Şeyhim taze bir çiçek
Papatya ve gül demeti
O gönlümün güneşi
Sevgi ve aşk mektebi
Yeşil bahçe içinde
Beyaz bir papatyasın
..
Evimizde en çok yorulan sendin
Güler yüz gösteren yine hep sendin
Şefkatini hiç esirgemeyen de sendin
Hakkını ödemek ne mümkün Annem
Çabucak yemek yapar açlığımızı giderirdin
Diğer işler için zamanı geniş ederdin
..
a: Balıkgillere üye böyle mi olunur:
.........Bir çiçek açar bir bahçede
......Güller içinden, papatyalar,
.....Mor menekşeler ve hercai
....Bahçe ışıldar derken;
....Tan ağarmış, sabah olmuş
......(Yükselmiş Güneş)
..
Çiçek saksıda mı olur sadece? Neden ben hep aynı yerdeyim? Bunca bahçe kime tarh? Ben niye hep aynı yerdeyim? Gece gündüzlerden ayrılır, su pınarından, yaprak dalından ayrılır. Ben ise ayrılamam durduğum yerden. Böyle yazılmış kaderim ezelden. Ben ne montumu değiştirmek, ne evimi değiştirmek, ne eşyaları değiştirmekten yanayım, ah ah kaderim değişmedikten sonra. Bir ayrılık şarkısı özler dudaklarım. Şöyle bir daha geri dönmemek üzere kuşlar uçurmak ister ellerim; ama hangi balığı salsam denize dört tarafında köpek balıkları olur. Bu yüzden ufka bakmak gözlerimi korkutur ve bir gün ölmek pahasına da olsa ayrılırım bu kıyılardan. Ayrılık: nereye gidersem gideyim-ister mezara, ister başka diyarlara- cennetim olur ve uzaklar ayrılıkları getirsin diye ben ona giderim. Bu gidiş hayata gidişim olur. Aşk, hayatın ta kendisidir. Aşığım sana hayat. Koşmak isterim sana. Çağır beni okulun dışından, evin çıkışından, ufuktan, dağların ötesinden, caminin eşiğinden, sinema girişinden. Tüm randevularımı ve tüm işlerimi bırakıp bir işsiz gibi peşine düşerim. Çağır beni hayat. Kulaklarım sende. Ben anca yorgunluğumu sana koşarsam yenerim.
Saksılarımız değişmekte, toprağımız değişmekte. Aynı balkonda yaşamaya devam. Bulutlara, ağaçlara selam. Bu mudur hayat vesselam.
Bunca ovalar buğdaylar için mi? Benim koşmam gerekmez mi? Bunca platolar atlar için mi? Benim de koşturmam gerekmez mi? Çağır beni hayat; ovalardan, platolardan çağır. Ovalarda sana koşmaktır amacım. Zira sana aşığım.
Adalet peşinde koşmayanların işi, iftiradır, ön yargıdır, hastalıktır, bulaşmaktır. İnsanların bana adaleti sadece kalem yerine kalbimi kırmaktır. Çağır beni hayat. Koşayım adaletine, güzelliğine ve neşene. Sen bana adil davran. Bak nasıl da aynı bahçede ne renkli güzellikler var. Kokunu ver bana, suyunu ver bana, ekmeğini ver bana. Ben de sana yüreğimi vereyim. Ne olur artık seni seveyim ey hayat!
..
