Bahar Konuğu Şiiri - Vedat Koparan

Vedat Koparan
683

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Bahar Konuğu

—Seviyorsan Güzelsindir, Hele Bir De Seviliyorsan Daha Bir Güzelsindir -

Yaşamaya değer olanlarımız ne kadar az olursa olsun şüphesiz hayat her şeye rağmen yaşamaya değer ve aşkta mantık aranmaz, aradın mı aşk olmazmış denir, belki ondandı metin için yeniden bir sevgiye yelken açmak.

Yaşadığı onca hengâmelerden sonra sığınacak bir liman saymıştı bu şehri. ulaşımı sorunsuz sakin görünümlü şehirde tutunması oldukça zorlu idi, elbet yaşam mücadelesiz kazanılmazdı, kimseye altın tepside hiçbir şey hazırda sunulmamıştı. hele bir de işçi isen..
Bir öncesizlik ve sonsuzluk gibi evrensel bağımsızlık düşündeydi. ne var ki bulunduğu yerde ise kendini yalnız hissediyor çevresinde aynı nehirden aynı denize akanları pek göremiyordu. Yinede her şeye karşın yaşamı, toplumunu, ülkesini çok seviyor, gündemin sürekli değişimi, bilincin gelişmeyip aksine bulanıklaşması canını sıkıyordu.
Sevgisi ki; vatan ve halk sevdası peşin verilen karşılıksız ve acabasızdı, yaşanası ve
ölümüne can fedasınaydı.

ey gözlerimin rengi gözlüm
amazon çavlanı can evim
işte senide böyle sevdim
bunu ne sen fark ettin
nede ben hissettirdim

Uzun süre iş bulma mücadelesi onun adeta denizde rotasız ve azgın dalgalara tutulan bir tekne gibi savrulup durmasını getirdi. öyle ki ülkesi sürekli sorunlarla baş edemeyen gelenin gideni arattığı bir konumda her yeni gelenin gidene kadar, topluma birer kambur olup kamburlarını çoğalttığı işleyişteydi. Onun yaldızlı sözlere, yalancı vaatlere kanacak, aptal yerine konacak, başkalarının beyniyle düşünecek bir beyni olamazdı. Elbet yılmak yoktu, zira yılgınlık, rehavet ve durgunluk çürümeyi getirirdi. Ondandı “ biz maddede hareketin yürüyen cemiyetin müdavimleriyiz” büyük usta nazım hikmet’in bu dizeleri kulağına hep bir küpeydi. ne var ki binlerce yaşam gibi onunda yaşamı tek düzelikler içinde geçiyordu…
ne kadar romantik ne kadar platonik düşüncedeyse bir o kadarda gerçekçi idi.
bu kez gerçekçi yanı zayıf kalmıştı zira dik duruşlu birine içten içe büyüyen, kendine hâkim olamadığı bir halde duygusal bağlamda akış hissetmekteydi.
metin için o bakir bir ormandı, ağaçların gölgesinde uzun yıllar kalınırdı, henüz pıtraklaşmamıştı dalları, dal budak salmamıştı, iğde ağaçları onu görselerdi boynun eğerdi ki gövdesinde gün uyanırdı. Dokunulmamış yalnızlığının güzel düşüydü.
Evinde bir başına, odasında bilgisayar başında geçirdiği saatler en mutlu en huzurlu olduğu anlardı. Çünkü hayallerine dalıp o hayallerini yazıya döküyor sevgisini haykırıyordu. Keza şehre geldiğinden beri ondan öncesi bu yönde anlamsızdı.
Şimdi ise sevginin gücüydü olan ve renkler bile daha bir parlak her şey daha bir anlamlıydı.

—insanın yaşama tutunacaklarının olması, yaşadığının kanıtıymış. Zira amaç olmadı yaşamda olmuyordu.-

Biliyordu bir zaman sonra bu şehri terk edeceğini o şehirde yaşayan şehir gülü olmasına karşın özünde bir reyhandı dağların kızı.
Bir şey daha aklından geçiriyordu. Reyhan’ın zaman gelip de bu şehirden gidişinden sonrası metin içinde anlamsız olacaktı. Belki bir zaman sonra oda çekip gidecekti yeni bir yaşam kurma düşüyle…

senden sonrasını
düşünmek bile ne kötü
bunu şimdilik erteledim
o zaman ne düşünür
ne duyumsarım,
neler tutar,
hangi rüzgâr savurur,
hangi gece
koynuna alır
bilemiyorum…
üstelik onca yıllık nikâhlım
bir paketken şimdi iki pakete çıktı
ama inan onu yakındır boşamam
zira gönlümü sana nikâhladım

