Bana Ela Gözlerinde Mor Işıklarla Bak

En sessiz şafağımdı bu sabah,
En derin uykuda mı kaldı sevdalarım,
Hangi nota eksik kaldı da bestemden
Haber bile alamadım senden?
Evrimini tamamlamamış bir aşk bu dersen
Beni kabuğumda bırak, devam et sen.
Kasımpatıların da geçti bu yıl zamanı,
Aklımda ne yaz kaldı, ne anı…

Ayaz gecelerden biriydi
Terk ettim Tanrıların şehrini,
Ardımda ne kül kaldı, ne duman
Yakamozlar sarmıyormuş artık o sahilleri,
Ben gurbete düştüğümden beri…
Kayalarda yansıyor mu şavkı- kamer,
Gümüş balıkları zıplıyor mu yine sularda,
Gemilerin biri gelip, biri gidiyor mu artarda?
Uykunu bölüyor mu bir kadeh kırmızı
Bir de nihavent şarkılara özlemin…
Ben şiir olup okurken kendimi sana
Bir kez sırılsıklam sevdalı bakmış mıydın bana?

Ne bir ses gelir artık, “sol-fa-sol-mi-re-mi”
Ne yüreğinin üstüne çöker aşkın demi.
Kuyruğuna takılıp en kayan yıldızın
Kayboluverir sevda semada ansızın.
Bütün renkler tamam olsa biri asla olmaz,
Mor gülüşlü günlerimin yeri dolmaz…
Bırak bütün sandalları fırtınalar alsın,
Ey aşk sen ne büyük, ne de kutsalsın…

Falezlerde yankılanır martıların sesi,
Geçse bile gönlüden ilkbahar hevesi.
Dolar gözler de, kolay akmaz iki damla,
Uğurlarken ölümsüz aşkları ihtişamla…
Her fasıla asırlar kadar uzun ve yıkıcı,
Aşk her vakit olduğundan daha yakıcı…
Daha büyük adımlarla aşacaksak dünü
Dört kolla sarmalıyız yaşanan her günü,
Makber kadar karanlık olmazsa da kışlar,
Fırtınalardan önce büyük sessizlik başlar…

Haydi, yarım kaldığı yerden hayat “heyamola”
Sevmeyen uzak olsun, sevenle devam yola.
Maziden kalmaz eser şeker gibiyse gurbet,
Dayan yüreğim dayan, biraz daha gayret.
Son gölgeleri uğurlarken kızıl şafak,
Bana ela gözlerinde mor ışıklarla bak…
Yüreğim kainattaki en karışık labirent,
Sen en son yolcusun
Sana bedava bilet…

15 Kasım 2009 Pazar Murat Nail Güney İstanbul… saat: 21.21