…..
Gene, sebepsiz bir hüzün, sarar sarmalar
Ürkerim gecenin karanlığından, yalnızlığımdan
İçimde görünmez bir kedi, ciğerimi, ciğerimi tırmalar…
Güneş, Ağlıboğaz üzerinden doğmuyorsa, doğmayacaksa,
Ay hep, Çanaklı’nın üzerinden batmıyorsa, batmayacaksa
Ardımda Andıl Dağı, karşımda Kozan Kalesi durmuyorsa
Gurbet gelir bana, dünyanın her köşesi, bucağı babam;
…..
Bana ne, bana ne ellerin İzmir’inden, İstanbul’undan,
Değilmi ki; baba ocağım Kozan, ana kucağım Kozan,
Düşlerimde düş… Bana ne, bana ne ellerin istanbul’undan,
.....
Omuzlarımda, atmış üç basamağın yorgunluğu var
Heyhat!.. İki denememin neticesi, Aşiyan’ın külleri genzimde
Kozan Kalesi’ni görememenin sarhoşluğuyla bütün âlem dar,
Trenler uğramazmış, gemiler için denizi yokmuş,
Bütün hısım akrabam, akrep, çıyan, yılan olup soktukça sokmuş
Olsalarda umurumda değil, bitmez, bitemez yüreğimde Kozan Hasreti…
…..
Gene efkârlıyım gene özlüyorum… Bana ne, bana ne ellerin Gülistanından,
Uzaklarda ki sılam, mutluluğum, baba ocağım Kozan, ana kucağım Kozan,
Belki bir gün yeniden… Bana ne, bana ne ellerin istanbul’undan,
.....
Karakütük-Yorkun Aşiyan, 10.04.22 – 11.37 Y.Y.
Kayıt Tarihi : 28.2.2024 23:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!