Seni benim diye saklamıştım yüreğimin sırça köşkümde, sen çıkarken viraneneye çevirdin. Kum zerrecikleri içinde savrulurken sen, ben bedenimdeki yaraları temizliyordum
Yoktun ve ben sensizliği yaşamanın ne demek olduğunu bilmiyordum, belki de öğrenmek istemiyordum, senin olmayı seninle olmayı o kadar çok isterken eksik olan bir şeylerin farklılığını hissettiriyordun. Ne yanımdaydın nede uzağımda,sen benim nefesim kadar yakınım, vuslatım kadar uzağımdın. Elimi uzattığım da sıcacık sevgi dolu yüreğine dokunabiliyordum, boynuna gömerek dudaklarımı, kokunu içime çekerken…..
Kahvenin hatırına sarılmış umutlarımı bırakıyorum avuç içlerine, kaybolmuşluklar denizinde kürek çekerken vapur köpükleri arasında mutluluğumu yitiriyorum. Benimdin, sensizliği gömmeye çalışırken senden bir parça topluyordum yüreğimin el değmemiş köşelerinde. Yok, etmeliydim denizlerin derinliğinde, ya da boğmalıydım ellerimle seni, ruhumdan silip bedenimde ki hasarlarını onarmalıydım.
Yeni sevdalara yelken açmalıyım, yeni yüreklerde yeni Limalarda sıcaklığı bulmalıyım, bedenimde birikmiş ateş topunu başka yüreklerde yakmalıyım. Kor dudaklardaki ateşi söndürmeliyim. Bedenler üzerinde dolaşmalı tek bedende buluşmalıyım. Yüreği yaralı topal sevdalarda dolaşmak istemiyorum. Uçum kenarlarından uzaklaşmak yeşil vadilerde özgürce uçuşan kelebek olmak istiyorum…
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim