İçinde rengarenk çiçekleri olan,
Her çiçeğe kelebekler konan,
İçinden ab-ı hayat akan,
Sana cennetten bir bahçe yapacağım.
El ele yürüyeceğiz
Mis kokan çiçekler arasında.
..
Evin önündeki bahçe
Bahçenin önündeki ev
Kimine göre ev
Kimine göre bahçe
Önünden geçenler bilmez ki
Kim kime ve neye göre daha önde
..
Kaç bulutun şahitliğinde
Gece bir bulutun rüzgârlı girdabı içinde
Kendime, yıldızlardan yıldız, esintilerden esinti beğendim.
Kendime yıldızlardan yıldız, güzelim.
Bilinç denilen sıcak su, bir çocukluk ibriğiyle dökülüyordu.
Ellerime ve ayaklarıma.
..
Yaşasın istenmemiş, bahçe içerisinde,
Hunharca katledilmiş, tam cahillik içinde…
Bahçe şahsımın değil, korumam gerekirdi,
Fakat koruyamadım, şahsım evde değildi…
Kırkayakları bulsa, yese hiç olmaz mıydı?
..
Bir yüreğe ateş koyup gidenler,
Yanan köz üstünde küle benziyor.
Sevdiğim kim diye merak edenler;
Has bahçe içinde güle benziyor.
Alnına dökülür saçın pürçeği,
..
gizemli özsu
süzülür gül teninde
bakışlarında
yanar al al gül bahçe
incecik düşün
buğunda nazlanır an
..
YÜREĞİMDEKİ O BAHÇE ÇİÇEK UÇURUR
Varsın diken olsun güldeki kusur
Herşeye rağmen bilirsin ki yüreğin özgür
De ki:
Çok şükür
bir tebessümde bin hayat saklı
..
Dert yüklü bağr-ı sinem gam u hicran ile dolu,
Yarap! Kızıl şafaklarla yine akşam oldu,
Tebdili şaşmış biçare garip bencileyin,
Bahçe-i gönlümde açmadan gonca güller soldu.
Gecenin karanlığı kabus gibi çökerken,
Dert üstüne dert yüklenir, dertlerle dönerken
..
Bir bahçe ki gönül bahçem;
Goncası kararmış, gülleri solmuş.
Lalesi sümbülü hep harap olmuş,
En yakın baharı bir serap olmuş,
Güneşi mehtap, ırmağı şarap olmuş.
Bir bahçe ki gönül bahçem;
..
Dolunayın aydınlatmaya çalıştığı, koyu mavi gecenin geç saatlerinde, giderek büyüyen, canlanan umtlarla açtı gözlerini doğaya..
Ürkek, çekingen ve biraz titrek bir sesle merhaba dedi dolunaya. Tanımıyordu, korkuyordu, konuşmak istiyordu. Hayır! sadece korktuğunu belli etmemeye çalışıyordu dolunaydan. Bilemezdi ki, ya bir kötülük yaparsa veye canını yakarsa...
Dolunay, sarmaşık fidanının bu halini görünce fazla dayanamadı ve gecenin ürperten sessizliğine inat, kahkahalar atmaya başladı. Gülüyor, gülüyor, gülüyordu...
Galiba haklıydı dolunay, sarmaşık fidanının halini görüpte gülmemek kolay değildi. Bir anda ayışığında bir kaç gümüş damla toprağa süzüldü. Maalesef ağlıyordu sarmaşık. Yalnızdı, üşüyordu, korkuyordu... Bir an duraksadı, acaba yaşamı böylemi devam edecekti. Kafasından tak bir sözcük geçiyordu: yaşam...
Aradan uzun zaman geçti, sarmaşık fidanı büyüdü, büyüdü, kocaman oldu. Birgün sarıldığı bahçe duvarından sıkıldığını düşündü. Evet, doğru düşünüyordu, sıkılmıştı. Aslında duvardan değil, bütün bahceden sıkılmıştı. Biraz düşündü, sorunun kaynağını anlamıştı. O; ağaçlardan, duvardan, bahçeden değil, sarılmaktan sıkılmıştı. Her zaman bir şeylere sarılarak uyumak, birilerine muhtaç gibi yaşamak zoruna gitmeye başlamıştı. Kendi kendine söylenerek ayaklandı: Ben ayaklarımın üstünde durabilecek biriyim, kimseye muhtaç değilim, deyip köşe başındaki yıkık konağın bahçesine daldı, toprağa sırtüstü uzanarak özgürlüğün tadını çıkarmaya başladı...
