BAHÇE ŞİİRLERİ

BAHÇE ŞİİRLERİ

Mehmet Tevfik Temiztürk

Çiftçi, toprağı sürer, eker ve yetiştirir,
Her ne ürün var ise yemen için sebeptir…

Bağ, bahçe, tarla zor iş fedakârlık gerekli,
Yaz, kış çalışacaksın, olacaksın gayretli…

Ekim, dikim ve hasat sırf insanlık içindir,
..

Devamını Oku
Mehmet Ali Çıbıklı

İlk önce gözler nemlenmeye başlar
Sonra bir rüzgar eser ılık ılık.
İçimizde büyük fırtına kopar
Baharı kışa döndürür ayrılık.

Başımızda istenmeyen misafir
Gönül mahsun,bahçe kuru,kalp kırık.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Şiir Okuruna Notlar:

5
Raks Şiiri Üzerine


Atilla İlhan ‘meraklısına notlar’ derdi.Ben bu yazıların ilhamını ondan aldım. Onun şiir kitaplarını okurken bu notları büyük bir zevkle, tekrar tekrar, büyük bir iştahla somururdum. Hoş onun şiirlerini de bir o kadar zevkle ve tekrar tekrar okumuşumdur. Özellikle bazı şiirlerini, hemen burada söyleyeyim bestelenen Mihrimah ve Sultan-ı Yegah şiirini. Raks şiirini’ Nazım Hikmet’ten ilhamla yazdım. Bir dergide görmüştüm,şimdi hatırlamıyorum. Çok hoşuma gitmişti. O’na nazire yaptım. Benim şiir hayatımda bazı şairlerin büyük etkisi vardır. Bunlardan biri Yahya Kemal’dir. Müstearımı basit bir akıl yürütmeyle ondan aldım. Necip Fazıl hiçbir zaman beni etki alanına çekmedi, çekemedi. Çünkü o kendi şiirini kendi buldu, kendi tüketti. Benim asıl kaynağım Sezai Karakoç’tur. Onun Hızır’la Kırk Saat’i, Taha’nın Kitabı, Leyla İle Mecnun’u, Zamana Adanmış Sözler’i, Gül Muştusu; işte benim kaynaklarım. Yıllarca başucu kitabı yaptım onları. Yıllarca derslerde yanımda taşıdım onları. Onlardan şiirler okudum durdum öğrencilerime. Ahmet Haşim’i çok sevdim. Mukaddime, Bahçe, Tahattur, Merdiven. Bu ve benzeri şiirler onun şah eserleridir. Ayrıca Ölmek, Yol, O Belde şiirlerini de hiç yabana atmadım. Kişiliğini hiç tasvip etmesem de şairliğini inkar edemezdim.
..

Devamını Oku
Abdülkadir Güler

Susuzluğuna, yalnızlığına yandığım
Bir kalın çizgidir dur dedik şu an

Uzaklardan mutlu haberler getirir
Kelaynak kuşlarının kanatlarından

Bir çöl gibidir azizim, şimdilik köyler
..

Devamını Oku
Hüdai Ülker

Buzlu bahçe, taş kesilmiş yapraklar,
vurgun yemiş vücut,
sağnakta inleyen sevda, ay’ını kaybetmiş gece,
tutunun kollarıma ve sarılın sevgime,
aşkın ruhunu yaşatmalıyız,
yoksa kim kurtarır bu aşkı,
anıt gibi yükselen omuzlarımız olmasa
..

Devamını Oku
Erdoğan Ergin

'Eyvah! Yine bana hasret yine bana hüsran var
Yine bana esmer güller düştü'

Simsiyahdı gece, yoksundum gözlerine
Açıldı önümde uzunca bir yol
Siyah güllerle donanmış, garip bir bahçe

..

Devamını Oku
Vedat Okkar

Bugün yine seni düşündüm,
Çok uzaklara gittim düşlerimde,
Dağların en uç tepelerine,
Kuzeyden güneye dolaştım seni aradım.

Nereye gitsem içimde Huzur vardı,
Sanki birşeylerin sıcaklığı,
..

