Çocuk düşerse ölür çünkü balkon
Ölümün cesur körfezidir evlerde
Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların
Anneler anneler elleri balkonların demirinde
İçimde ve evlerde balkon
Bir tabut kadar yer tutar
Biri bir koca görür rüyasında:
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.
Devamını Oku
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.
7. sırada çıkıyor şu an
arama çubuğuna 'balkon' yazınca beşinci sırada çıkması şaka gibi bir şey.
7. sırada çıkıyor şu an
evlerdeki balkon tehlikezinden
söz etmiş değerli şairimiz gerektiyinde bir ölüm yerine
dönüşebilir güzel
kelimelerin gücü usta şair fikir adamı sayın sezai karakoç beyin ellerinde şekillendikçe insan yaşamına farklıbir tad veriyor.şiirlerinde her seferinde ayrı bir lezzet bulursunuz. hayatı tanımak sezai karakoç demektir.
memleketimde, balkonununda yolumu gözler anam..
reyhanlar yetiştirir gurbet türküleri söyler...
akşam olur baştan başa hasrete keser
sılaya selam eder sigaram...
evet hem dost hem düşman balkon kimine sfe kimine cefa. acı hatırası vardır bende sefası kadar.balkonca felsefe güzeldi gerçekten tam puan yorumlamaya.
“BALKON” , gerçekten de imge yoğun yazılmış, sanat değeri olan anlaşılır şiirlerinden biri… Kimi çevreler özellikle bu şiirini dillerinden düşürmezler, lakin şairliğini tescilleyen şiiri bu değildir. Ya bir algılama sorunu var, ya da Sayın Karakoç’un şiirini algılamak için Kur’an ve İslam bilgisi eksikliği var…
Çocuk düşerse ölür çünkü balkon
Ölümün cesur körfezidir evlerde
Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların
Anneler anneler elleri balkonların demirinde
Biliyorsunuz ki, çok katlı evlerin hayatımıza girmesinden sonradır balkonun değer kazanması; daha öncesinde eyvanlar ve hayatlar vardı, dinlenmek için…Balkonlar icat edileli beri, çocukların mezarı haline gelmiştir evler. Zira çocuk yaramazlığıyla çocuktur ve merakıyla… Merak edilen, aslında bir balkondan sarkmanın verdiği hazzın ölüme yaklaşan cesaretidir. Son gülümseme kaybolurken bile, düşmekten vazgeçmez çocuklar aşağılara. Balkon-hayat mücadelesinde, en merhametli uzlaştırıcı, en vazgeçilmez yardımcı, kurtarıcı, anneleridir çocuklarının. Çocukların elleri düşerken balkona demirleşen annelere tutunur. Bir güç bir tutandır evrenin körfezinde. Balkon küçük, balkon büyük... Ama hep annedir balkonda çığlık çığlığa çocuğu gözleyen. Adeta hayat gitmek ile gelmek arasında, çocuk ile balkon, balkon ile anne arasında bir yerdedir. Çocuk kendi havasında, kendi duygularının, umursamazlığının öğrencisidir annenin gözetiminde… Anne tanrı, anne koruyucu, anne olmazsa olmazıdır çocuklarının.
İçimde ve evlerde balkon
Bir tabut kadar yer tutar
Çamaşırlarınızı asarsınız hazır kefen
Şezlongunuza uzanın ölü
O kadar ki, yaşadığımız dünya içimize hapseder bizi. Nerdeyse bir balkonluk içimiz vardır, ferdiyetçiliğin son gaz yol aldığı bir dünyada ve kapladığı yer bir balkon kadardır. Balkon kadar küçülen bir yaşantının, insanı içine aldığı sıkıntı cenderesinde... Balkon=tabut ikilemine ulaşılmıştır en sonunda, özellikle kadınlar için balkonların ifade ettiği şey, çok daha kayda değerdir, hele hele ev kadınıysanız… Balkonunuzdan bir de bir şezlong eksiktir. Onu da yerleştirdiniz mi, artık işiniz daha bir kolay görünüyor. Son işler yapıldıktan ve çamaşırlar yıkanıp asıldıktan sonra, şezlongunuza uzanıp keyfini çıkarabilirsiniz, kefen gibi uzanırken daracık hülyalara. Zira dar yerde, hayali de daralır insanın, ufku, basireti, duyuşu… vs
Gelecek zamanlarda
Ölüleri balkonlara gömecekler
İnsan rahat etmeyecek
Öldükten sonra da
Gelecek zamanlara bakarken, balkon-insan, insan-gelecek vaziyeti sorgulanıyor. Bununla birlikte, artan insan nüfusunun, gelecek zamanlarda hiç bir yere sığamayacağı ve bundan mütevellit balkon kadar evlerin yapılacağı kaçınılmaz oluyor. Eskinin malikâneleri, büyük bahçeli evleri düşünülünce, balkon gibi evlerin, insana ancak mezar olacağı hissini veriyor bu sebeple insanın rahat etmesi mümkün görünmüyor böylesine küçük, balkon gibi evlerde. Öldükten sonra da rahat etmeyecek insan demek ki… Hani dünyası mamur olmayanın, ahreti nasıl mamur olsun ki. Kabir azabına ince bir dokundurma var ayni zamanda. Hani inanışa göre, iyi olan insanlarının öldükten sonra, mezarlarının saray gibi geniş hal alacağı, kötü olanların mezarlarıysa, onlar cendereye alırken büyük ve elim bir azabın içinde haşir gününe kadar, sıkacağı varsayımına dayanıyor.