Hafif esintili bir bahar akşamı, yıldızları seyrederken, dolunayın yan bahçeyi hayran bakışlarla seyrettiğini fark etti. Meraklandı, acaba neydi dolunayı bu kadar etkileyen. Merakı giderek arttı, görmeyi çok istiyordu. Ama bir sorun vardı: Duvar! kocaman bir bahçe duvarı görmesine engel oluyordu. Başka çaresi yoktu, mecburdu duvara tırmanmaya, hem de sarılarak tırmanacaktı. Dayanamadı, duvara sarıldı. Uzun zamandır hiçbir şeye sarılmadığından zorlanıyordu... Duvarın üstüne çıkması an meselesiydi, ama kolları çok yorulmuştu, son bir gayretle ve içindeki merakın verdiği azimle doruğa ulaştı. Yapraklarıyla yüzündeki terleri silip, gözkapaklarını araladığında o mucizeye tanıklık etmeye başladı. Gözlerine inanamıyordu; karşısında dünyanın bütün bitki türlerini barındıran kocaman bir bahçe vardı. Sanki burası cennet denilen yerin bir yansımasıydı. Ve az ilerde gördüğü, dolunayı hayran bırakan güzelliğin varoluşu karşısında dona kaldı. Evet dedi, gerçek mucize bu olmalıydı. Gül tomurcuğu büyüleyici bir şekilde, sanki peri kızlarıyla dans edercesine açılyordu. Öyle bir dans ki, bahçenin bütün canlılarını her saniye daha da kendilerinden geçiriyordu. Sarmaşık hayatında ilk defa böyle tarifsiz doğa olayını, böyle doğal yaradılışı yaşıyordu. Ve çoktan güle aşık olmuştu. Öyle bir aşk ki, sarmaşığın kalbine yıldırım hızıyla düşmüştü...
Aradan günler geçti, sarmaşık her geçen günle daha da bağlanmaya başladı. Güle hoş görünmek için elinden geleni yapıyordu. Sürekli bir yerlere sarılıyor, duvara, bahçedeki ağaçlara... Hem bakmaya kıyamadığını söylüyor, hem de bakmaya doyamıyordu...
..
Çalışma ne gayret beniim neyime?
Sürme gibi yağ çekerim beyime,
Dokunamaz,kimse benim şeyime.
Meydan benim,bahçe benim, bağ benim
Döner sermayemdir, ince yağ benim.
Hiç fena sayılmaz yağın gayesi,
..
Ne kadar çok seviyordu her şeyi ve içinde gezindiği rengarenk çiçekleri olan gönlündeki sevgi bahçelerini.
Her sabah, güneşle gelir, bahçesinden kucak dolusu çiçeklerini toplar, güne dağıtırdı.
Bu gün de gün ışığıyla beraber geldigi gönül bahçesinden, yolda gördüğü ağlayan çocuğa bir çiçek kopardı en güzelinden. Sokağın köşe başında oturan, yılların yaşlatmadığı Mari teyzeyi de unutmamıştı. Yan komşusuna da çiçek götürmeliydi. Oğlu askere yeni gitmişti, daha tazeydi yarası... Bütün sevdiklerine bahçesinden çiçekler topladı ve dağıttı.
Her zaman başka gönüllerde ki sevgi bahçelerini hep merak ederdi. Karar verdi bu gün başka gönüllerde ki sevgi bahçelerini de gezecekti...
..
Bahar olunca gülerdin
Hoş kokunu etrafına verirdin
Renk renk çiçeklerinle ben buradayım derdin
Neden bana gülmüyorsun bahçe
Yaz olunca hangi meyvemden yersiniz derdin
Üzüm seslenirdi hey ben buradayım derdi
..
Herkesin faklıdır yolu gidişi başkadır aşka
Göze düşen hece olur sanki söz yedi renk
Kadın çiçektir tamam, çiçek koklanacak!
Kimi bahçe, kimi kır çiçekleri kadar başka.
Geçer gözünden kim bilir hangi heva içinde
Bir lütuf gibi saklar onu gölgede tutarak
..
Bir evin iki penceresi
Biri kurak biri sulak bahçeye bakan
Bilmez ki içerdeki
Halbuki ikisinin de aynı cehpesi
Daha çocukken keşfettim
Tavan arasındaki, “güzel bahçe”yi gören o şirin, küçük pencereyi
..
Ahhhh bu güller, dost...
Ahhh bu güller...
Dut yemis bülbüller...
Bahce bahce acar bu deli gönüller,
söylerde söylerler...
Öterde öterler...
..
Gördüm ki istanbul koca bir derya
O derya içinde ben bir dalga
Rüzgarınla vurdukça kıyıya
Hatırlarım seni İstanbul
İstanbul cennetten bir bahçe
O bahçe içinde olmalı menekşe
..
Toplayıp bavulu vurup kendini asvaltsız yollara, şehirden kaçmalı. Kuş sesleriyle uyanmalı, deniz kokmalı her sabah. Başak tarlaları arasında gelincik toplamalı çocuklugumuza götüren. Bahçe sohbetleri, semaverde çay, gramofonda eski şarkılar. Derin bir nefes almalı yaşama dair. Daralttıkca daraltıyor bu şehir insanı...
..
Yetişkinlere de bir bahçe yetişir artık,
Çocuk bahçelerinden koptu kopalı
Bütün dünya bizimdir, hüznü sardı insanı
Değilmiş, değilmiş dedikçe girelim bahçemize
Eşimiz zannettiklerimizle tahterevallide,
Sıkıntılarımız savrulsun sallandıkça,
Başarı bir merdiven çıkmada ve
..