Devamını Oku
Murat Demirci

Şimdi seksen beş yaşında olacaksın anasını satayım ama öyle sağlıklı ki, ne şeker, ne tansiyon ne kolesterol, yani anlıycan domuz gibi olacan. Ege de bir köye yerleşmişsin, emekli olalı 32 sene olmuş, hatunun beş sene önce bırakıp gitmiş seni bir başına, sesiz sedasız ölmüş can yoldaşın, uyumuş ve uyanmayı vermiş işte. Birde kızın varmış anadım mı, iktisat filan okumuş, sonra yerleşmiş bir bankaya, evlenmiş meslekten biriyle, damat iyi çocuk helal süt emmiş falan filan ama oldum olası sevememişsin, nasıl seversin ki, canının bir parçasını koparım almış senden eşşeoğlusu. O seni sevecek, sevmesine de, dünyada en çok sevdiği kadını sana borçlu, öyle ki ne zaman karşılaşsanız, gözünde tanrısal bir büyü oluşuyor. Saygıda kusur sıfır, babacım diye parçalanıyor, velhasıl sen sevmiyorsun işte.
Şöyle 50 hanelik bir köy olmalı, ne camisi ne kilisesi olacak, şimdi zırt pırt ezan sesi, çan sesi çekemezsin. Harika bir bahçen olacak, marul kıvırcık, maydanozların yeşilin en güzeli. Kıpkırmızı domateslerin olacak, yerli yersiz çıkartıp çakını şöyle dörde böleceksin, birazcık tuz serpeceksin, yiyeceksin. Fidan yetiştireceksin mesela, öyle ki binlerce fidanın olacak, sabahları kalkıp, harika bir kahvaltı, sonra güzel bir yürüyüş, öğlene kadar fidan sulayacaksın, evin okula yakın olacak, her teneffüs cıvıl cıvıl çocuk sesleri çınlayacak kulaklarında, bazen yaklaşıp bahçe duvarına onarlı izleyeceksin, oğlan çocukları ha bire kavga edecek, küffürün bini bin para, sen “oğlum yapmayın etmeyin, sizi arkadaşsınız küfredilir mi öyle” diyeceksin. “yahu dede sende gördün o gol müydü ” diyecek. Arada kalmamak için sıvışacaksın. Köyde başı ağrıyan, kıçı ağrıyan herkes sana akıl danışmaya gelecek, bildiğini paylaşacaksın, bilmediğinde olmadı alıp kasabadaki Devlet Hastanesine götüreceksin, yol boyu sana bıcır bıcır hikayeler anlatacak, yok gelini bilmem şöyle hayırsızmış, oğlan sütü bozuk çıkmış, dertlendikçe dertlenecek, dinlemiyceksin, dinliyormuş gibi yapacan ama dinlemiyceksin. Çaresini bulamadığın hiçbir derdi beyninde barındırmıycan ki, şöyle bir müddet daha yaşayasın. O anlatacak yol boyu, sen yıllar öncesine gideceksin, karının “hamileyim” değdi o güne, çocuklar gibi sevindiğin ağladığın, sonra hatununu bir başka sevmeye başladığın o yıllara. Gülümseyeceksin kendi kendine.
Karşı komşun Merve hanım olacak, atıyorum kocası yemene gitmişte dönmemişlerden, bütün gün sana askıntı olacak “Sana bi can şenliği lazım ihtiyar inatçılığı bırak” filan ama umursamıycaksın. Senin başka sevdaların olacak, senin kendine özgü kişisel aşkların yetecek sana. Mesela kızının patikleri hala duruyor olacak, sonracıma yemek yedirirken annesinin yakasına taktı o her neyse, çorapları bile duruyor olacak, minik ayak kapları. Çıkartıp sereceksin koltukların üstüne, geçeceksin karşısına seyredeceksin. “ah meleğim” diyeceksin…
Ah bir tanem, nasılda tütecek burnunda, şöyle koskocaman sarılıp “babacım seni çok özledim” dediği günlerin hepsi birden gelecek gözlerinin önünden, bütün mezuniyet törenlerini, bütün okul önü beklemelerini anımsayacaksın. Akşamları msn sohbetleri edeceksin kızınla “ah be babacım nasıl özeniyorum sana bilemezsin” diyecek “neden beni ziraat fakültesine göndermedin ki, bende senin gibi toprakla uğraşsaydım, çok yoruluyorum be baba” sende diyeceksin ki o zaman zırt pırt aşık olurdun, boş vaktin çok olurdu ve bir sürü ipe sapa gelmez dertler edinirdin kendine, bak şimdi kocanı bile zor buldun.
