Gonşular, ben aslında size sevginin manasını diyeceğidim. Gendime gore tabii. Bikaç lafım varıdı. Kitap gibi osun istiyordum da. Sanallılar koyune girdiydim bi de ne gorüyüm ortalıkta bi mektup. Gonderilmemiş. Esgiden asgere-gurbete gidene yazılırdı. Şinci pek yazan iden yok ya. Adiresi belli değel gonderilmez tabi. Adiresesine gitse bana ne dirler adama. Yazan belli saabı belli amma gideceği yer belli değil goya.
Mektubu okuyunca fikrim değeşti. Gendi gendime Didim ki bu lafını soona di. Önce bu irezilliği anat.. Seni bilen biliyo amma di gine de.
Mektubu okusanız şaşarsınız. Gız anam onnarı nasıl didin, niye didin. Bide fısıkçı bulup gonuşmuş. Adı da dakma. Sözde ben dimissim ona git gonuş deyi. Ben sana diyeceğimi dedim. Başka da varısa dirim. Kimden gorkacam. Ar var adalet var. Anacıma alıp gonuşmam seninen. O Lafların saabı ben değelim ki. Herifin koynuna giriyon madem gendine söyle. Gıymatlı okurlar siz derseniz ki goynuna girdiğini ne biliyon. Başını mı duttun. Ayıp deme öyle. Haklısınız da ben de haklıyım.Anam seziyom da bilmiyordum. Nirden biliyim mektub gibi foturaflarda ortalıkda. Ayıp neyim galmamış. Hemi kime ne nasıl sarıldığın neyittiğin. Memleket acayip oldu. Saklı galması lazım gelen ortalıkta; açık olması gereken gizli saklı. Ben bunları topluyom-şikaat için dava itmek için..Sanal Koydeki Adireslere de sordum. Bazıları garşılık virdi. Bazıları da bakalım didi. Bekliyom gayrı.Bizim Oğuz Yılmaz’ın çığırdı türkümüz gibi
“…
Bıdı bıdı bıdı çekirge! ..
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Harika bir sunum...Harika bir biçem algısı.
İlgiyle okudum.
Sayın BAYHAN; ne'yi,nasıl anlatacağını çok iyi biliyor.
Sayfada kalmak güzeldi.
Özeni/emeği kutluyorum.
Erdemle.
Anlatım çok hoştu. tebrikler
Osman Öcal Bey,
Öncelikle açık bilgi içeren yazım değerlendirmeniz için teşekkür ederim. Buralarda yorumlar neye ve ne için yapılıyor anlamadığımdan bunu çok önemsedim.
Doğru benim yazı içinde bahsettiğim oyun çanak-testi kırıklarıyla oynanır. Biz ona tombala deriz. Halen de oynanmakta ama daha az. Oyunlarımızı ve oyuncaklarımızı kendimiz yapardık. Oysa aradan bir kuşak dahi geçmeden çocuklarımız kötü bir yaşamın içine itildi. Teknoloji de yanlış kullanılıyor(Ana babaları doğru mu kullanıyor sanki...). Bu oyunları yazmak ve belki animasyon denen teknikle yeni kuşaklara aktarmak gerek. Bu alanda çalışanlara ne zengin malzeme değil mi?.
Tekrar teşekkürler ve saygıyla.
hoş ve derin anlamlar içeren bir paylaşım. tebrikler Ildız hanım. Ha şu oynadığınız oyunun adını yazmamışsın. bir de dalya oyunu derlerdi ona. bizde düz taş ile değilde çanak kırıklarıyla oynardık. saygıyla.
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta