hapishaneye doğmuşuz
hapishanede öleceğiz
Toplum gelenek eğilim din
Bağ bahçe tarla vatan
Sınırlarla çevrili dört yanımız
Sınırlar yasaklarla dolu
Özlediğimiz dünya değil bu
..
Bir bahçe isterdim gülü solmayan
Bir dünya isterdim sevgi dolu ama yalan olmayan
Ormanda yaşamak isterdim ama yılanı olmayan
Bir yar isterdim benimseyecek ama sahte olmayan
Birkuş olmak isterdim kanatları sevgi dolu kırık olmayan
..
Ya açık denizlerde
özgür bir yelkenli olurum
Y a da ormanda kaybolmuş
karanlıkta ürperen bir çocuk;
Ya yaprağına sabah sevinci taşıyan
bir çiğ tanesiyim
Ya da papatyalarla bezenmiş
..
Toprağın umurunda mı?
ki, rahatsız olsun,üzerindeki çalıdan, ottan,
şikayet mi etti dallar,iç içeyken,
onu budar bahçivan...
koca bahçe yeşiliyle sevinirken coşarken,
çeşit çeşit çiçek açıp,kokusunu saçarken,
bence,
..
SEVMEK VE DE SEVİLMEK
Sevdiğinde sevilmek, şanslı kişiye özlük.
Sevmek ve de sevilmek, ne güzel iki sözcük.
Renge-renk gül dikilir, bahçe olursa düzlük,
Sevmek ve de sevilmek, ne güzel iki sözcük.
İlk akşamdan sohbetle, yar dizinde uyumak,
..
Ozaktan görünür yüce dağların
Viran mı olmuş bahçe bağların
Nerde o seninle geçen günlerim
Konuşmıyosun lal mı olmuş dillerin
Hani yem yeşil bahçe bağların
Nerde o başı dumanlı dağların
..
Kalmadı tutunacak yanı hayatın
Paslandı bütün zincirler
Islat ve kurut beni
Ey yağmur ve rüzgar
Hep sen peşimdeydin
..
Ellerin koyu renkli yüzün gibi esmer
Bir ağustos sabahı gözlerin
Bazen mevsimlerin duraklarında
Akşamı bekleyen bahçıvana benzer.
yalın dupduru ve yemyeşil.
Ağaçların kuruyan dili
..
Neden yağıyorsun yağmur
Beni ıslatmak mı istiyorsun
Eğer ıslatacaksan
Gözlerimi ıslatma
Çünkü onlar zaten ıslak.
Neden esiyorsun rüzgar
..
öyle bir çiçek açmıştı ki
şu bahçe dediğim kalbimde
solmadı, kırılmadı, koparılmadı
dayandı her acıya
öyle güçlü bir çiçekti ki bu
suyunu gücünü güneşini senden aldı
soldu zamanla kırıldı, koparıldı
..
Çocukluğun geri gelsin istiyorsan;
şekerleri sev, bir daha şekerleri,
Yeni alınmış bir ayakkabıyı yastığının yanına koy;
bağırsın kokusu,
bayramların olsun yine/
Annen artık yoksa benim gibi,
eski mutfakta dokunduğu tel dolabı öp,
..
Bir derin kuyuda rastladık birbirimize,
Derin bir ah çektik,olmakla olmamak arasında.
Mutsuzluklardan mutluluk seçtik,yarılan kalbimizin ortasından,
Geçmiş,olmasaydı dediğimiz birikim,
Bir pişmanlık ana yasası içinde,
Yine kendimize hakimiyetsizliğimiz,
..
Yıktın;
Üst üste duran bir taş kalmadı
Bir zamanlar bahçesinde gezindiğimiz surlarda…
Bahçe yok, bahçevan yok
Ne peri kalmış, ne prenses
Ne gül kalmış, ne çiçek
Acı ıslıklarıyla yeller esiyor şimdi o yerde…
..
Kalpler ancak Allah"ı anmakla mutmain olur buyuruyor her şeyi ve herkesi yaratan. Yani ne zaman gözün kararsa, yüzün asılsa, kendini uçurumun kenarına gelmiş ve düşecekmiş gibi hissetsen, çıkmaza girdiğini düşünsen, başın dönse, ümitlerine zeval gelse, kalp inşirahın için tam itikatla Allahı anman yeter. Çünkü kullarına tüm merhametlerin üzerinde bir merhametle muamele eden o İlahi güç, kendisine samimiyetle teveccüh edenlere rahmet kapılarını ardına kadar açarak mukabele eder.
Bir tövbe temizler günahları ve bir şükür, ardına kadar açar kapıları. Vermek ya da almak istediğinde sadece ol diyen ve saliselerin bile değerini yitirdiği meçhul bir zaman diliminde olduran yegâne kuvvet, adaleti ve merhameti ile yüreklere ilaç, zihinlereyse bir kurtuluş reçetesi olarak karşımıza çıkar. Karışmış hiçbir kalp, bozulmuş hiçbir fikir yoktur ki Allahı samimiyetle ansın da gaflet ve delaletten uyanmasın. O halde, tüm çıkış yollarının kapandığını zannettiğimiz bir zamanda, istediğinde istediği tüm kapıları açan kudretin sahibine yönümüzü dönmemiz icap eder.
Tüm bunlar bir hakikattir ve her zaman, her yerde geçerlidir. Bir girdabın içerisinde düştükçe düşerken; görmediğiniz bir el sizi aydınlığa çıkarır. Bir bataklığın ortasında battıkça batarken; kirin pasın içerisinden sizi, ilahi bir güç kurtarır. Görünüşte değil, hakikatle inananlar, kayıp tam da düşecekleri an düşmezler. Çünkü Allah, yanlışları dahi olsa gerçekten inananlara cennet bahçelerinden bir bahçe murat eder.
Geçmişten günümüze kadar gelen ve şimdiki çağda bir hastalık gibi hilkatimize işleyen korkularımız, Allahı anmaya muhtaçtır. Büyüme korkusu, çoğalma korkusu, küçülme, azalma korkusu, unutulma, unutma ve geçim korkusu, kalabalık korkusu, yalnızlık korkusu ve hatta ölüm korkusu ancak Allahı hayatımızın her anında anmakla giderilir. Niyeti Allah rızası olanın yardımcısı da Allahtır. Allah, inananlar için en iyi dosttur.
Allah"ın varlığı, mazlumlara bile cesaret verir. Çünkü Allah, tüm güçleri yaratandır ve bütün kuvvetlerin katbekat üzerinde bir kudrete sahiptir. Zalimlerin zulmüne, kötülerin şerrine verdiği karşılık pek çetindir. Bu sebeple Allahı gerektiği gibi anınız ve Ondan, korkulması gerektiği kadar korkunuz.
Allah"ın gücü sonsuzdur. Dönülmez denilen yollardan döndürür, çözülmez denilen düğümleri çözdürür, artık olmaz zannedilen her şeyi eğer isterse oldurur. Eğer kalbinizde bir yıkım başladıysa, yüreğiniz ümitvar değilse Allahı anınız. Çünkü Allah, derdinize derman olacak ilacı bahşetmek için sizden teveccüh etmenizi beklemekte… Hülasa, unutmamamız gereken bir şey varsa, o da; eğer O isterse, tüm karanlıklar aydınlığa inkılâp ediverecektir, bunu bilelim.
..
Değişmek zormu?
İmkansız denenler..
Sormak zormu?
Öğrenmek..
Hadi hayal et..
Çiçeklerden en güzel buket,
Güllerden en güzel bahçe,
..
Geleceğim dedin,gelmedin,
Bir bayram sabahı yolunu gözledim.
Aramıza ne dağ girmiş,ne de bahçe
Atlas gibi mavi deniz girmiş nerden bilirdim.
Bir gün haber verdim gökte uçan martıya.
Ulaştırır dedim belki mesajımı,
Ne gezer,
..
Gurbet ne bana zulmün
Ne karnım doydu ne cebim para gördü
Bahar gelmiş neyime
Gidemedim köyüme yine...
Adam gibi geliyor bahar
Adam gibi ötüyor kuşlar
..
23]Baraj yaparken meyve bahçe alanları baraj altında kalır. Burada görülen ve görülmesi gereken hedef, kazanılan barajdır. Meyve bahçesine bakarak meyve bahçesini söylemleşerek barajı unutmak değildir! Siz isterseniz bu bahçe için, eş deyişle mülkiyet özgürlüğünüz için, genel görüyle aynı şekilde düşünüyor olmama özgürlüğü içinde olursunuz. Bu mülkiyetçi özgürlüğünüze değin söylemlerle, kıyametler koparabilirsiniz! Ama nafiledirdir. İşte gerici özgür oluşlar, böylesi bir temelliliktir.
Açıkçası kolektif mantık ve tutumlaşma yasasının yürüdüğü yerlerde siz, kendi bireysel ve kişisel yararcı olan kıt ve yetersiz mantık düşünmelerinizi, özgürlük diye getirip, dayatmazsınız. Böyle bir eylem ancak, kişisel düşünüşler içinde olay karmaşasıdır. İlişkindik ayırt etmezlik ruhudur. Halbu ki bir grup veya bir cemaat içine gittiğinizde, kişisel özgürlük diye bağırıp çağırdıklarınızın pek çoğu davranış ve tutumlarınız ve isteyişleriniz, düşünmeleriniz, kendiliğinden kısıtlanacaktır.
Söz gelimi cemaat şeyhinin elini öpmenizin köleci toplumlardan güne dek gelenekleşen ve eski döneme değin anlamı unutulan, efendi köle meşruiyetliğine değin bir toplumsal sosyal mukavelenin imzalanması olduğuna dair ruh onanmasının, bir belirişi olduğunu hiç söyleyemezsiniz. Köle, sahibinin elini öper ve anlındaki kölelik işareti olan damgasına (alın yazısına) sahibinin (efendisinin) elini koyarak, alenen; ‘ ben senin kölenim’ derdi. Efendi de; ‘ bakın, görün, şahit olun ki bu benim kölem derdi.
Bu köleci ruhlu tutum, köleliğin kalkmasından sonra da alınlarda damga olmadan ve efendilik kabullenilişi bilinmeden el öpülmeye devam edilmiş. Tabii ki sonradan da toplumsal ilişkisi ortadan kalkan el öpmenin makul bir cevapları oluşturulmuş. Büyüklerin eli öpülür denmiş. Saygıdan sevgiden dolayı el öpülür, diye eskinin toplumsal mukaveleci tutumu şimdinin inanç anlayışçı saygı sevgiye dek tutuma dönüşmüştür. El öpmekle ağız kirlenmez denişlerlen de, eski geleneğin üstü örtülmüştür.
..
Nasır tutmuş elleri alnı açık yüzü ak
Kış demez boran demez çalışır yalınayak
Cemalindeki şavkı biri birinden parlak
Köylümüzdür o bizim o bizim milletimiz
Gün gelir bahçe bağlar dökülür birer, birer
Kimi zarar ziyanda kimi yaslı bu sefer
..
şiir; bir kalıp
koyu tümce
sansürlü nü
yasak bahçe
zehirli sprey
iranda sultan havuzu
isyan etme!
..