Öteden ağrı torunun gelecek koşarak, çığlık atacak “Dedecimmm ne zaman geliyor musun annem beni sana getirmiyor çok özledim” Akşamları kitap okuyacaksın, Nazım şiirlerini bilmem kaç bininci defa yeniden şöyle tadına vara vara, ilk defa okuyormuş gibi, oysa bir çoğu ezberinde olacak, gün içerisinde fidan sularken, saman sarsını sahneye koyacaksın kafanın içinde “saçarlı saman sarısı kirpikleri mavi” … haber bültenlerine bakacaksın ve spiker cümlesini tamamlamadan küfredeceksin ama ne polis bilecek bunu nede Savcı. Yaz akşamlarında kapı önüne atacaksın sandalyeni, bir iki kedin olacak, etrafında dolanacaklar mırıldanarak, çam kokusu çekeceksin içine, etrafında ardıçlar olacak, selviler buram buram, akşam sefaları açacak mesela, rengarenk. Oturup kızına mektuplar yazacaksın ama göndermeyeceksin, sen öldükten sonra okuyacak onları. Sen öldükten sonra daha çok değerli olacak ona bıraktığın satırlar. Öyle çok acıklı şeyler filan yazmayacaksın, neşeli içten ve sevgi dolu şeyler olmalı ki, kızın ne zaman okusa gülümsesin. Çok fazla hasretini çektiğinden söz etmemek lazım, “Babamı ihmal ettim” diye düşünmesin. Çocuk yetiştirmekten söz edeceksin, aile olmanın erdemlerinden bahsedeceksin, sinemalardan, tiyatrodan, resim sanatından falan filan. Öfkenin niçin baldan daha tatlı olduğunu anlatacaksın, öfkelenmeyi ihmal etme meleğim diyeceksin ki, hep içine atmasın. Sonracıma arada bir dostların çalacak kapını, oturup birlikte söyleşeceksiniz, çay demleyeceksin zıkkımın kökünü içesicelere ve onların hastalıklarını umursamayacaksın. Havalar azcık soğudu mu romatizmaları beynine vuran bu senden daha genç ama senden çok daha yaşlı ihtiyarlara teslim olmayacaksın. Kimi hafta sonarlı kızın gelecek hem de hiç haber filan vermeden, pat diye duracak kapı önünde arabası, sen büyük bir coşkuyla koşacaksın, bir yandan kızını kucaklayacaksın, bir yandan torununu saracaksın bağrına, ak pak sakalların olacak mesela ve torunun çekiştirip duracak sakallarını “dedeciiğmm acıomuuu” acıyor demeyeceksin hiçbir zaman. Onlara harika yemekler yapacaksın, etli sebzeli güveçler akşamları, sırf ayıp olmasın diye “damat nerde” diyeceksin” ah be baba biliyorsun oda çok çalışıyor, çoktandır annesine gidememişti, o o tarafa gitti bende dedim “Babama gideceğim” üstelemeyeceksin sormaksa sordun işte.
Kızınla akşam yürüyüşlerine çıkacaksın, torunun önünde koşturup duracak, ona bakacaksın ve hatunun gelecek aklına “keşke görseydi” diye geçireceksin içinden ama seslendirmeyeceksin, kızı üzmenin alemi yok şimdi.
102 yaşında olacaksın öldüğünde ama dimdik ayakta olacaksın taaa ki o akşam uyku saatine kadar, rutin bir günün ardından akşam yine kedileri besleyeceksin, akşam sefalarını sulayacaksın, yoldan geçenlerle selamlaşacaksın, haberleri izleyeceksin, küfredeceksin şöyle okkalı okkalı. Sonra tv kapatıp yatacaksın yatağına, hatta güzle bir yaz akşamı bile olsa olur, bahçede salıncakta uzanmışsın, üstünde cibinlikte olmalı tabi, sivrisi var kedisi var, uyuyacaksın ve uyanmayacaksın. Sabah olduğunda yoldan gecenler seni yine uyuyor bilsin, saat dokuza doğru telaşlanacak komşuların, sonra içlerinden biri gelecek, seslenecek sana, hissedecek artık orada olmadığı ama yine seslenecek, sonra cibinliğini kaldıracak, elini yüzüne koyacak, buz gibisin. Cibinliği kapatacak yavaşça, sonra diğer komşuların toplanacak, içlerinden en soğuk kanlısı kızını arayacak, “yoksa babam mı” diyecek kızın …
..

