
Batıdan doğuya, akın akın bir göç geldi.
Güneyden kuzeye bir sert rüzgâr esti.
Siz Rum dersiniz veyahut Lazeli,
Şehit Danişmend'in ruhu nasıl şad olacak?
Niksar, Aybastı ve Perşembe,
Hamsiköy'de dökülen kanlarımız,
Ve Trabzon surlarının önlerinde...
Bir bedeldir ki, biz buraları fethettik,
İşte tam olarak, nice zorluklarla, böyle!
Bilmeden sen,
Okumadan sen,
Hamletme bizi,
Gürcülüğe.
Bilirim halkımız bugün cahildir,
Bir Arap piçinin peşindedir,
Sen bize düşmanlık etme,
Karadeniz, bütünüyle böyle değildir.
Öfkelenirsin, kudurursun,
Köpürürsün, kurulursun,
Öfken geçmesin aklının önüne.
Gün gelir, Karadenizliye, muhtaç olursun...
Sen bu fikirlerinde diretsen de,
Bu yaklaşımın yarayacak düşmanın işine,
Sizler, kendi kanınızla suladığınız ülkenizde,
Düşeceksiniz belki de birbirinize...
Yakışır mı böyle olmak,
Ayrışmak neyinize yarayacak,
Bir anlık tatmin uğruna,
Geleceğinizi yıkmayın, yakmayın!
"Vatandaşını kırma, ayrıştırma!"
Sen, diyorsun kendine "Türkçü",
Fakat bu hâllerinle yalnız olursun bölücü!
Ya, vatandaşlık nedir, öğreneceksin,
Ya da bölerek ve bölünerek silineceksin!
O yüzden Türk,
Olmadan birbirinize yük,
Birbirinizi seveceksiniz,
Pontusçuyu böyle üzeceksiniz.
O Pontusçu ki Megali İdea peşinde,
Onu o hayalleriyle birlikte gömeceksiniz.
Bir olacaksınız siz, onları sileceksiniz.
Türkiye burası,
İçindeki de Türk.
Adlandıran seni, beni "Kürt"
Bil ki yalnızca bir mankurt.
Çepni Serhat Öztürk
Maltepe - Ankara
23.18
03.02.2024
Kayıt Tarihi : 3.2.2024 23:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!