Dilimde paslı bir geçmişin zoka batmasına benzer ince sızısı ile söylemek istemezdim tüm bunları sana. İçime irin akarken hiç hoş kokmaz söylediğim sözler. İçimde irmik helvası tadı, cesedine binaen, hayallerin. Göz yaşı dök yaralarıma. Tuz bas yarınlarıma.
Yalnız bir zaman diliminde, payına düşen düşün kırıklarını aldırma çabasıyla, beceriksiz bir tezgahtar edasıyla söylemek istemezdim tüm bunları sana. Nasıl olsa inanmayacaksın. Hem nasıl olsun? Nasıl olması gerekiyor peki. Yani olması gerektiği gibi olması gerekenlerin, gerekçelerini geride bırakıp.
Çocuk masumluğunun ölümcül etkilerini etiketleyip gözeneklerime, ölesiye yorgun ve bıkmış bir şekilde söylemek istemezdim tüm bunları sana. Ama sen dinlersin. Dinlenir tüm dinleyeceklerin kulak zarının o ince surlarında. İşgal etmek değil bu beynini yalnızca izah. Yalnızca söylediklerimin anlam bulmasını dilemek, dilenciden aciz. Yalnızca.
Ciğerlerine çöken sis bulutunda kaybolmuş bir kimlikle, hükümsüz fakat suçlu bir kişiliğin verdiği mahcubiyetle söylemek istemezdim tüm bunları sana. Yada hiç bir şey söylemek istememiş bile olabilirim, bunca sözlerimin ardında. Sen kulak asma, cellat olmaz senden. Affet. Ben sadece yada neyse tırnaklarını sapla göğsümün çorak toprağına. Belki hayat bulur, kalbim filizlenir. Belki yeşillenir yahut maviye çalar tüm gri bulutların sardığı iç bunaltan gökyüzü bakışlarım.
Ayaklarına pranga vurulmuş bir felçli gibi saçmalıklar barındırmadan, yalnızca yalın, saf bir gerçekliğe aldırış etmiyormuş gibi söylemek istemezdim tüm bunları sana. Ama oldu bir kere.
Çek yüzünü yüzümün yörüngesinden. Kusura bakma.
Birkan AkdoğanKayıt Tarihi : 4.3.2013 14:02:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!