Balkiraz Bağları

Yaşar Tandoğan Karabulat
48

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

Balkiraz Bağları

BALKİRAZ BAĞLARI
Geçip giden zalim yıllara bakınca:
Bulutlar turuncuyla laciverte karışır,
Yüreğime sessizliğin hançeri saplanır,
Kargadan başka kuş tanımayan,
Uzağın neresi olduğunu bilmeyen,
Çocukluğum gelir aklıma.

Bir dokunsam eskimiş anılara,
Geçmişim yanı başıma yığılır kalır.
Tahta çıkrıklı kuyumuzun sarnıcından
Akan sular gibi iki damla yaş gelir,
Vurgun yerim gözbebeklerimden.

Akşamlar olurken,
Güneş tepelerin ardında,
Kendini çarmıha gerer de,
Çardağımıza kol atan asmalar da koruklar,
Pekmez olmaya yakın üzümler olurdu,
Uçsuz bucaksız üzüm bağların da.
Tül perdeyi çeker gibi karanlıklar çökerdi,
Ayın şavkı kuru dut yapraklarını deler,
Karabasan gibi inerdi karanlıklar da.

Karanlıklar gecenin dibine vururken,
Kerpiçten yıkık dökük beyaz evler,
Kangren olup gözden kaybolurdu
Güz senfonisi söyleyen rüzgarlarla
Yıldızlar başlardı çoğalmaya
Hüzünlerimizin başını beklerken,
Geceyi boğan kurtlar ulurdu
Ben hayallerimi hep gömerdim içime,
Koşan atları severdim düşlerimde
Morarmış dağlara bakar dururdum,
Kışları kar yağardı sabahlara

Sahipsiz bağ sessizliğinde,
Unutulmuş tek başına ufacık bir bağ evi,
Zamana bel vermiş damının üstüne,
Günlerce yığınlarla yağan karlar,
Kapıları kapatacak kadar yığılır,
Sabahları saçaklardan adam boyu
Baston gibi buzlar sarkardı

Bir ton taş kömür alırdık karneyle,
O da nüfus kağıdına vurulan damgayla,
Dışarıda dondurucu soğuk, her şeye rağmen
İçeride tonlarca sıcaklık, mutluluk vardı

Isınmak için sokulduğumuz
Eski hantal sağır sobanın başında oturur,
Külleri arasında kızarmış ayvalar pişirirdik.
Yer sofrasında yenirdi yemekler,
Sedirin altındaki kışlık kavunlar kesilir,
Kestaneler mısırlar patlatılır,
Geçmek bilmeyen uzun kış gecelerin de,
Tavşan kanı çaylar içilirdi

Geceleri uykularımı kaçıran
Odun ateşinin alazında,
Ağzım açık ne bilinmedik korkunç
Ayı masalları dinlemişimdir,
Nur yüzlü Hatice halalardan
Havuç burunlu kardan adam yapmak için,
Sabahların olmasını iple çekerdim

Yaza hazırlarken tabiat kendini,
Böcekler kış uykusundan uyanırlar,
Kara toprak kabarır, etraf bir hoş kokardı
Kır çiçekleri kendiliğinden çıkarken,
Ihlamurlar, begonyalar, menekşeler, laleler,
Gelin kız gibi mahmur süzülürlerdi.
Pencere önlerine kurulmuş,
Tenekede fesleğen çiçekleri, sardunyalar,
Ilık esen meltemlerle
Sarmaş dolaş sallanırlardı

Sonunda bahara yüz tuttu mu mevsim,
Mavi gök renklerini kuşanır,
Bereketli yağmurların ardından
Cemreler bir biri ardına düşer,
Çok geçmeden leylekler gelirdi
Anaç tavuklar gurka yatar,
Yumurta kırılınca, sarı sarı civcivler çıkar,
Bir kaç günde büyüyüp ferik olurlardı.
Kabadayı gezen babalarına inat,
Analarının yanında dolanır dururlardı

Damımıza yurtsuz, yuvasız turnalar konardı
Kanadı ıslak kuşlar, uçuş böcekleri,
Çırpınır kendilerine gelirlerdi.
Uçmak için her an hazırdılar,
Lahzada gözden kaybolup,
Bilinmeyen diyarlara giderlerdi

Yedi veren güller kırmızı, mor, sarı,
Tomurcukları tebessüm ederdi
Ben gülün dikensiz bitmediğini,
Kuşun kuşa öttüğünü, burada öğrendim.

Zaman ağır aksak ilerlerken,
Leylak ve iğde kokusundan tanırdık,
Aheste aheste gelen baharı

Bağ evimizin tahta kapı gıcırtısı,
Sabahları tatlı uykumdan uyandırırdı.
Gölgesinde oturup dinlendiğim
Zerdali, kayısı, şekerpare, kiraz
Kara dut, vişne, elma ağaçları
Ya çeşit çeşit armutlar, ekmek ayvaları.