Devamını Oku
Yüksel Nimet Apel

Tercihim akşam güneşinden yana, hazan düşmüş bir bahçe gibiyim,
Üşüyorum.

tercihim hüzün
hüzün emiyorum sabah yağan yağmurun ıslaklığından.

ağaçlarda tek tük kalmış meyveler bir kaç sararmış yaprak.
..

Devamını Oku
Muammer Kurt

Barış için bir güvercin besledim
Uçsun diye saldım ama uçmadı
Umutlara bahçe yapıp süsledim
Bir gül diktim açsın diye açmadı

İnsanoğlu kırk ilmekli kördüğüm
Çok uğraştım çözmek için çözülmez
..

Devamını Oku
Haki Buhari

Bakış Açısı Deneme Hikayeler

Uçsuz bucaksız Bozkır'ın ortasında bir vaha da, suya kanmış atımın terkisinden azığımı alarak, üzeri yosun tutmuş kayanın üzerinde soframı açıyorum. Yolumun üzerindeki köyde, kadınların ko...za çıbığında pişirdikleri ve yüzsüzlük yapıp aldığım bazlamayı tereyağı ile yağlayıp, bolca köy peynirinden hazırladıkları öğle yemeğim sıcaklığını hâlâ koruyordu. Ağustos'un kavurucu sıcağı esen rüzgârla yüzümü yalayıp geçiyor, kan ter içinde kalmış halde yanıbaşımdan akan derede yüzümü yıkayacak takatim kalmamıştı. Bir an önce karnımı doyurup, biraz kestirmem lazımdı. Yemeğimi yerken de içimden binbir türlü muzurluklar geçmiyor da değildi. Yalnız başıma uyurken bir peri kızının yanıma gelip, bana yoldaş olmasını düşünüyorum. Bu arada yanımdan akıp giden bir boz yılan hayalimi suya düşürdü. Artık burada dinlenmek mi? Tövbeler olsun! Biraz ötede yayılan atıma baktım, iyi uzaklaşmamış diye düşündüm. Benim vefalı yol arkadaşım, kahverengi yelelerini bir o yana, bir bu yana sallayıp iştahla karnını doyuruyordu. Zaten bir saatlik yolum kalmıştı. İçerisinde kurbağaların yüzdüğü dereden avuçlarımla suyumu içip yola koyuluyorum. İkindi vakti menzile varıp, dinlendikten sonra akşam yemeği sonrası Büyük Türkiye konulu toplantımızı yapacağım. Hayalimde kurduğum ülke, bir ucundan, diğer ucuna kadar al bayrağımla donatılmış tören alanı gibi olmalıydı. Hazır kıta asker disiplini olan, Türk gibi düşünmeli, Türk gibi yaşamalıydı. Çalışkan, üretken, yardım sever, merhametli ve sabırlı olmayı bilmeliydi. Bu düşüncelerle ilerlerken, patika yolun sağlı sollu böğürtlen bahçesi olduğunu farkettim. Atımdan inip yemeye mecalim yoktu. Artık köye'de iyice yaklaşmış olduğumu, bahçe içlerindeki tek tük evlerden anlıyorum. Bu köy bizim kutlu yürüyüşümüzün, mihenk taşı olacak. Büyük Başbuğ vermiş olduğunuz emir yerine gelmek üzere. Bu köyün önemi, 1951 yılında Türkistan’dan göç etmiş Özbek Türklerinin köyü olmasından dolayı. Yolu, elektriği olmayan bu köyün adı Turan köyü. 1964 yılının bir yazında, Türk dünyasının kızılelma sevdalıları, büyük yürüyüşü Turan ilinden Ya Allah, Bismillah diyerek yılmadan, ezilmeden ve bükülmeden daha da ilerilere taşımaya yemin ediyorlar. Arz ederim Başbuğ'um Alparslan Türkeş bey.....
04.01.2014

..