Ben her kış ağustos böceği olmak isterim. Ölmek için değil şarkı söylemek için bunu isterim. Hiçbir şarkıyı tamamlayamadım bugüne kadar. Hep yarısında bitti coşkularım. Ve ben dua ederken bile dilime şarkılar takıldı. Tanrı beni affetsin bu yüzden. Çünkü ben şarkılarla Tanrı'ya yalvardım. Ne zaman kar yağsa benim dilimde çam ormanlarından bir cümle oluşur. Buz tutar tüm sözcüklerim. Ama yine de sıcacık bir gülümsemeyi eksik etmem dudaklarımdan. Hemen bir şarkı tuttururum sonra çıra gibi tutuşurum. Tanrı beni affetsin yazları hep kumsal olmak isterim. Denizler beni duygulara boğar ve hep ağlarım. Bu yüzden kumsal olup güneşi içime dökerim. İşte ben hep böyle şarkılar söylerim. Nedendir bilinmez hep şarkılar dudaklarımda titrer. Gören beni üşüyor zanneder. Oysa ben bir uçurum kenarında olurum. Ve ben öylece aşka düşerim. Çam kokulu şarkılar söylerim. Yaşamak isterim ağaçların köküne tutunarak bayırlardan yukarı çıkarak. Çünkü bayırlar sırtıma benzer. Hep acıyı yük edindim bu zamana kadar. Şimdi dağların sırtında mor menekşe olmak isterim. Ormanların koynunda çam kokuları arasında hafiflemek isterim. Ben her kış ağustos böceği olmak isterim. Çünkü ben yazları içimi kime dökeyim. Her yerde kelebekler uçuşur. Benimse kolum kanadım kırılır. Çiçekler benim dünyamın yabancı cennetleridir. Oysa ben o saatlerde ateşler içinde yanarım. Bu yüzden daha çok cehenneme inanırım. Tanrı beni affetsin. Çünkü ben şarkılarla dua ederim. Ve her ne zaman şarkı söylesem arkamda saz ağlar, keman ağlar. Bense dili tutulmuş şarkıcılar gibi hep içime ağlarım. Ben yazları çiçekler içinde sahte cennetler yaşarım. Bu yüzden gerçek cennete inanırım. Ve ben Tanrı'dan gül değil, karanfil değil, ağustos böceklerinin bir orkestra gibi ritim tuttuğu bahçe isterim. Çünkü ben çimenler üstüne yatıp şarkılar söylemek isterim. Şarkılarım hep seni söyler Tanrı'm. Bu yüzden beni affet. Ben bir insana asla şarkı bestelemem. İnsan ki küçük tepeleri yarattım der, küçük bir yel esse altına eder. Hangi sabahı yaratmış ki, gün boyunca bir insana diz çökeyim. Ben sade sana şarkılar söylerim. Kavgamın türküsüsün sen Tanrım. Ben yeryüzünde, kış ortasında, tüm kapılardan kovulurum. Çünkü ben bir sanatçıyım. Şu dünyada estetik duyarlığa sahip olan kaç kişi var. Herkes sevgiden bahsediyor. Öküz de ineği sever. Ama öküz aşk şarkıları bilmez. Tanrım beni affet. Ben sana şarkılarla dua ederim. Şarkılarım bir çam ormanına benzer. Tanrı'm lütfen ormanlarımı ateşe verme. Dünyamı cehenneme çevirme. Ben her kış ağustos böceği olmak isterim. Ölmek için değil şarkı söylemek için bunu isterim. Hiçbir şarkıyı tamamlayamadım bugüne kadar. Beni affet. Tanrı'm lütfen en az bir şarkıyı bana ezberlet. Tanrı'm düştüğüm çukurlardan bir dağ yapıp çıkmamı bana öğret. Çünkü ben senin nazarında alçalmak değil, yükselmek isterim. Sana ağustos böceği gibi şarkılar söylemek isterim. Lütfen beni kapından geri çevirme.
..
Sen istemesende, senide bir öldüren bulunur!
Dünya denilen bahçe zehirli sarmaşıkla doludur.
Ömrün azar azar tükenir, yavaş yavaş ölürsün,
Alışırsın zehrine, bir daha ondan ayrılamazsın,
Sarmalandıkça, karmakaraşık olur düşüncelerin,
Sen kendini çekmek istedikçe o da seninle gelir.
Kökünden koparıp atamazsın, bağlanmışsındır.
..
Coşkun bir arzu günden güne çoğalır
Benliğim şu ruhum, peşine takılır kalır
Baktığım her yer bağ, bahçe ve şelale
Doluyor içime hazdan sınırsız sevinç.
Çoğalır umutlar, zümrüt, yakut renkler
Aksolan bir sevgili en sonunda bekler
..
= HAS BAHÇE İÇİN DE SOLASIN =
Has bahçe içinde ben den uzakta kendi ettiğinden bulasın
Sen beni yaktın,sende yanasın
Geleceğim dedin beklettin gece, gündüz
Gözlerimde yaş bırakmadın her döktüğüm akıttığım
Gözyaşlarım da'ki damlalar için hiç yüzün gülmesin dilerim
..
dün müydü
kanatlanan
kişnemesi
beyaz atın
geçtiğim
puslu bahçe
bir telek
..
yare ve denize tutkunun
bedelini öderken
yar yanımda
deniz düşümdeydi
kurur muydu şiir ülkesi
durur muydu şiir yazan
..