Asmalarla sarılı çardağımız tahta sedirimiz,
Göz alabildiğine uzanıp giden dağlar,
Tosbağalar, böceklerle şenlenen bağlar.
Ayakla çiğnenirken üzüm salkımları,
Küçük pekmez havuzunda tatlanırdı
Babamın kısrağı kırlarda deli gibi koşar,
Abdullah ağanın çift atlı arabasıyla yarışırdı

Hudson’cu Mehmet amca külüstürüyle gelir,
Birinci vitesle yokuşu çıkmak için,
Verdiği ara gazı, birde tiz korna sesi,
Alaca karanlıkta akşam ezanı okunurken,
Oyundan bıkmayan biz çocuklara,
Eve gitme zamanının geldiğini hatırlatırdı

Babasız mahzun çocukluk gecelerimde,
Zifiri karanlıkta yağan yağmurlar,
Akan çinko damımızı deler de,
Haram ederdi uykuyu hepimize
Saatler sonra yağmur diner,
Çörtenden akarken sular,
Dağlardan akan şelaleye benzerdi
Gök gürültüsü dinince uykuya dalardım
Babam uykularıma misafir gelirdi,
Sabahları çilli horozun sesiyle uyanırdım

Baharı bekleyen kırlangıçların mekanı,
Kullanılmayan sönmüş bacalardı
Kaplumbağalar asma diplerini yol sanırlar,
Yürürlerdi kimseleri umursamadan.
Beş taş oynardık kızlarla,
Resmen taş çalardım onlardan
Yaramaz cır cır böcekleri,
Saklambaç oynarken gizlendiğim,
İnadına o ardıç ağacının dalında öterdi.

Atımız küçücük pencereli karanlık ahırında,
Tavuklar derme çatma kümeslerinde dururdu
Erik karasına boyanmış ellerimle yaptığım
Tel arabalarım, bez topum, tahta oyuncaklarım,
Gazoz kapaklarım, ceviz başlarım
Ya, arkadaşlarımla olmadık yaramazlıklarım.

Bağın kayalıklarında kekik koklar,
Kara başlı kuzumu otlatırdım
Tadı buruk sumaklar toplar,
Sırlı küpecikler de üvez saklardım

Yıllar geçse de unutamadığım,
O mis kokan bereketli topraklar,
Birlikte oynadığım arkadaşlarım,
Çocukça kurduğum hayallerim,
Yaşanmış tüm çocukluklarım,
Hatırımdan hiç çıkmadı.

Sabun kokan çarşaflar değişmeden,
Avluya açılan kapının tokmağı çalınır,
Evin erkeğini uğurlamış,
Renkli oyalı yazmalı halalar,
Sabah kahvesini içmek için,
Bize misafir gelirlerdi.

Kalaylı bakır cezvelerde pişen
Bol köpüklü dibek kahveleri,
Yan minderlerinde, halı yastıklarında,
Yaşmaklı gelinlerin elinden içilir,
Soğumuş fincanlardan fallara bakılırdı.

Gün batımında yanan maltızlarda,
Meşe kömürünün kızıl korunda,
Akşamlar kıyametimi getirirdi.
Üstü çift kapaklı mangallardaki,
Küllenmiş, kor ateşler de,
Ne lezzetli yemekler pişirilirdi.

O karanlık gecelerde,
Gizemli bağların sessizliğini,
Kurbağaların sesleri bozarken,
Sanki, yüzüme yalnızlığımı haykırırlardı.

Bir zamanlar buralarda herkesin
Başkalığı, tanınmışlığı, ayrıcalığı vardı
İnsanlar bir birini yalansız severdi,
Sarsılmayan sevgi yüklü dostluklar,
Ne unutulmaz komşuluklar vardı
Yürekler ne kadar acısa da,
Yüzler, gözler mutlaka güler,
Herkes bir birine muhabbetle selam verirdi

Uzun yıllar geçti ama hep aklımda,
Çocukluğumun o unutulmaz anıları,
Zamanın bir yerinde,
Belki de; Yüreğimizde kaldı izleri.

17.1.2007 Abidinpaşa – ANKARA

Yaşar Tandoğan Karabulat
Kayıt Tarihi : 17.1.2007 16:52:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Fatma Ayer
    Fatma Ayer

    Ahhh... Balkiraz bağları,çocukluğum,güzel gönüllü komşularımız...Satırlarınızla geçmişe yolculuk yaptım.Gönlünüze kaleminize sağlık.Fatma Ayer.T am puan

    Cevap Yaz
  • Mitat Osman Erengil
    Mitat Osman Erengil

    hakikaten de öyleydi be üstad çok da güzel anlatmışsın o balkiraz bağlarını beni de çocukluğuma götürdün kalemine ve yüreğine sağlık
    hoşçakalasın güzel dostum..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Yaşar Tandoğan Karabulat