bana bir yalnızlık bıraktın
bütün sabahakarşılar büyüdü içimde
gözümde son bakışların kışı
içimde bütün belkilerin ilkyazı
yaşam dediğin denizi alınmış bir uçurum
kar çiçekleriyle bezenmiş mayıs tarlası ömrüm
nice denizler yükselttim
bir akarsu gibi, alçaltarak kendimi
ey kırlangıç fırtınası, ey sevgili
“buzda köz, güneşte çiy tanesi”
bana bir yalnızlık bıraktın
içinden kaç deniz, kaç güneş geçti
sen, hangi güneşini unutmuş gecenin sabahısın
dudağım dudağında ölebilirim
sakın korkma, o bir aşktır
ama yoksun
türkuvaz bir umutsun
bakışlarım acıyor gel artık
sözcükler nefes almıyor
göz bebeğimden öp artık
Kayıt Tarihi : 24.3.2008 05:20:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Adnan Acar](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/03/24/bana-bir-yalnizlik-biraktin.jpg)
türkuvaz bir umutsun
bakışlarım acıyor gel artık
sözcükler nefes almıyor
göz bebeğimden öp artık
Yüreğinize sağlık....harika bir şiir okudum......saygılarımla...
“buzda köz, güneşte çiy tanesi”
bana bir yalnızlık bıraktın
içinden kaç deniz, kaç güneş geçti
sen, hangi güneşini unutmuş gecenin sabahısın
dudağım dudağında ölebilirim
sakın korkma, o bir aşktır
ama yoksun
türkuvaz bir umutsun
bakışlarım acıyor gel artık
sözcükler nefes almıyor
göz bebeğimden öp artık
ŞİİRDE İMGELER ÖZGÜN,
ŞİİRİN ANLATIMI AKICI, DURU; DİLİ YALIN.
SİZİ KUTLUYORUM ADNAN BEY, ŞİİRİNİZE 10+ VERİYOR VE BU GÜZEL ŞİİİRİNİZİ İZNİNİZLE ŞİİR LİSTEME ALIYORUM.
türkuvaz bir umutsun
bakışlarım acıyor gel artık
sözcükler nefes almıyor
göz bebeğimden öp artık
öylesi gel çağırısı var ki..söz kalmıyor..
Yazmıştım ama belli ki yeterince açık olmamış. Önce kısaca şu “türkuvaz” sözcüğüne açıklık getirelim. Fransızcadan dilimize giren bu sözcük, önce Fransızca yazılışının etkisi ile “turkuaz” olarak girmiştir. Oysa Fransızcada da “Türk mavisi” olarak üretilmiş bir sözcüktür. Bu sözcüğün hem Türkçe yazım yapısına uydurulması hem de içerik olarak Fransızcada üretilmesine neden olan Türk sözcüğünün vurgulanması için Eski Türk Dil Kurumu üyelerinin toplandığı Dil Derneği’nce “Türkuvaz” olarak yeniden önerilmiş, kullanıma girmiş ve sözlükte yerini almıştır. Merak eden Dil Derneği’nin sözlüğüne ve yazım kılavuzunu alıp okuyabilir. Fransızların “Türk mavisi” diye türettikleri bir sözcüğün Türkçesinde “Türk” sözcüğünün de geçmesinden doğal ne olabilir. O nedenle Dil Derneği’nin sözlüğüne koyduğu her iki tür yazılışından bu türünü benimseyip kullandım. Bunun yerleşmesinden yanayım. Ben bir dilciyim arkadaşlar, bu konuda birçoğunuzdan daha duyarlıyım. Ama ne yazık ki bizde sözlük ve yazım kılavuzu kullanma alışkanlığı olmadığı, doğru yazımı gavurun “Microsoft Word” dosyasının uyarısına bıraktıkları ve google’u bir kaynak gördükleri için bu gibi temel bilgiler hep atlanır ve yanlış yapılır. Dil konusunda ne gibi sorunlar yaşadığımızı ve bunun nedenlerini açıklayan Doruk Yayınları’ndan çıkan “Deer mişim” adlı bir kitabım var. Merak edenler alıp okuyabilir.