Devamını Oku
Mehmet Yücel

İkinci Dünya Savaşı sonunda Amerika ve Rusya arasında bölüşülen Dünya o kadar ilginç şeyler yaşamıştır ki bunun bir oyundan başak bir şey olamayacağını düşünmek oldukça yerinde olur. İki kutba suni olarak ayrılan; ama her iki kutubunda el birliği içinde olduğunu göstermemek adına çeşitli senaryolar üretilmiştir. Soğuk savaş, psikolojik savaş, nükleer silahların sınırlandırılması vs...Bu iki emperyal güç tarihte hiç olmadığı kadar insanları salak yerine koymuşlar ve bunda da oldukça başarılı olmuşlardır.Güçlü bir
Millet olan Türk Milleti de bu oyunlara gelmiş, tarihi birikimini, olması gerekene yerini bu oyunlar sayesinde terketmiştir. Dünya'da bütün diğer unsurlar bir şekilde arka bahçe kabul edilmiş olup, her iki tarafta arka bahçelerine şirin gözükmek için ilginç yötemler uygulamıştır. Öyle ki: Bazı yönetemler açık verirken bile normal karşılanmıştır. Örnek: Amerika ile sorunlu olan kişi ve kurumlar, onun zıt kutubunda bulunan Rusya'ya gitmek yerine Avrupa' ya gittikleri görülmüştür. Bunun tam tersi de olmuştur. Biz Türk Milleti olarak ya Ameriknacı olmuşuz yada Marksit Leninist olarak kendi içimizde birbirimize düşmüşüz. Darbelerin, kargaşaların ardında genel olarak bu vardır.Sovyet Rusya içinde bulundurduğu Türkleri asimle etmekle uğraşırken, Amerika bu asimilasyona gizli destek vermiştir. Bizim engellenmesi gereken bir olduğumuz hususunda da bir anlaşma söz konusudur ki; bu tarihte neler yaptığımız ile bellidir. Amerika ne hikmetse Orta Doğu için Türkiye ile masaya otururken, Türk Milletini bir bütün olarak almıyor. En ihtiyaç duyduğu dönemde dahi, Türk Milletini bir bütün olarak düşünüp kendi menfaatlerini koruma cihetine gitmemiştir. Bu korku o kadar içine işlemiş ki, bu Millet güçlenirse beni tarihten silecek diye, Orta Doğu da Asya da en güçlü ve en geniş coğrafyaya yayılmış Türklerin Birlik olmasını istemiyor. Biz birlik olamadığımız müddetçe de gerek kendi içimizde gerekse Dünya da geçerli şeyler yapmamız mümkün değildir.Düşünün, Afganistan' a Türk Askeri istiyor, orada Türk Askeri çok seviliyor, sebep nedir? Sebep Şudur: Afganistan kuzeyinde özellikle Özbekler, Hazarlar, Kırgızlar,Türkmenler yaşıyor ve sayıları 10 milyon civarı bu da ülkenin yaklaşık üçte biri. Bu Türk boylarından Talibana ve El kaideye katılanlar da var. Aynı paralelde Tacikistan var. Bu Ülkeninde %35 i Türk boylarından oluşuyor. İran'ın %45 i Türk.(1920 de Türkmen soylu kacar hanedanını yıktıklarında bu oran%60 idi.) İran ile sorun yaşıyor çözmek için Türkiye arabulucu olmaya çalışıyor. Buralardaki Türk Milletini yok sayarak yada asimle etmeye çalışarak durdurmaya çalışmasaydılar, her zamanki gibi Dünyanın dengesi bu kadar bozulmazdı.Tarihte bu net bir şekilde bellidir. Türk Milleti denge unsuru olmuştur. Çin içinde 1949 yılında bağımsızlığı elinden alınmış Uygur Cumhuriyetinide 50 milyon Türk'ün ya asimle edildiğini yada savaşlarda yok edildiğini de hesaba katarsanız olayaın vehameti ortaya çıkcaktır. Şimdi bir daha düşünmeleri gerekecek. Türklerden korkmak yerine Türk Birliğinin kurulması için biraz çaba sarfetseler Dünya sorun üretmeyecek bu kadar. Türkistan sınırları o kadar nettirki O kadar açıktır ki, bunu değiştirmeye çalışanlar ne kadar yanlış yaptıklarını bütün berraklığı ile görürsünüz. Mesela, Rusya sınırları içerisinde Türklerin yaşadığı topraklar 4 milyon km2. Bu Rusya'nın dörtte biridir. Bütün özerk ve federe Cumhuryetlere Rus doldurmuşlar Cumhuriyet isimleri Türk ama bir çok yerde nüfusun çoğu Rus. Şimdi diyeceksiniz ki Türkiye de neden bu yapılamadı. Mesela Kürt'lerin yoğun yaşadığı şehirlerde Türkler göç ettikleri yada göç ettirild,ikleri için şu anda bu kadar problem var. Yani Çin yapınca Rus yapınca iyi bize gelince ne hikmetse yapılmıyor. Ben facebook'ta 'TÜRKBİRLİĞİ KURULMALIDIR' diye açtığım site bütün bu oyunları durdurmaya yöneliktir.
..

Devamını Oku
Hamdi Oruç

Gül Efendim

Gül efendim
Gül efendim

Çiçek olsam
Rengim senden
..

