Bakü'den Selam Getirmişiz

Elâzığ, Uluslar arası Hazar Şiir Akşamları ve Türk Dünyası Hizmet Ödülleriyle tarihe ismini, gönlünü bir Ulu coğrafyaya veren şehir.
Bu yıl, uluslar arası Hazar Şiir Akşamlarının 16.’sı Azerbaycanlı Şair Bahtiyar Vahapzade adına yapılırken, Türk Dünyası Hizmet Ödüllerinin 5.’si Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlhan Aliyev’e verilecek!
Türk Dünyası Hizmet Ödülleri, ‘geleceğe ayna tutan’ ödüllerdir. Tarihin zamana ve geleceğe bir bakıma yansımasıdır. Bir kıvılcımın sese, sesin bir büyük çığlığa, çığlığın yüreklerde yanması/ yankılanması ne demektir; “Türk İllerinde esen yeller/Şimdi sana selam söyler”
Şener Bulut, Recep Bağcı ile birlikte Elâzığ’dan Bakü’ye yöneliyoruz. Kâh saatler sürecek bir kara yolculuğu, kâh Kafkasların üzerinde kanat çırpan bir hava yolculuğu! Bakü’ye, bizlerin şahsen üçüncü gidişleri. İlk gidişimiz, 2004 yılında, Uluslar arası Hazar Şiir Akşamlarının, Elâzığ Valiliğince Büyük Hazar’da yapılmasıydı. İkinci gidişimiz daha görkemli olmuştu. Elâzığ Valisi Muammer Muşmal’ın Başkanlığındaki bir heyetle, “Biz bir millet, iki devletiz” ruhi derinliğini hayatında yaşayan vatan şairi Elmas Yıldırım’ı doğumunun 100. Yılında birlikte, her iki ülke nezdinde anıyorduk. Ve üçüncü gelişimiz, özelliklede Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlhan Aliyev’e verilen 2007 Türk Dünyası Hizmet Ödülünün serencamının konuşulmasıydı. Bir tarihi kapının aralanmasıydı.
Bakü’de; bir Nizami sıcaklığı, bir Fuzuli aklığı, bir Şehriyâr duruluğu vardı. Ahmet Cevat ve Hüseyin Cahitlerle bir mücadele, bir aksiyon ruhuna şahit oluyorsunuz. Ahmet Cevat; “Soranlara ben bu yurdun,/Anlatayım Nesiyem; / Ben çeynenen bir ülkenin/ “Hak! ” kışkıran sesiyem” diyordu. Bu ses, nesiller boyu yankılanacaktı! Bu seste, bütün ziyalıların yürekleri parlayacaktı!
Bu hissiyat, Elmas Yıldırım’da; “Yol ver, çekil önümden, ey yolumu kesen dağ/ Gün geldi, yeter artık, sılaya varacağım! / Al beni koynuna, ey doğuya akan ırmak. Ben de akıp o dertlt toprağı saracağım” mısralarıyla hayat bulacaktı! Her gecenin bir sabahı, her darlığın bir genişliği ve her zevalin bir kemal vakti vardı! Dağlar yol veriyorde; Kur, Aras bizlere refakat ediyordu, Kafkaslar tarihe sadakat yemini yapıyordu.
Tanklara meydan okuyan Türk Dünyasının yaşayan en büyük şairi, Bahtiyar Vahapzade; “Keder düşüncedir, gam düşüncedir/ Gamın pençesinde düşünürüz biz./ Fikirler fikrimde gonca goncadır/ Meçhule bir yoldur her düşüncemiz” diyerek, şairin yerini tarif etmiştir.
Bakü, bizleri o kadar sıcak, o kadar içten karşıladı ki, kendimizi öz vatanımızda, öz diyarımızda hissettik. Sözün güzelliğinde, ‘gönül’ varmış! Yolun emanetinde, ‘sadakat’ varmış! Göz, aslında gönülle muhabbet edermiş. Böyle bir muhabbeti, ‘hiçbir ikilem’ olmadan yaşadık. Bizlere sorulan ilk sözleri, ‘geliş maksadınız’ oluyordu. O maksat, Bakü’nün esen rüzgârlarında bir konca gül gibi açılıyordu. O maksat, güçlü bir maziden bir büyük atiye, ‘merhaba’ diyebiliyordu. Bakü’de bizlerle birlikte olan bütün dillerde, “Üç kıtanın rahmindesin/ Bütün yüzler sana dönük/ Oğuz Ata neslindesin,/ Hazar, Türklük sana konuk,/ …tarih sana konuk! ” sözleri bir vefa sancağı halinde, Kafkaslardan esen yellerle yankılanıyordu.
