Açtı gül gibi bir kere,
Saçtı neşe her yere,
Sen güllerden bir bahçe
Ben seni koklayan bir neşe,
Hiç dinmeyen bir koku bu,
Ruhuma işleyen.
9.11.11
..
Bir duygu seziyorum içimde, isimsiz!
Bir aşk var ruhumda, sahipsiz!
Bir hayal görüyorum, cisimsiz!
Bir ses duyuyorum, çaresiz!
Kapılar ardına kadar açık, kilitsiz;
Gel demeni bekler, bu bahçe sensiz.
..
BAYRAMI ÇALINAN ÇOCUKLAR “ Güncel ”
Atatürk diyor ki: “Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.”
Türk Milletinin gönlünde, onun bağımsızlığının sarsılmaz ifadesi olarak en önemli yer tutan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, her yıl yurdumuzda ve yurtdışındaki temsilciliklerimizde, bütün kurumlarımızda, okullarımızda ve her evde çeşitli etkinliklerle kutlanarak millî birliğimizin kenetlenmiş ifadesini temsil etmekteydi.
Büyük önder Atatürk’ün düşüncesinde çocuklar, milletin geleceğidir. Onlara duyduğu sarsılmaz güvenin ve büyük sevginin ifadesi olarak, millî bayramımız olan 23 Nisanlar’ı çocuklara armağan etmiştir. Tarihimizin gurur dolu sayfalarının yeni nesillerce öğrenilmesi ve Türk Devleti’nin devamını emanet edeceğimiz yeni Cumhuriyet bekçilerinin bu bilinçle yetişmesi amacıyla 23 Nisanlar, önemli birer vesiledir. Milletimize ve bütün çocuklara kutlu olsun.
..
Memleket Sathı; Eğitime ve Öğretime Dirlik İçinde Olmalı! .
= Kayıt No: 000.002 =
Memleket Sathı; Duyarlı Öğretmenlere, Samimi Öğrencilere! .
“DENİZ İŞÇİLERİ” Adlı Romandan Kısa Bir Anlatı:
Ev Hemen Hemen Adanın Dışında Bulunan Bu Burnun Üzerinde, Yalnız Küçük Bir Bahçe İçin Yeterli Olacak Kadar Toprakla Tek Başınaydı. { Kitap Adı: DENİZ İŞÇİLERİ – Kitap Yazarı: Victor HUGO – Çeviren: Nesrin ALTINOVA – Yayınevi: ALTIN KALEM KLASİK ROMANLAR/İstanbul/1970 – Sayfa:019 / Paragraf:01 - Kitap Cümlesi Seçkisi: Kemal KABCIK – ANTALYA - 22 Ağustos 2012 Çarşamba 13:29:45 }
..
ESKİ /..
Naftalin kokar
eski sevgili sende
çeyiz sandığı
..
Bir dünya düşün her yeri zindan
asil zindan olur,sen içinde yoksan
bir dünya düşün,mutluluk olmayan
en mutlu ben olurum,içinde varsan
bir saray düşün,mutluluk uçuşan
bana zindan olur,içinde yoksan
..
Bizim sınıf; tıpkı bir küçük dünya,
Çünkü her türlü yaratık var....
Bizim sınıf,sanki bir ticareşane,
Çünkü satmakta yoktur üstlerine......
Bizim sınıf;sanki bir bahçe,
..
10 Aralık 2012 Pazartesi 11:59:34
“YALNIZLIK” Adlı Romandan:
Bir sabah, kayalık bir duvarın beri tarafında, henüz ayıklanmamış bir patikayı temizlemeğe çalıştığı sırada, gövdesi yosun kaplı ağacın altına sığınmış üç narin beyaz yıldız gördü. Henüz çiğ damlaları ile nemli ilk üç frezia çiçeği.
Delikanlının gözlerinde bir sevinç ışığı parladı; uzun bir an çiçekleri hayran hayran seyretti, kendikendisine başını salladı, sonra yere çömelerek itinayla çiçekleri topladı. Bahçe aletlerinin durduğu kulübede, hafif hafif ıslık çalarak, çiçeklerin altına birer incecik funda koydu ve onları bir ilikayla bağladı.
..
Bir dünya düşün her yeri zindan
asil zindan olur,sen içinde yoksan
bir dünya düşün,mutluluk olmayan
en mutlu ben olurum,içinde varsan
bir saray düşün,mutluluk uçuşan
bana zindan olur,içinde yoksan
..
0273 - El KUDDÜS
Onur BİLGE
Cumartesi günü öğleyin buluşacaktık. Bir yağmur bastırdı, evden çıkamadım. Saat on birden on üçe kadar, gökte ne varsa yere indi! Sicim gibi yağdı, her yeri kamçıladı, temizledi. Çoktandır böyle yağmamıştı. Her taraf toz içindeydi. Fabrika bacaları başta olmak üzere, arabalardan ve sobalardan çıkan dumanlar, şehrin dokusuna sinmişti. Ağaçların yapraklarının gerçek renkleri seçilemez olmuştu.
Pencereden baktım. Her yer gülüyor, ışıl ışıl ışıldıyordu. Yağmurun ardından, rüzgâr çıktı. Yani kocaman bir fön makinesi çalışmaya, binaların yüzlerini, ağaçların saçlarını kurutmaya başladı.
Yağmur durdu ya, rüzgâra dünden razıydım. Sıkıca giyinip çıktım. İki adım ben atıyordum, bir adım da o itiyordu. Zaten rüzgâr esse düşecek kadar zayıf derler ya öyleydim. Saç baş darmadağın, Virane’ye ulaştım. Kapıyı bırakır bırakmaz, ‘Drank! ..! diye kapandı. Sanki harap bina, temelinden sarsıldı! Bahçe kapısı aralıkmış, nereden bileyim? Girişte oturup, ders çalışanlardan boş bulunanlar sıçradı! Gelişim muhteşem oldu, yani.
Rüzgâr, bulutları hızla aralamıştı. İyice dağıtmaya başlamıştı. Kısa sürede yok edeceğe benziyordu. Arkadaşların yarısı gelmişti. Diğerleri gelinceye kadar havanın açacağını umuyorduk. Duygu, çay servisi yapıyordu. Ahmet tost yapıyordu. Öğle yemeklerini yine tostla geçiştireceklerdi. Aralarında bunu bulduklarına şükredenler vardı. Garibanlardan biri Ahmet’e yardım ediyor; sucuk, peynir ve yağ kokuları, çay kokusuna karıştıkça acıkanların ağzı sulanıyordu. Çok geç kahvaltı etmiştim ama onların iştah uyandıran konuşmaları, beni de özendirdi. Bir çay da ben alıp kaşarlı tostumu beklemeye başladım.
“Haydi Ahmet, midemiz kazınmaya başladı! ”
..
O gece sana uzakta öyle üşümüşüm ki.
Yanıma ilk gelen ele sarılmışım.
Yanılmışım ve kaybetmişim kendimi.
O gün kaybettiğimi ilan etti tüm kazananlar.
Bu sabah ise sensiz uyandım.
Uykumda da yoktun zaten.
..
Eski konak köşe başında;
Gül bahçe sokak yazar taşında!
Işıl,ışıl gözlerle bakar,
Her geçene el sallar.
Gülümser her gölgeye,
Uğurlar gidenleri;
Karşılar gelenleri…
..
Bahçe duvarında sarmaşık gibi
Gecenin ışıklarına gülümsüyor
Ve
Üşüyorum
Dudaklarımda ıslık
İçimde ateşten tuğlalar
Sarmaşıklar sarsın diye
..
OLDU MU YANİ
Urla’ yı çok severim. İskelesi, Çeşme altı ve koylarıyla, tarihi ve otantik dokusu ile bekâretini korumaya çalışan bir Ege ilçesi. Ilıman iklimi, organik pazarları, tertemiz denizi ve kente yakınlığı ile yazlıkçıların gözdesi. İzmir’ de yazlık lüks değil, gereksinim sanki. Şehrin yoğun trafiğinden ve bunaltıcı sıcağından kaçtığımızda gidebileceğimiz bir fakirhanemiz var. Fakirhane ne ki? Aslolan gönüllerin zenginliği değil mi? Hele sabah serinliğinde martı çığlıkları, kuş sesleri arasında yürümek bir başka güzel. Galiba biraz dikkatli bir gözlemciyim. İşte bir yürüyüş izlenimim. Ben gördüğümü yazdım. Yine de karar sizin…
Yazlıkta, yürüyüş yolumda bir taş ev vardı şirince. Denize inen dar yolun başında bir levha vardı. “Sevda Sokağı” yazıyordu sadece. Takılmıştım bu isme… Fazla büyük değildi ev. Tek katlı fakat genişçe. Arka bahçesinde yaşlı ceviz ağacı, davetkâr bir asma altı. Denize bakan geniş balkonda rengârenk, çeşit çeşit rüzgâr çanları yılların sevda masallarını anlatırdı, ahh… Duvarların dili olsaydı.
Hanımeliler, yaseminler mis gibi kokar, sokağa taşardı akşamsefaları. Bahçe masasında en güzel örtüler, üzerinde hep taze çiçekler vardı. Öyle çok çiçek vardı ki bahçede. Gölgeye kurulmuş bir hamaksa yalnızlığına ağlardı.
..
Öz istiyorum ben öz
Bir söz, doğa ve duygu
Öz istiyorum ben öz
Gök yüzüne uğramış bir çift göz
Bir söz, tebessüm ve durgu
Sonra dinlemeğe geçmişlik
Bahçe bahçe açmışlık
..
bahçe kurudu
serçe gelmiyor
dal kırıldı...
serçe geliyor,yaralı
rüzgar esiyor,isteksiz
inanmıyorum
bitmedi...s.b
..
En güzel yerindeyim rüyanın
Bir bahçe var önümde
Uçsuz bucaksız
Alabildiğine kırmızı
Gelincik tarlası…
..
Bahçeli bir evdeyim,
Bahçem geniş içinde örenler var,
Örenlerin birinde şahsım oturur,
Çünkü şahım örenler lâyık birisidir…
Ara sıra ev sahibim Dursun Efendi gelir,
Bir iki hafta bahçedeki evinde kalır,
..
İlk bahar mevsiminde sevda ağacı soldu
Döküldü yaprakları dağıldı bahçe doldu
Nedensiz ayrılıkla aşka ihanet oldu
Böyle bir vefasızın aşkına lanet olsun
Kalbimin mutluluğun hep döndürdüler aha
Umut dolu dünyamı bağladılar günaha
..
bir bahçe fideyi nasıl reddeder
yeşeren yapraklar meyve vermezmi
sen ona bir çiçek atarsan eğer
gül bahçesinden güller dermezmi.
sen bin acı çekdin biz sızlanmadık
sen gözyaşın sel ettin biz damlamadık
..