Yaşadığımız dünya, acıları ve savaşları çok olan bir çağı yaşıyor. Paylaşım sorunlarının gündemden düşmediğini ve düşmediği sürece de, bu kaotik durumun devam edeceğini akıl edenlerimiz zaten bilmektedir. Bu bilgi ışığında, savaşların, insanları evlerine hapsettiğini ve korkunun peydahlanan kötü elinden, korunmanın ikametgâhı olduğu gerçeğinden hareketle, evlerin ve dolayısıyla balkonların, mezar olacağını tepenizden inen bombaların gümbürtüsüyle anlıyorsunuz ister istemez. Yani ölüm bir balkon kadar yakındır insana, ölümü algılayan, algılayabilenler için. Bunu ayni zamanda düşüncemizin ufkuna yerleştirirsek, yaşantımızın merhamet dozunun artacağı imleniyor. Ama bunu yaparken bir dayatma yok asla... Sadece ince bir ihsas var hepsi bu…
Bana sormayın böyle nereye
Koşa koşa gidiyorum
Alnından öpmeye gidiyorum
Evleri balkonsuz yapan mimarların
Evler bir yerde, uygarlığımızın nişaneleri, medeniliğimizin göstergeleridir. Hayat standardını belirliyor ayni zamanda toplumların. İnsan köyde kentli bir yaşamın özlemini duyarken, kentte de, köyde yaşamanın özlemiyle yanıp tutuşur. Şehrin kasavetinden, kalabalık ve gürültüsünden gına getirir. Balkonlu evlerden kaçış aslında şehirden, köye kaçıştır. Ya da fani dünyadan ebedi ikametgâha bir yöneliştir. Şehir hayatıyla köy hayatının bir karşılaştırmasını yapmanızı istiyorum. İki balkon arasında, insanlar birbirlerine değecek kadar yakın. Çoğu yerde, göğü bile göremezsiniz. Bacalardan yükselen dumanların halkaları arasında, kaybolur gider gökyüzünün maviliği. İnsansa sıkıntıya gark olur gider, düşünü kurmaya başlar ufaktan ufağa balkonu olmayan, yere paralel, küçük panjurlu evlerin…
Ayni zamanda, bir yaşam projesidir sunulan insanlığa. Son depremden sonra, çürük beton yığınlarının mimarlarını düşününce, haramdan ve insan kanından, ne deni bir palazlanmanın söz konusu olduğu gerçeğini, sömürülmüş alın terleriyle birleştirerek, açıklamak mümkündür. Böylesine adiliğin, kazanç mevzuu olduğu ortamlardan kaçış, aslında bir kurtuluş eylemidir. Balkonsuz yapılan, basit, yani sıradan ama haramın harcına bulaşmadığı evlerin mimarlarını, alınlarından öpmek, bir hakkı teslim etmektir. Helâl ve harama bakış açımıza bir derinlik katıyor, kaçınmamıza yardımcı oluyor, kendi kaçışıyla bütün çirkinliklerden.
Şekil olarak bakacak olursak, kısaca,4 dizeli ve dört bölümden oluşmuştur. Serbest yazılmıştır. Şiire dinamizmi katan 'e' ünlüsü ile 'n' ünsüzüdür. Halk şiirinin serbest sürümü de diyebiliriz şiire. Sevdiğim bir tarz.
modern yapıların öldürdüğü sosyalleşmeyi savunan sembolik anlatımlı bir şiir.
sembolizimin en dinç şairlerindendir
balkon evin dışarı açılan uzantısıdır
cesur çocuklar balkondan dışarıyı izler
ve balkondan düşer düşerse
sokağı en net gören yerdir
ve sokağa bir boşlukta bakar
şair bence çok içsel bir serzenişte bulunmuş
en ürkek hisle.
analer balkon demirlerinde derken bu korumacı güdüyü aktarmıştır.
daha güçlü bakmak gerek şiire.
zamanı aşan ruhun yazdırdığı bir şiir ...tebrikler
Bu şiir ile ilgili 24 tane yorum bulunmakta