İlhan Aliyev’e verilen Türk Dünyası Hizmet Ödülü, Elâzığ Valisi Muammer Muşmal tarafından, Gazi Atatürk’ünde 1937’li yıllarda ağırlandığı mekânda, bir Temmuz sıcağında okunurken, bir büyük ödülün gerekçesi bir daha kılaklarımda çınladı; “Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte oluşan yeni Avrasya konjonktüründe “İki Devlet Bir Millet” şiarını benimseyerek Azerbaycan-Türkiye ilişkilerine derinlik kazandıran merhum Haydar ALYEV’in stratejik petrol politikalarını devam ettiren İlham ALİYEV, yeni enerji politikalarının belirlenmesinde, Kafkaslardaki huzur ve barışın korunmasında, özellikle Azerbaycan’ın siyasi, ekonomik, kültürel ve demokratik alanlardaki gelişiminde öncülük etmiş; izlediği dengeli, duyarlı ve barıştan yana politikalarıyla uluslararası platformların ilgi ve takdirini kazanmıştır.
Türk Dünyası’nın oluşumu ve stratejik bir vizyona kavuşması için; Türk ülkeleri arasındaki sosyal, kültürel, ekonomik ilişkilerin gelişmesine, dostluk ve kardeşliğe bağlı işbirliğinin sağlam temellere dayandırılarak sürdürülmesine önemli katkılar sağlamıştır.
Özelikle XI. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı’nın 17–19 Aralık 2007 tarihinde Bakü’de toplanmasını sağlayan ve yaptığı konuşmayla Türk Dünyası’nın stratejik hedeflerini belirleyen Sayın İlham ALİYEV, Türk devletleri arasında, ekonomik, siyasi ve kültürel işbirliğinin geliştirilmesi yönündeki çabaları dolayısıyla kurulumuz tarafından “2007 yılı Türk Dünyası Hizmet Ödülü”ne layık görülmüştür”
Şener Bulut, Recep Bağcı ile birlikte katıldığımız Azerbaycan İçtimai televizyondaki sohbetimizde de vurguladık; “Azerbaycan bayrağının üç renginde benim ülkülerim vardır; Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak. Bu ülkünün iki büyük lideri Gazi Atatürk ve Mehmet Emin Resulzadenin mezarları Ankara’dadır. Ankara, özelliklede Bakü için bir gönül, bir sevda rıhtımıdır. Ankara’dan yükselen avazi bie nida Haydar Aliyev’de nakışlanıyordu; ‘Biz bir millet, iki devletiz’ Tarihimiz ve talihimiz aynı, Kederimiz ve kaderimiz aynı! Birimiz Asya’nın kapısında, bir diğerimiz Avrupa’nın yakasındayız. Kur bizim nehrimiz, Aras bizim nehrimiz, Hazar medeniyetimizin damarı! Küçük Hazar’dan Büyük Hazar’a, Büyük Hazar’dan Küçük Hazar’a su getirdik; “su gibi aziz olsun” ve sevdalarımız yarınlarımızla daim olsun dedik.
Bir şiirimizde; “Hazar, tasviri çizilir/ Hayali cihan yurdun/ Söz içre edep yazılır/ Canlar, edebi taht kurdun” diyorduk.
Evet, Elâzığ Hava Limanından Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ile birlikte Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlhan Aliyev’in birlikte kolkola, omuz omuza vererek indiğini düşünüyorum. Gönül şehri Elâzığ’ın baştanbaşa Türk ve Azerbaycan bayraklarıyla süslendiğini düşünüyorum. Bir tarihi günde, Fırat Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’ndeki Ödül Töreni heyecanı! Elâzığ Belediyesinin en nezih parkını, ‘Azaerbeycan Cumhurbaşkanı İlhan Aliyev’ adıyla muhteşem bir törenle açması! Harput, Hazar ve Keban’da bu sevinç alayının yürümesi!
Elâzığ, tarihi buluşturan bir şehir!
Elâzığ, huzuru çimlendiren bir şehir!
Elâzığ, Hazar’ın müşfik kanatlarıyla sevdaları kucaklayan bir şehir!
Elâzığ, Türk Dünyasının ve Türk Halklarının ‘manevi azığı’
Elâzığ, gönül ve ülkü coğrafyamın mahşer alanı!
Elâzığ, şiir ve sanatın başkenti!
Elâzığ’da, 1992 tarihinde başlayan ve giderek zirvelere taşınan bir kutlu, bir ulu emeğin bu yıl içerisinde görkemli iki faaliyetine şehadet edecek; İlhan Aliyev’le şüphesiz ki tarihe ismini altın harflerle yazdıracak, 5. Türk Dünyası Hizmet Ödülü! Ve Bahtiyar Vahapzade anısına yapılacak 16. Uluslar arası Hazar Şiir Akşamları!
Gazi Atatürk TBMM kürsüsünde ne diyorlardı;
‘‘Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir.
Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İste o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür... İnanç bir köprüdür... Tarih bir köprüdür... Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimiz içinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmasını beklememeliyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekir.”
1992 tarihinde Elâzığ’da başlatılan Uluslar arası Hazar Şiir Akşamları ile 2003 tarihinde ilki yapılan Türk Dünyası Hizmet Ödüllerine; bir dil, bir inanç, bir tarih ve büyük bir ülkü mantığıyla bakabilirsiniz. Bu mantık, bu ideal bizlere va çalışmalarımıza haz ve hız vermiştir. Dün,“hayali cihan” dediğimiz bilcümle değerler bugün hakikat olmuştur! Niyet ve amel, sevda dolu gönüllerin bahar yağmurları gibidir.