Balıkçı Baba-papanın Burnu

Haki Buhari
17

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Balıkçı Baba-papanın Burnu

Deneme Hikayeler
Balıkçı Baba-Papanın Burnu
Küçücük kulübesinde, köpeği ile yalnız yaşayan balıkçı Nuri baba, evinin penceresinden denize doğru başını uzatarak, yalnızlığına ortak olacak bir dost bekliyordu. Akşam olana kadar, uf...ku gözetleyen Nuri baba ne gelen, ne de giden olmayınca, esen lodosun içeriye girmesini önlemek için, penceresini kapatıp, denizci fenerini yakıp, şiltesine uzanarak, gözlerini yer yer örümcek ağlarının kapatmaya başladığı evinin iç tavanına dikti. Bu günlerde hareketleri donuklaşmış, düşünceli bir hali var, bunun sebebini kendisi de anlamıyordu.

Bu gün tam üçüncü gününe giren lodos, hiç olmadığı kadar şiddetini artırmış, denizin kayalıklara çarparak çıkardığı sesten balıkçı Nuri babanın tek dostu, miço bile korkmuş, dışarıdan kapıyı patileriyle tekmeleyip, beni de içeriye al der gibi hırıltılar çıkarıyordu. Kulübenin kapısına kadar gelen dalga, miçonun uzun tüylerini sırılsıklam yapmış, bir çocuk gibi ağlıyor, hırıltılar gittikçe sesli bir havlamaya dönüşünce, gecenin karanlığı dışarıyı gizemli bir havaya sokuyor, korku filmlerindeki ustaca hazırlanmış mizansen, burada çakan şimşeklerle birlikte gerçeğe dönüşüyordu.

Hayata küsen, artık hiçbir şeyi umursamayan haliyle, istemeye istemeye yerinden kalkarak kapıyı açan balıkçı Nuri baba, neye uğradığını şaşırdı! Açılan kapıdan sanki niye geç açtın diye intikam alır gibi, balıkçının üzerine atlayan köpeği, balıkçı Nuri babayı geriye doğru sendeletip, düşmesine sebep oluyor, ıslak tüyleriyle Nuri babayla birlikte yuvarlanan miçonun ağırlığıyla baba bir müddet olduğu yerde hareketsiz kalakaldı. Miço ise yaptığından mahcup olmuş edasıyla, sahibinin etrafında dönüyor, kokluyor, ceketinden çekiştirerek kalk der gibi efendisine garip iniltiler çıkarıyor.

Yavaş yavaş kendine gelen Nuri baba, köpeğine de küsmüş gibi, yerinden kalkarak tekrar tek yatağı olan şiltesine yeniden uzanıyor ve yine gelmedi der gibi iç geçiriyordu. Aslında gelecek kimse yoktu ki! gelsin. Fakat Nuri baba zaman zaman havanın bozduğu günlerde ne zaman evine kapanır, yeniden kendisini dinler ve yıllar olmuş, kaybettiği eşi, can yoldaşı, aşkın kokusunu tanıdığı sevgilisi yine böyle bir havada küçük teknesinin alabora olmasıyla, denizde kaybolmuş, kendisi de kayalıklara çarpa, çarpa karaya çıkmayı başarmış, saatlerce baygın kalmış ve köpeği miço’nun akıllı davranışıyla, en yakın deniz köyü olan, Gölovası’na koşarak, kahvehanenin içerisindeki odun sobasının etrafında ısınan köylüleri, paçalarından çekerek, yardım getirmiş ve hayatını sadık dostu Miço’ya borçluydu.

Köyün yaşlılarından Musa ağa, bu işte bir iş var çocuklar, Nuri baba zor durumda, yoksa bu it buraya gelmezdi diyerek, kahveden hızla çıkarak, koşar adımlarla köyden yaklaşık bir kilometre uzaklıktaki Papa’nın burnu, na kadar düşe kalka gelmişler, gerçekten de Nuri baba, boylu boyunca kayaların üzerinde baygın bir vaziyette yatıyor, dalgalar vurdukça da, yaralarından akan kan, geri dönen dalgaları kızıla boyuyordu.

Gençlerden Osman ve Bünyamin, Nuri babayı kucaklayarak kulübesinin yanına kadar taşımışlar, evin içerisini arayan Bilal amcayla, Kamil abi de, dört ay önce köydeki okulun meydanında düğününü yapıp, sırtına sertçe vurarak dünya evine soktukları güzel, narin, incecik belli, aynı zamanda hamarat, biricik kocasından bir saniye bile ayrılmayan Nargiza(Nergiz) ’yı arıyorlar, ama hiçbir yerde yok.

Kayalara vura vura denizin yüzünde birkaç parçaya bölünmüş küçücük balıkçı teknesi artık kullanılmaz halde denizin aldığı Nargiza denizde der gibi bir açılıyor, bir kayalıkların yanındaki köylülere doğru gelip, biraz daha kendini parçalıyor.
Balıkçı Nuri baba askerliğini Rize’nin Ardeşen ilçesinde yapmış, terhisinden sonra uzun yıllar memleketine dönmeyip, Büyük balıkçı teknelerinde Karadeniz’in azgın sularında ağ atmış, her türlü hava şartlarında hırçın denizle boğuşmuş, artık benden bu kadar diyerek, Gürcistan’lı ama kökeni Türk olan, Ardeşen’e çay toplamaya gelen Nargiza ile tanışarak, evinin kadını yapmak üzere arkadaşlarıyla vedalaşarak, Gölovası köyünün uzağındaki Papa’nın burnuna bir kulübe yapmış, bir de kullanılmayan eski tekneyi onararak karısı ile nafakasını denizden aramaya Akdeniz’de devam etmeye başlamışlardı.