Senin için diktiğim o fidan
Erişti yaza,ağaç olmakta
Martılar deryaya daldıktan sonra
Artık dinlenmek için yuva bulmakta
Nurlandı gökyüzü,güneş doğmakta
Ummanda bir bahçe bu,gönül almakta
Ruhum senin için sofra kurmakta...
..
Kapı, evin girişi
Bahçe,evin genişliği
Sen,ev gibisin
Hem geniş,hem korumacı
Hem sıcak hem paylaşımcı
Beklentisiz,çıkarsız
Sen aile gibisin
..
25/05/04
Bahçe içinde
Sarmaşıkların
Güneşle dansı:
Aynada kevgir delikleri,
Herşeyin öncesinden
Çıkıp geldiler:
..
Nasılda koparılmış dalından gül, adı sanı meçhul eller tarafından
Renkleriyle solmuş,dul olmuş kimbilir hangi bahçe eşrafından
Hangi el değdi kıydı sana bilinmez af olurmu Allah tarafından
Kimler amacına ulaştı hangi sevgilileri birleştirdi tutam tutam...
..
Dostluk, güzellik, aşk, sevda ve sevgi kavramlarının sözlük anlamlarını değiştirmek mümkün olsaydı hiç tereddütsüz ben senin isminle değiştirmek isterdim... Gülücüklerin takılıyor hayat okyanusundan bıraktığın ağlara... Kucaklar dolusu... Uzaklıkları yakın edersin ayrılığa inat!
Gözlerin gece, saçların rüzgâr; hesabı yapılmaz mesafelerle ayların... Kış ortasında getirirsin gülüşünle baharı... Aylar, saatteki yelkovan, seninle yakalar uzayan sabahları...
Hüzünleri kurutursun sayfalar arasında, kaçıncı sayfada olduklarını asla bilmez kimse... Her şey benim hoşlandığım gibi olsun gerisi beni ilgilendirmez diyenlerden değilsin sen...
Sana bir kalp gönderiyorum. Önce o kalbi aç. İşte o zaman anlayacaksın neden kelebeklerin hayran olduğunu ve neden kar tanelerinin kutsal olduğunu. Minik bir bahçe var en derinlerinde. İçine girildiğinde koca bir dünya barındırdığını gördün mü bu minik bahçenin. Şaşırtırcasına. Bahçenin içinde onlarca gül. Kelebekler bile hayran kalır, özgürlüğünün önemini o zaman anlarcasına.
Arılar bir çiçeğin diğerine olan sevgisini anlatmasını kıskanırcasına minik bir bahçe. Herkes ortak olmak isteyecek yüce ağacın dalındaki yaprakların yeşiline. Gökyüzüne bakıldığında bu minik bahçeden sevginin saflığını, doğallığını bir başka bulur insan. Kuşlar, çiçekler, kelebekler senin elinin değdiği bu şirin bahçede.
..
Güller ile sohbet edip hikmetiyle gör neşeyi!
Sohbet edip yareninle gece boyu gir vuslata!
Hikmetiyle gece boyu hemhal olup ör neşeyi!
Gör neşeyi gir vuslata, ör neşeyi er vuslata!
Nerde hüzün görür isen durma hemen ser neşeyi!
Görür isen kara zulmet, yıldız dağıt kör geceye!
..
Küçüktüm,
gelincikler toplardım ekin tarlalarından
bebeklerimin saçları mısır püskülünden
rengarenk açan akşam sefaları
akşamları radyoda dinlenen piyesler
güle oynaya yürünen okul yolları
uzaktan uzağa bakışlarda karışan duygular
..
ekme nifak tohumlarını
kalbimin bahçesine
göz yaşlarımla
sulama ahı mı
bu bahçe
aşk bahçesi
mahsulü sevda
..
Avuçlarının içerisinde yazılıdır kaderin,
O kader ki gözde bir hayal kadar derin,
Sık avuçlarını yoksa bitmez kederin,
Avuçlarının içindeki el,kaderindir senin....
Bahçe dediğin yürektir bu hayal deryasında,
Gül kokusu bitmez ki bu gönül sefasında,
..
Ben doğmamıştım, ben park kedisinde vardı
Bahçe duvarından gözlerimle haneme baktı
Tek bildiği içimdeki susamış geçmişe meraktı
Uğraştı uğraştı ev kedisi yerine konamadı.
Baktıkça hırslandı, evin kedisini dövdü
Çocuk anneye dayılara oyun oyun güldü
..