avlıkçılar köye döndükten sonra
in-cin top oynardı Köyönünde
aradan zaman geçer ve neden sonra
Haluk’un yanına uğrarlar nedense
ağları yoklamakdan dönenler
“şöyle bir uğra”mış olurlar
kendiliğinden demli çay dolar
hem çay, hem cığara içerler
bekleye koyulunur
bir-kaç dişli, bir-kaç sudak
Allah ne verdiyse
“-ırafık hunu halledelim” derlerse
bir çırak kocaman bir bıçakla işe koyulur
ilk iş solungacı çıkarıp,
basarak patlatmak olur
kalfa düzeyinde biri işi üstlenir
gazocağının haznesinde ispirto alevlenir
yoğun bir pompalama ile hüner gösterilir
önceki kızartmadan arta kalan yağla
eski, kirli sac tava ateşe koyulur
bayat-balık kokusu unutulur
bu; hemen girişinde seçme tezgahı bulunan
balıkçı tolunda; kalakalınmış
elindeki soğumuş,
koyu demli çayı yudumlayanlarca
ve ellerinde sömürülmeyi unutmuş cığara
ortalığı acı tütün kokusuna bulamış
elden ele gezen, kimin olduğunun
önemi olmayan tabaka
biraz tütün olsa da kağıt kalmamış,
dışarıdan kıyıyı Osmanlı tokadıyla
şamarlayan dalganın sesi duyulur
ve ondan geri kalmaz ne fırtına
ne yağmur
lastik cizmeler, yırtık-pırtık pantolon
muşamba bir yağmurluk
herkesin sırtında
kulakları yarı hıfzeden orlon
siyah yağırlı bir takka
ya uyduruk kerevetlerde,
ya yere serilmiş hasır
ya da çul üstünde
sıralanmış şiltelerde
bağdaş kurulunur,
olmadı yan yatmış,
ters çevrilmiş balık kasalarına oturulur
ziyafet Haluğadır işin aslı,
“ertesi günkü hesap”,
herkesin davası
elinde iki cırt firenk,
iki soğan,
bir bayat ekmek
kızaran balıktan haberi yokmuşçacına
ekmek arası edecekmiş, üleşecekmiş
güya derdi tuz istemek
belki biraz da muhabbet etmek
sofraya Motorcu Doğan da sokulur
çömelilip, bağdaş kurup oturur
bir yandan çay tazelenir,
hazır gazocağı yakılmışken
arkaya kalanlar sofrayı toplayıp,
bulaşık yıkanırken
köşelere çekilinir, duvara yaslanılır
ya ders çıkarılır
Motorcu Doğan’ın geçmişinden
topukla yer oyulur,
ya söğüt dallarıyla bölünmüş deliklerden
hırçın göl, seyre koyulunur
ya açık kapı önünde bekleşilir sessiz,
ya ufuk, ya deniz
ya da sicim gibi yağan yağmur
izmaritler ya kapı arkasına fırlatılır
ya tolun deliğinden dışarı
berbat bir manzara halini alır
en kısa zamanda kapı arkası.
dikilenler sıkılır,
açık kapıdan pardı altına çıkılır
izmaritler sağ ayakla
bir güzel çıynanır
toprakla izmarit hallolur
atılan ağlar mahvolmuştur
umutlu-umutsuz
“-len epap” diye başlayan
ve küfürle devam edip sonlanan
ya bir malihülle, rızık kaygısı
ya da falancayla-filanın karısı-kızı
olduk-olmadık bir konu
kimbilir kaçıncı kez bahse konu olur
ar edenlerin boynu burkulur
olmadık birileri hakkında ileri geri
olmadı itiraz eder bir diğeri
bu arada çoğu kez restleşilir
taraflar ayrı uçlarda kümeleşir
bu defa da karşıdan karşıya konuşulur
“-arkadaş dediğin doğrudur,
benim tav olduğum
koğlamanın ne nüzumü var
üsdelik o adamın kendide burda deği
sen de gözününen görmedin
adamına(n) bi meselen varısa
erkekçene geçersin annacına
dobura-dop yüzüne söylersin
biz burda gonşuyuz,
hısımı akrabası olan var
ayıb olur”
araya birileri girmeye kalkar,
taraflar hırsa boğulur
Kara Osmanın Hidayet ağırlığını koyar
“-len.mına godumun epap
etçeğniz işin” diyerek hiddet-savar
“-dost var duşman var
ele-ğüne ğarşı “tavık seni daşların,
emme sahabıyın hatırı var
böyle olur-olmaz şeyleri
üsdelik görmüş ğibi
valla bunnar gevşek işler
bırakın endekinneri
gün olur, iyiyken kötü olunur
sanki kendileri laf çıkarmışlar ğibi
buradakı epaplar mahçıp olur”
derken yoğun bir motor sesi
motosikletin sesinden bilinir kimin geldiği
havayı ağır bir benzin kokusu kirletir
bir kenarda motor stop edilir,
ayaklara yere basılıp
eldivenler çıkarılır
motor geriye doğru kaldırılarak çekilip,
ön tarafı hafif şaha kaldırılır
tokalaşılır, konuşulur
biraz önceki me’zu unudulur
gençler elbirlik eder,
ığrıp bir kayığa yüklenir
“- nerede balık oynadığı” duyumu dile gelir
rota çizilir,
çapa toplanıp kayığa binerler
biri kayığı önden kaldırılarak arkaya iter
uzun bir sırıkla yön deryaya çevrilir
yan taraftan başka bir kayığa
“-ıarasgele” deyen
bir-kaç kişi daha doluşur
“-işallah bu sefte ağlar doludur”
kıyıdan uzaklaşılır,
ip dolanır motora, alıştırılır
hızlı bir kol atılışıyla
“viskinson” motor çalışır
kayığın arkasında yüzler deryaya dönük,
bakışlar donuk
yola koyulunur
hayır dualar, hayra yorulunur
ve arkalarından yeni yetme
bir-kaç kişilik bir kayık daha
toraman döğmeye
ne olmaz-ne olur
birşeyler umulur
“- i(n) şallah bereketli olur”
yola koyulunur
olur mu olur
olur
olur
olur-olur
“-haydin rastgele”
Kayıt Tarihi : 22.1.2007 13:56:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İbrahim Çelikli](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/01/22/bahriyeliler-v-avlikcilar.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!