İşte o gelin artık azgın dalgaların arasında kaybolup gitmiş, Balıkçı Nuri baba ise denizci tecrübesiyle yaralı kurtulmayı başarmış, aylarca tedaviden sonra, yeniden yalnız başına denize açılır, Allah ne verdiyse denizden alır ve Gölovası’na gelen balıkçılara tuttuğu balıkları satar, köy bakkalından günlük alışverişini yapar ve insanlardan uzak bir şekilde tek başına dostu miço ile kendi yalnız hayatına geri dönerdi.

Bu yüzden miço, Balıkçı Nuri babanın yanında çok özel yere sahip, hatta hayatını borçlu bile diyebiliriz.Yaptığı hareket Nuri babaya zarar versede ona bir şey demez, birkaç gün küserdi. Miço Nuri Baba’nın küstüğünü anlar, bir iki gün ön ayaklarının uzatarak gelir karşısına yatar ve sessiz sessiz beklemeye başlar.

Güneş açmış, deniz sakinlemiş, sabah güneşinin üzerine vurması ile yıldır yıldır parlayan deniz, Nuri Baba’ya yeter artık yattığın, gel der gibiydi. Balıkçı Nuri Baba’ da zaten bu gün kendini iyi hissetmeye başlamış, kahvaltılarını yaparak hazırlık yapmaya başlıyor, önceden hazırladığı oltaları, misinalara bağlayıp, misinanın tahtalarına iğnelerin ucucunu batırarak dolaşmasınlar diye tedbirini almıştı. Yem olarak birkaç gün denize çıkmadığından, tuzlu kurutulmuş istavrit kullanacaktı.

Tüm hazırlıklarını yaptı, hatta bu gün öğle yemeği bile aldı tekneye, anlaşılan uzun kalacaktı denizde. Hiç yapmadığı işi yaparak miço’ yu da alarak, teknenin motorunu çalıştırdı, kulübenin sağ tarafındaki burnun iç tarafından ağır ağır yol almaya başladı. Aslında bu sakinlik aldatıcıydı, denizin dibi günlerce esen lodosun etkisi ile çalkalanmış, daha durulmamıştır diye düşünüyordu.

Olsun rızkı veren Allah, diyerek lambası yanıp sönen şamandırayı geçtikten sonra çikleyi çekerek motoru istop etti.

Körfezde eskiden balık kaynar, çupra, lüfer, levrek ve en baba balık lagos, muhakkak olta balıkçılarının sofrasına misafir olurlardı. Ama artık balık yok denecek kadar az, denizde saatlerce tık yok, siftah bile yapmadan boş döndüğü oluyordu Nuri babanın.

Baba özenle yemleri oltaların ucuna takarak aşağıya doğru bıraktığı misinaları, kurşunun yere değdiğini fark ettiği anda boşluğunu alıyor ve bırakıyordu. Demek ki denizin dibi daha oturmamış diye kendi kendine söyleniyor, miço da kendisiyle konuştuğunu zannedip kuyruk sallamaya başlıyor. O kadar yem aşağıda olacak, hiçbir balık dönüp yüzüne bakmayacak hı!

Kömürle çalışan Termik Santral milyonlarca metreküp sıcak tahliye suyunu boşalttığı Akdeniz’in incisi İskenderun körfezinde balıkların daha derinlere göç etmesine sebep olmuş, körfezde yaşayan lezzetler, yok denecek kadar azalmış, baba boşa kürek sallamaya devam ediyordu.

Bu gün satacak kadar balık yakalayamadı Nuri baba, birkaç karagöz, üç tanede istavrit ile bir tane ayna balığı almış, son oltayada kaya lagosu takılmış, çekerken denize düşmüş ve ancak kendisiyle miço’ya yeterdi bu günkü tutulan balıklar.
Yalnızlığın acısı ve bir çocuğu dahi olmadan kaybettiği Nargizası, yüreğinin derinlerinde yara açmış, acaba geri döner mi? diye özlemle beklemeler, Nuri babayı yarı meczup hale getirmişti. Kucağını açarak haydi gel artık, diyerek ağlama nöbetleri tutuyor,saatlerce hıçkıra hıçkıra ağlıyor, kendinden geçiyordu. Yine bu gün denizde aynı duyguya tutulmuş, kendinden geçmiş ve kucağını açarak, Nargiza’ya son kez yalvarıyor, geliyormuş gibi bir duyguya kapıldığı anda kendinden geçmiş bir halde dengesini kaybederek, denizin serin sularında aşağılarda sevgilisiyle buluşmaya doğru dip yapıyor, tek dostu miço ise akşam olmuş, güneş kaybolmuş, sadık bir şekilde sahibini bekliyor, gece gökyüzünde milyonlarca yıldız kümeleri göz kırpıyor, ay hilal halini almış ve bir yıldız hilalin ortasına yerleşmiş bir şekilde, iki sevgilinin doyamadıkları aşkına ağlıyorlardı…..
16.01.2014

Haki Buhari
Kayıt Tarihi : 3.2.2014 13:11:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Haki Buhari