Balakirev'in Rüyası (1905)

İsmail Aksoy
1898

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Balakirev'in Rüyası (1905)

Balakirev’in Rüyası (1905)

O siyah kuyruklu piyano, o parıldayan
örümcek duruyordu titreyerek kendi müzik ağının ortasında.

Taşların çiyden daha ağır olmadığı
bir ülkenin ezgisi beliriyordu konser salonunda.

Fakat müzik çalarken uykuya daldı Balakirev
ve rüyasında Çar’ın faytonu hakkında bir düş gördü.

Devinip durdu fayton kaldırım taşları üstünde
karga gaklayışlı karanlığın içinden dümdüz geçerek.

Faytonun içinde yalnız oturuyordu ve bakıyordu
fakat gene de kaçıp gitti yolun kenarına.

Biliyordu yolculuğun çok uzun sürdüğünü
ve saati yılları gösteriyordu, saatleri değil.

Bir sabanın durduğu bir tarla vardı
ve düşmüş bir kuştu saban.

Bir koy vardı, ki orada gemi duruyordu
donmuş bir halde, fenerleri sönük, güvertede insanlar.

Buzun üstünde kaydı fayton ve tekerlekler
bir ipek sesiyle döndüler ve döndüler.

Küçük bir savaş gemisi: »Sevastopol«.
Binmişti gemiye. Mürettebat geldi yanına.

»Eğer müzik çalarsan, ölümden kurtulabilirsin.«
Tuhaf bir çalgı gösterdiler O’na.

Bir tubaya benziyordu, veya bir fonografa,
veya bilmediği bir makinenin bir parçasına.

Korkudan kaskatı kesilmiş ve çaresiz olarak anladı:
savaş gemilerini çalıştıran aletti bu.

En yakınındaki tayfaya yöneldi
ve el işaretleriyle umutsuzca istekte bulundu:

»benim gibi istavroz çıkar, istavroz çıkar!«
Tayfa kederle bakıp durdu bir kör gibi,

kollarını uzattı, başı öne eğildi –
sanki havada çivilenmiş gibi asılıydı.

Davullar çaldı. Davullar çaldı. Alkışlar!
Balakirev uyandı rüyasından.

Alkışların kanatları çırpıyordu salonda.
Gördü kuyruklu piyanodaki adamın ayağa kalktığını.

Dışarda sokaklar grev yüzünden karanlıktaydı.
Faytonlar hızla devinip gittiler karanlıkta.

[YOLDAKİ SIRLAR’dan, (1958)]

Tomas Tranströmer (1931-2015, İsveç)
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy

NOT: Milij Balakirev 1837-1910 yılları arasında yaşamış Rus bestecidir.

İsmail Aksoy
Kayıt Tarihi : 3.12.2019 15:29:00
Hikayesi:


BALAKIREVS DRÖM (1905) Den svarta flygeln, den glänsande spindeln stod darrande mitt i sitt nät av musik. I konsertsalen tonades fram ett land där stenarna inte var tyngre än dagg. Men Balakirev somnade under musiken och drömde en dröm om tsarens droska Den rullade fram över kullerstenar rakt in i del kråkkraxande mörka. Han satt ensam inne i vagnen och såg men sprang ändå bredvid på vägen. Han visste att resan hade varat länge och hans klocka visade år, inte timmar. Det var ett fält där plogen låg och plogen var en fågel som störtat. Det var en vik där fartyget låg infruset, släckt, med folk på däcket. Droskan gled dit över isen och hjulen spann och spann med ett ljud av silke. Ett mindre krigsfartyg: »Sevastopol«. Han var ombord. Besättningsmän kom fram »Du slipper dö om du kan spela.« De visade ett egendomligt instrument. Det liknade en tuba, eller en fonograf, eller en del av en okänd maskin. Stelrädd och hjälplös förstod han: det är det instrument som driver örlogsskeppen. Han vände sig mot den närmaste matrosen, tecknade förtvivlat med handen och bad: »gör korstecknet som jag, gör korstecknet!« Matrosen stirrade sorgset som en blind, sträckte ut armarna, huvudet sjönk ned - han hängde liksom fastspikad i luften. Trummorna slog. Trummorna slog. Applåder! Balakirev vaknade upp ur sin dröm. Applådernas vingar smattrade i salen. Han såg mannen vid flygeln resa sig upp. Ute låg gatorna mörklagda av strejken. Droskorna rullade hastigt i mörkret.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İsmail Aksoy