Benim için işte öylesine, yani sıradan bir gündü.Sanki aralarına karbon kâğıdı konmuş gibi, ya da tv’deki diziler gibi bütün günler birbirine benziyor zaten. Sizi bilemem de, bana göre öyle.
Halk Eğitim’e boyama kursuna gidiyorum.O gün, - o sıradan günde yani – kurs binasının kapısına geldiğimde, iki bayan öğretmenle karşılaştım.Beni görünce çok sevindiler, sanki maaşlarına zam gelmiş........Gülümseyerek, ”Hocam! Biz de sizi bekliyorduk.Bize yardımcı olur musunuz? ” dediler.
Daha ben hangi konuda yardım istediklerini sormadan, heyecanla ”BAKAN GELECEKMİŞ DE,” dediler......Meğer, bir öğrenci bakana, ilçemiz hakkında kısa bir bilgi verecekmiş.Bizim kasabamız şöyledir, böyledir falan diye........İşte o kısa bilgiyi benden almak istiyorlarmış.İçeri girdim, birkaç dakikada karaladım birşeyler.Elli yıldır bu kasabada yaşıyorum.Onu tanıtmak, çocuk oyuncağı benim için.
Alt kattaki sınıfa girdim.Daha “Günaydın arkadaşlar,” demeden genç kursiyerlerden birkaçı atıldı hemen: Bir ağızdan ”Hocaaaam! Birileri sizi arıyordu.BAKAN GELECEKMİŞ DE,” dediler.....Beni arayanlara gereken yardımı yaptığımı söyledim.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman