Bana İstanbul'u anlat
O şehri hiç görmemiş birine gibi–
Nasıl karşıya geçerken vapurla
Elinde taze bir simit ve sıcak çayla
Yüzünde, saçlarında tuzlu esintilerle
Bir saatten kısa bir zamanda
Bir kıtadan diğerine varmanın zevkini.
Yolda mavi suların coşkunca köpürmesini
Çığlıklarla martıların eşlik etmesini..
Sonra vardığında karşı yakada bir limana
İnsanların regârenk kıyıya dökülmesini..
Hiç beklemediğin bir an ezan seslerinin
Minarelerden kalbini hoplatarak yükselip
Güvercinlere serptiğin darılar gibi yayılmasını.
Bana İstanbul'u anlat –
Mehtapta cami avlularının sessizliğini
Bir yabancıya anlatır gibi değil ama,
Vatanına ömrünce hasret yaşamış birine gibi
Rastgele - her köşe, bucak, eski, yeni, târihî
Rumeli, Boğaz, Eyüp, Çamlıca, Piyer Loti–
Modern yapılara boş ver, istemem.
Bana İstanbul'u anlat –
Saf, arın, çocukluğumdan aklımda kalan
Vezneciler, Eyüp Sultan, sonra Balat...
Uyansın tüm ılık masum hatıralar
Zira onlardan başka sığınacak neyim var?
(12.5.2012 – Montreal)
Füsun AtalayKayıt Tarihi : 27.2.2017 23:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!