Gelelim diğer eleştirilere: “Zaman Sarrafı” takma adlı arkadaş, şiirdeki birçok dizede (ne demekse?) “kişi hatası var” demiş. Bu şiir hem dergilerde hem de kitabımda yayınlanmış bir şiirdir. Bugüne dek birçok şiir ustasının bulunduğu ortamlarda okundu. Birçok şiir ustası arkadaşımın elinde dolaştı. Hem dil konusunda yıllarca gazete ve dergilerde köşe yazmış, kitap çıkarmış biri olarak benim, hem de bu şiiri okuyan dil ve şiir ustalarının gözünden kaçan bir yanlış mı var, diye yeniden dikkatle birkaç kez daha okudum. Acaba bilmeden bir özne yüklem uyumsuzluğu mu yatım, diye inceledim; ama bir sorun göremedim. Son olarak fark ettim ki bu dizelerdeki gizli özneler gerçek kişi değil, kişileştirilmiş kavram ve nesneler. Zaman sarrafı, bir tümcede “ben, sen,o, biz, siz, onlar” dışında bir özne olamayacağını düşünüyor olmalı ki “kişi hatası” var sanıyor. Arkadaşın “kişileştirme” diye bir söz sanatı olduğunu öğrenmesi gerek sanırım. Aslında ne anlama geldiğini de bilmediği “mecaz-ı mürsel(düzdeğişmece)” ve “teşbih-i beliğ(düz benzetme)”den başka söz sanatını da bilmiyor olacak ki diğer eleştirilerinde de benzer yanlışa, hatta eleştiri adına saçmalığa düşmüş. Eğer bir şiiri eleştirecekse öncelikle “benzetme(teşbih), değişmece(mecaz), eğretileme(metafor, istiare), değinmece(imleme,kinaye), artsama(tevriye), karşıtlık(tezat), Güzel nedenleme(hüsn-i ta’lil), bilgece bilgisizlik(tecâhül,i arif), imge, gibi her birinin birçok çeşidi olan daha onlarca söz, anlatım ve anlam sanatını da öğrenmesi gerek.
Yinelemek istemiyorum, merak eden eleştirinin kendisini okur; ama “Zaman Sarrafı”nın eleştirisinin ikinci şıkkındaki söylediği çelişkiden, şiiri gerçekten hiç anlamadığı, bunun nedeninin de şiirden anlamaması olduğu açıkça ortaya çıkmış. İlk dizede bir benzetme var, yaşam, denizi alınmış bir uçuruma benzetilmiş. Diğer dizedeki denizin bunla hiçbir ilgisi yok, Burada hem imgesel anlatım sözkonusu, hem benzetme hem de nedenleme. Burada şair kendisini bir akarsuya, kendi dışındakileri ve belki de yaşamı bir denize benzetmiş ve özverileriyle, tavizleriyle, yıpranmasıyla vb.o denizin yükselmesine, güçlenmesine vb. neden olmuş. Buradaki deniz sözcüğünü imgesel anlamından sıyırıp düz bir anlayışla birinci anlamındaki denize dönüştürürseniz şiirden anlamıyosunuz demektir. Arkadaşımız 3. şıkta “. Şiir, çok sıradan ( yani, çok fazla insanın çok kere kullandığı, artık aşina olduğumuz ve artık bizi şaşırtmayan ) söylemlerle dolu.” demiş ve şiirden dizeler yazmış; ama bu dizelerin o söylediği benzerlerini yazmamış. Böyle bir sav öne sürmek için benzer örmeklerini de vermeliydi. Hangi dize kimin şiirindeki dizelerle benzeşiyor, gösterirse hepimiz aydınlanırız. Gösteremezse boşa gevezelik yapmış demektir. Diğer şıklardaki gerekçelerinde de şiirle öyküyü karıştırdığı, yerli ve yabancı çağdaş şairlerden ve şiir akımlarından habersiz olduğu anlaşılıyor.
Pitirilim, takma adlı arkadaşın eleştirisine gelince, hiçbir bilgisel dayanağı olmadığı için nesini düzelteyim bilemedim. “bende şiir anlayışı ya iyi şiirdir yada olmamıştır” anlayışı ile şiir eleştirisi yapılmaz. Keşke “ben bu şiiri beğenmedim” deseydi daha saygıyla karşılardım. Kimse her şiiri beğenmek zorunda değildir. Ama bir şiir ya iyidir ya da olmamış” demek ve nedenlerini açıklamamak, gevezelik etmekten öteye geçemez.
İnternette özellikle de antoloji.com’da eleştiri yapmak çok kolay olduğu için gördüğüm kadarıyla herkes eleştirmen olmaya kalkıyor. Hani “ağzı olan konuşuyor” diye bir söz vardır ya... işte o söz yaşanıyor ne yazık ki; çünkü her yazılan hiçbir denetimden, değerlendirmeden geçmeden yayımlanıyor. Bu şiir eleştirisine hevesli arkadaşlara, eğer gerçekten bu işi doğru yaptıklarına inanıyorlarsa, eleştirilerini edebiyat degilerine de yolamalarını öneririm. Bakalım, bu türden eleştirlerin kaçı gerçekten eleştiri niteliği taşıyıp yayınlanmaya değer görülecektir. 30 yıldır dergiler içinde uğraşan, beş yıldır da bir şiir-yazın dergisi çıkartan biri olarak, bu eleştirileri merakla bekliyorum. Anadolu’da bu konuyu anlatan çok güzel bir söz vardır: “Biliyorsan konuş, ibret alsınlar; bilmiyorsan sus, adam sansınlar” demiş atalarımız. Yazdıklarımı üşenmeden sonuna dek okuyan herkese teşekkür ediyorum.
TÜM YORUMLAR (23)