Devamını Oku
Dilbeste

Geçen yıl bu tarihti yine sevgilim, senle yaşlanmak istiyorum deyip evlenme teklif ettiğin günün ardından tam bir yıl geçti. Oysa sen benden önce biliyordun hiçbir zaman ikimize ait bir hayatın olmayacağını. Ben beraber yürüyoruz sanıyordum çıktığımız o sevda yolunda, meğer tek başına yürürmüşüm de hiç farkında değilmişim...

Ya şimdi, şimdi nerdesin sevdiğim adam; sende hatırlıyor musun birlikte düşlediğimiz hayalleri? Hani bahçe içinde bir evimiz olacaktı sahil kasabasında. Sabahları erkenden balığa çıkacaktık. Akşamüzeri mangal yapacaktık bahçenin bir köşesinde....Tuttuğumuz balıklar meze olacaktı rakımıza. Hala ızgara teline yapıştırıyor musun balıkları? Hep yapıştırırdın, parçalardın pişirirken. Sen ızgara yaparken ben salata yapacaktım bahçemizde kendi ellerimizle yetiştirdiğimiz domateslerden...

Sebze yetiştirmeyi hala çok seviyorum. Sen gideli balkonumuzda sardunyalar kurudu ama şimdilerde lale ektim saksılara, birazda soğan... Sen hiç gitmemişsin gibi devam ediyorum hayatıma, hala bıraktığın yerdeyim... İlk zamanlar çok zordu hiç kapanmayacak sanıyor insan yaralarını, ama alışıyor acıya da kanıksıyor yürek zamanla....Hala aynı hayalleri kuruyorum; tabi artık sensiz ve birde Elif yok artık hayallerimin içinde...

Bu gün kapımda bir demet papatya bulurum diye kaç kez açtım kapıyı, kaç kez posta kutusuna indim bilsen; küçük de olsa bir not belki içinde “KADINIMA” yazan, eski günlerdeki gibi... Radyoda boş çerçeve şarkısı çalıyor şu an; artık daha bir anlam kazandı bu şarkının sözleri... Birde senden sonra perdeleri hiç kapatmaz oldum, bilmem belki gelir uzaktan da olsa görmek istersin diye. Ben çok özlediğimde geliyorum sevgili, biraz seyrediyorum uzaktan yaşadığın, soluk aldığın yerleri. Aslında görecek olsam; ya da sanırım görme ihtimalinin bile canımı nasıl yaktığını saklıyorum kendimden...
..

Devamını Oku
Gülhan Özkara

Değişmem Acem'in seccadesine
Nar yapraklarından sarı halıyı
İçinin yeşil bir tonu da vardır
Yirmi kasım gibi ilk fırtınada
Bahçe kenarları bu halıdandır.
Zamzalakta aynı tarihi bilir
Dökülen yapraklar daha iridir.
..

Devamını Oku
Necdet Erem

Saksılarda çiçek yetiştirirken,
Baharın gelmesini çabuklaştıracak gayret içinde olunuz.

Yoksa bulanık suda balık avlamaya alışmış GULYABANİLER,
Sakısda bin emek ile yetiştirmiş olduğunuz nazenin güllerinizi bir çırpıda yok ediverir.

Dünya bir bahçe,
..

Devamını Oku
Neşe Bahçeci

Ohh. yine yağmur yağıyor
Neyi ıslatmak istiyor acaba?
Bahçe desen; ıslak..
Cadde desen; ıslak..
Islatmak istediğin gözlerimse eğer
Boşver be yağmur
Onlar zaten
..

Devamını Oku
Enfal Törün

nasıl da yeşeriyordu aşkımız
taze bir fidan gibi topraktan
rızkımız olacaktı meyveleri
serpildiğinde tadına doyulamayan
ah, o beklenmeyen yağmurlar fırtınalar
umut dolu bahçe şimdi tarumar

..

Devamını Oku
Ayşegül Öztürk

Yazmak! ...
Damlalarla bir deniz biriktirmek
Ve denizde bir bahçe kurabilmek kadar
Zor ve güzel sevgili!
Gel!
Kuşun,
Kanadında izleyelim yelkenliyi.
..

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Dere olur, su olmaz ya,
En bulunan bulunmaz ya,
Seraplara varılmaz ya;
Yerin işte öyle belli.

Gezindiğin bahçe bomboş,
Kuşlar dalda hep lal olmuş,
..

Devamını Oku