Uzun yol otobüsü ağzına kadar yolcularla doluydu. Her yolcunun düşüncesinde iyi bir yaz tatili yapmak vardı. Bir yılın yorgunluğunu, stresini atmak, dinlenmek, doyasıya eğlenmek istiyordu her biri. Yaşı hayli ilerlemiş yolculardan bir bey, cam kenarına oturmuş, gözlerini çevre yolunun etrafındaki doğa, köy, kasaba görüntülerine dikmiş, dalıp gitmiş-ti. Akdeniz Bölgesinde güzel bir kentte oturan arkadaşına ziyaret yolculu-ğu yapıyordu. Zaman bulursa, başka arkadaşlarına da uğrayacaktı.
Birkaç aydır bir araya gelemedikleri bir arkadaşıydı bu ziyarete gittiği. Ve de bir bayan arkadaşıydı. Yıllar öncesinden bir kültür, sanat etkinliği sırasında tanışmışlardı onunla… O gün, bu gün de arkadaşlıkları devam ede gelmişti. Geçen zaman içindeki dostlukları, onları daha da birbirlerine yakınlaştırmıştı. Sevgi yüklüydü ikisi de… Sevgili değillerdi belki amma sevgiliden öte, özel dostlukları vardı. Gittiği kentte buluşa-caklardı. Oradan sahile, sayfiye evine geçecekler, bir-iki saat veya bir-iki gün orada kalacak, dinlenecek, hasret giderecekler sonra da vedalaşıp, ayrılacaklardı.
Otobüsün cam kenarında oturan adam, bunları ve bu ziyaretin hayalini gözlerinin önüne getirip, canlandırmaya çalışıyordu. Onun için camdan dışarıyı seyrederken, aklından geçirdiği olaylara dalıp gitmişti. O aracın içinde yok gibiydi sanki… Yanı başında oturan diğer kişi ise bir günlük gazetenin magazin sayfasını açmış, oradaki magazin palavra-larını okuyordu. O da, kendi dünyasına dalıp gitmişti…
Tüm otobüs yolcuları, her biri kendilerine göre bir dünya sınırı çizmiş, o sınırlar içinde yaşayıp gidiyor, kimse kimseyle ilgilenmiyordu. Otobüs uzun yol aracı olduğu için yolculara, bazı ikramlarda bulunu-luyordu. Koltuklara yaklaşan hostes, yolculara tek tek soruyordu:
- Çay mı, kahve mi, meşrubat mı?
Her yolcu isteğine göre birini seçiyor, onu söylüyor, hostes de sıra
İle tüm isteklere cevap vermeye çalışıyordu. Meşrubat faslı bitmeden otobüs, Ege Bölgesi sınırlarından çıkıp, Akdeniz Bölgesi sınırlarına girdi. İklim birden değişti. Fark edilir derece sıcak oldu. Gidilen arkadaşın kentine de az bir mesafe kalmıştı artık… Hasretlik bitmek üzereydi. Daha sonra otobüsteki ikram faslı tamamlandı. İkramı yapan hostes de gidip, kaptan şoförün yanındaki hostes koltuğuna oturdu. Mikrofonu eline aldı. Şuan aracın girmekte olduğu kent hakkında kısaca, özetle bilgiler vermeye başladı. Gezilecek yerlerinden, sahil beldelerinden, ören yerlerinden söz ediyordu. Sözlerini tamamlarken kentin otogarına girdiler. Geldikleri otobüs kendi peronuna yanaştı. Şoför aracı park etti. Kontağını kapattı. Hostes ise:
— Son durak… Diye selendi.
Herkes sıra ile araçtan iniyor, peronda bekleyeni olanlar, bekleyenleri ile buluşunca hasretle kucaklaşıyor, öpüşüyor, ayaküstü kısa bir sohbetten sonra bagajlarını alıp uzaklaşıyor, otogarı terk ediyor-lardı. Kimisi yaya, kimisi araçlarla gidiyordu.
Cam kenarında oturan, ileri yaşlardaki o dostumuz, araçtan inerken gözleri ile otogarı taradı. Etrafına bakındı. Tanıdık bir çift göz, gülen bir yüz arıyordu. Yüzünde, endişeli bir ifade ile bakındı. Bakındı… Görünürlerde kimseler yoktu. İçinde bir buruklukla araçtan indi. Otogarın çıkış kapısına doğru yöneldi. Birkaç adım attı ki, arkasından bir el, elindeki çantayı çekti. Hışımla arkasına dönüp bir söz söyleyecekti ki, çantayı çekiştiren, beklediği kişiydi. Gözleri otogarda onu aramıştı az önce… Birden yüzündeki ifade değişti. Gözlerinin içi gülüverdi. Dudaklarında bir gülümseme belirdi. Kısık bir sesle:
_ Siz miydiniz, dedi?
_ Evet bendim. Size sürpriz yaptım. Yüzünün halini göreyim dedim.
_ Çok kötüsünüz. Sizden umudu kesmiştim. Otogardan çıkıp, diğer arkadaşlarım arayayım, diyordum.
_ Ve ben geldim, değil mi?
_ Evet, siz geldiniz…
_ Hoş geldiniz.
_ Hoş bulduk, mutlu olduk… Sizi görmek ne güzel!
_ Teşekkür ederim inceliğine. Asıl, size kavuşman ne güzel…
_ Öyle mi dersiniz?
_ Tabii ki öyle…
_ Bakalım, göreceğiz.
_ Şüpheniz mi var?
_ Hayır… Belki, otogarın dışında başka bir sürpriz yapacaksınız!
_ Beğenmediniz mi sürprizimi?
_ Elbette beğendim. Öncesinde de endişe ettim.
_ Neyse, artık endişeye gerek yok. Bir aradayız. Ben yanınızdayım…
_ Sağ ol… Buna ihtiyacım vardı.
_ Başka neye ihtiyacın var?
_ Bilmiyor gibi yapma… Tabii ki dinlenmeye. Yol yorgunuyum.
_ Eve varalım. Az sonra bol bol dinleneceksin.
_ Evet, iyi olur.
_ Sonra da uzun uzun sohbet eder, hasret gideririz…
_ Elbette… Onun için buradayım…
_ Güzel… Haydi, öyleyse, eve gidelim.
_ Rahatsız etmek istemem.
_ Hayır… Her şey düzenlendi. Araç otogar dışında bekliyor. On dakika demez, evdeyiz.
_ Çok iyisin dostum. Teşekkür ederim.
_ Haydi bakalım. Gidelim artık…
Birlikte, otogarın çıkış kapısına doğru ilerlediler. Zaten küçük bir çantası vardı dostumuzun… Onu da eline aldı. Başka bagajı yoktu. Otogar çıkışında bekleyen taksiye binip kentin caddelerinde gözden kayboldular.
Kayıt Tarihi : 4.10.2008 15:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!