İşine geldiği gibi kullandın tabi yazmazsın sen bu kadarsın işte... Sana güvendiğim bütün günlere yazıklar olsun, ben sadece hayatında ihtiyaçlarını karşıla diye mi vardım son kullanma tarihim mi geçti hiç mi utanmıyorsun halen yasaklar içinde diyorsun ya senin yanındaki sana karşı soğuk bazı durumlarını karşılamadığı için sen benim sana olan sevgimi kullandın, işin bitince kağıt karıştırır gibi çöpe atıyorsun diğer günler varım başka günler de görmüyorsun işine geldiği gibisin bu nasıl sevmek yasaklar deyip durma hangi yasak durumunu biliyorum ki belki de hepsi yalandı aramız soğuk diyerek sırf heves uğruna harcadın beni evet sen benim tanıdığım o iyi niyetli adam değilmişsin bana olan tutumunu yalanlarını ömrüm boyunca unutmam asla affetmem seni. Diğer günler varsın sadece beni görünce beni görmeyince farklı hallere bürünüyorsun bir bakıyorum yakınken senden bir tane daha yok uzaklaşınca sen ona gidiyorsun. Artık yeter ne olacaksa olsun.... Herşeyi göze aldım ben herşeyii
Bir yanım, seni ilk gördüğüm günü hatırlıyor hâlâ. Umutla doluydu, sana iyi geleceğine inanıyordum. Sözlerin vardı: “Ben seni kalbimle sevdim” diyordun. Şimdi ise bir kadın gibi değil, bir kaçış noktası gibi hissediyorum kendimi. Biriyle aran kötüleşince hatırladığın, birinin ilgisini yitirdiğinde başkasında huzur aradığın bir sığınak gibi...
Oysa ben sığınak değilim. Ben de bir kalp taşıyorum. Ne senin yorgunluğunu emen bir limanım, ne de öylece gelip dokunup gideceğin bir bedenim.
Beni öptün, sarıldın, ellerimi tuttun... Bunlar sıradan değildi benim için. Ama sen sanki sadece o anlık yakınlıkları yaşamak istedin, gerisini hep yarım bıraktın. Ben tamamını isterken, sen sadece parçalarını getirdin. Ve her defasında umutlanan ben oldum. Gidişini sessizce izleyen yine ben.
Söyle, neden sadece aramız güzel olduğunda varsın neden sana güzel şeyler yazınca varsın? Neden ben kırıldığımda, sustuğumda ya da duvarlar ördüğümde sırtını dönüyorsun? Ben kötü olduğumda, senin yanımda kalmaya niyetin yoksa, iyi olduğumda gelmenin ne anlamı var? Birde demişsin yazmayacağım işin mi bitti
Sen yazdın ya “her şeyimiz un oldu ama kahkahamız kaybolmadı” diye…
Ben o satırdan sonra durup uzun uzun hayal ettim bizi.
Mutfağın o narin telaşını,
Berfin’in o minicik kahkahasını,
Okudum… Hem de defalarca. Her kelimeni yüreğimle dinledim. Ama seninle aramızda geçenlerin hiçbirini sadece kelimelere sığdıramam artık. Çünkü kelimeler bazen çok ağır gelir insana. Senin sevginde sitem var, içinde hüzün var, kendince haklılık var ama… bir de beni hiç duymamışlığın var. Ben seni üzmek için bir şey yapmadım. Ama senin beni anladığın yerle, benim anlatmaya çalıştığım yer hep ayrı düştü.
Sana sitemim kırgınlıktan değil… İnsanın en çok güvendiği yerden darbe yemesi, en çok sevdiği gözlerden görmezden gelinmesi… işte bu can yakıyor. Ben sana hiçbir zaman yalnızca dokunmak için yaklaşmadım. Ben senin ailene dua ettim, huzuruna dua ettim, senin için ağladım.
Ama sen sadece kendince doğru olanı gördün. Bir ara geldin, sonra yine gittin. Ve ben her gidişinde kendimi, değerimi, duruşumu sorguladım.
Seninle olabilmek için dua ettiğim gecelerin sabahında yine cevapsız kalan bir mesaj oldum ben.
Sabahın serinliğinde seninle aynı ezana uyanmak,
birlikte ellerimizi semaya kaldırmak…
dualarımızda birbirimizin adını gizlice geçirmek
ve göz göze geldiğimizde aynı kalpte buluşmak…
Berfin…
Henüz sesi duyulmamış,
Ama yüreğimizde yankılanan bir isim.
Henüz ellerimizi tutmamış,
Ama parmaklarımızın arasına sığmış bir dua…
Sen anlatınca gözlerimde bir film başlıyor.
O filmde başrolde sen varsın, ben varım ve minik Berfin.
Bir yuvanın, bir sevdanın, bir duasın tam kalbindeyiz…
Okurken gözlerim doldu, gülümsedim. Sen yazarken her harfi sanki birlikte yaşamışız gibi.Berfin’in küçük parmaklarıyla saçımıza dokunduğu o anı…
Parkta gülüşmelerimizi, senin kahkahalarına karışan o çocuk sesini…Senin elinden tutup da alışveriş yaptığımız o günde iki kere aynı şeye uzanışını bile hissettim.Sen varsın, Berfin var… Benim kalbimden eksik olan hiçbir şey yok artık. Ve bil ki, Ne alınan iki tatlı, Ne seçilen iki elbise, Ne de parkta çekilen bin fotoğraf kadar kıymetli değil...Senin bizi böyle sevmen. Allah’ım seni eksik etmesin bizden. Berfin’le göz göze geldiğimde seni görüyorum, Senin gülüşünle başlıyorum her güne. Ve her şeyin iki tane olduğu bu hayatta, Benim bir tek seni sevmem bir tane… Bir de sana “iyi ki” demem. İşte onun eşi benzeri yok.
Herşeyden 2 tane😊😊
Ve bir de şu sahne: Berfin’i yatırmışız uyumuş. Sen koltuğa uzanmışsın, işteki yorgunluğun yüzünde ama gülümsemen yerli yerinde. Sessizce sana yaklaşıyorum, başını göğsüme alıyorum. “Bugün de birlikteyiz,” diyorum içimden. Berfin’in minik nefesi yankılanıyor odada, senin kalbinin sesiyle karışıyor. Sonra göz göze geliyoruz. Sadece bir bakışla anlatıyoruz her şeyi. Senin yanındayken, dünya iki kişilik bile fazla. Berfin’in annesi olmaktan gurur, Senin sevdiğin kadın olmaktan huzur duyuyorum.
Yani, Her şeyin iki tane olduğu bu hayat… Bizi bir yapmaya yetiyor. Berfin için, bizim için…
İyi kiii..
Sen hayal ettikçe yeşerdi her şey. Berfin’imizi düşündüm, gözleriyle sana benzesin,kalbiyle bana.
Senin gibi güçlü dursun, benim gibi içten ağlasın.
Ama her şeyden önce, bizi sevsin…
bizi yaşatsın. Seninle başladı bu bahar,
rengini senin sesinden aldı.O yüzden her sabah gözümü sana açmak ve her gece Berfin’i aramızda hissederek uyumak bir nimet gibi geldi hep bana.
Sen yazdın ya; “Berfin sana benzeyecek” diye…Ben de diyorum ki: Senin gibi seven bir yürek, senin gibi şefkatli bir baba, senin gibi yazan bir adam…
Sen yazdıkça, ben duygularımı susturamıyorum.
O 3 kişilik dünya var ya…
İnan, her sabah o dünyanın içinde uyanmayı,
her akşam onun içinde yorulmayı istiyorum.
Evde Berfin’le seni bekliyoruz…
Hani sen yazmıştın ya “poşetlerle giriyorsun içeri,”
Ben de o sahneyi defalarca kuruyorum aklımda.
Berfin saçlarını iki yandan toplamış,
Üzerinde senin sevdiğin o minik kırmızı elbisesi.
Camdan seni gözlüyor, “babam gelmedi mi hâlâ?” diyor…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!