Günün yorgunluğunu yüklenirken, zaman öyle hızlı akıyordu ki, sanki hiç yorulmuyordu
gözlerini hayalinde ki Reyhan’dan bir türlü alamıyor, akşam olsun hiç istemiyordu.
o, metin için akşam iş çıkışında elvedasız bir bakıştı ok gibi saplanmıştı benliğine varlığı.
iş çıkışı boşluğa yürürken, mezarlık sessizliğinin hükmünü verdiği zifir gece karasında onu düşünüyor adeta karşısında o varmışçasına kendisiyle sesli konuşuyordu; onun akşam olup da işten çıkışı evine giderken, ardından yağan nisan yağmuruyla içinden derin bir iç geçirişle, hoş kal tüm hoşluklar seninle olsun gülen güzel yüzlüm uykusuz düşüm diyerek dileğini iletiyordu. Oysa reyhan bunu ne duydu ne bildi. Ayrılmak ne zor geliyordu bir bilse… Ayakları yürümüyor muydu ne, üstelik birde yağmur şiddetli yağıyordu.
Ah Reyhan sen adına türküler yazılan olan mıydın? Beni böylesine keşişlemeden vurdun, poyrazında savurdun. Birde rehavet veren bir öğle dinlencesi gibi kahve telvesi gözlerinle tembel yaz güneşi rahatlığı, ılık bir meltem esini ve engin denizdin çektikçe içine çeken anafordun girdaplarına kapıldığım.

hani iki dudak arasında
bir ben olur ya
dudağındaki o ben
hep taşıyacağın
ben olsun istedim
belki çocukça
belki safça
belki boş bir umut
bu uçkun
bu serserin yüreğe
istersen sen yinede
aldırma
unut

Yaşamın çatlayan damarında içten içe isyan vardı ben çalınmış zamanlardaydım sense başlangıcında. Günyüzü görmeyen duvarlara asmıştım bakışımı. İçten içe idi çürüme oysa kurdumuzu hiç düşürmedik içimize. Öncesinin tufanında açtığı boşlukta bir çukur vardı.

Sen güzelliğinle, her şey güzel oluyordu geldiğinde. içe gidişlerin öyle çok iyi ki, Anadolu’mun gür sesi vardı konuşurken anlatım dilinde.
Seni dinlemek uzun uzadıya sürükleyici bir roman gidilmemiş görülmemiş uzak diyarlardı. Bir sevdaya uyanmak gibi Dicle nehri gözlerinde kaybolmaktı.

İki şey arasında sıkışıp kalmışım inanmasam da kahve fallarına farkında olmasan da, derin bakışlarımdan mai hülyalara dalışımdan anlamasan da. İki şeyden biri olarak gizimde saklı olanım hep sen çıkıyordun.

Bu içi doldurulmadan ulaşılanlar ve oluşanlar, zira her şey ortada ayan beyan harasından boşalan aygırlara benziyor bu sefil zaman.
Biliyorsun her şeyin nedeni karşılıklı etkeni var bir de içsel gereksinim kopan fırtınalarda

gölgeler gölgesini ararken
sen nerdesin ben nerdeyim
aynı güneşin altında
aynı ya da ayrı zamanda
neden yansımaz o duvara
gel çıksın karaltı resmimiz
gölgelerin dansında.

kaç boyutta yaşar insan
boyutunu ölçüp biçmek
zamansız bir gecede
gelmek can atımım
gelmek
çeşitlenmede
boğulup kaybolmadan
yıldız gönenciyle

isterim zamanı yitirmeden
ne seni ne beni
günü asmak göz bebeklerine
çıkmak karanlık dehlizlerden

arzular bir hayal olmasın
sana taktım yarım aklımı
bir uçurtma salınışıyla
söyle ne yapayım?

biliyorum ama
mevsim hala serin
ve rüzgâr kaçağında
ben zindan geceler gibi
yalnız ve üşümedeyim

Bir ara kaçamakça sanki gözlerinle buluşmuşçasına gözlerinin ardından dışarı baktım, fırtına savurmuş ortalıkta ne varsa. Tellere takılmış bir şeytan uçurtması gördüm çocukluğum geldi o an aklıma ve daldım gittim mantığın bittiği yere, gözlerimin rengi gözlerinle merhaba dedim aşkla sevgilerin yok olmadığı sevda ülkesinin sevenlerine

—derler ki; iyi evlilik yapan mutlu olurmuş kötü evlilik yapanda filozof olurmuş aşk ise, sevgilinin kusurlarını görmeme aklın tatile çıktığı anmış-

Biliyor musun? Ya şairler ne olur yürek atımım belleği zayıf bir toplumda
Evet, onlar birer yürek hamalıdır sözcüklerin dansında
Binlerce yürek taşır her bir yüreğe o binlerce yürekten
Ve yaşamlarından aldığı acıları, sevinçleri kendi acısı, sevinci bilirler
Taşırlar bir yumru gibi bahar sevinçleriyle güzel günlerin özlemini.

zamanın gergefinde
iki yarım bir tam eder birbirini tamlarmış
zaten yaşam tamlarda anlamlanırmış

ben ki;
yarımların ülkesinde
bir yarım adamım
hep bir diğer yarımı
bendeki sen diye ararım

buluştuk her nasılsa
nisan gönenciyle
yaşanmasa da
bu sevda birlikte
hüzün düşürse de
seni seven şu yüreğime
bahar kokulu
nazenin tenli nergisim
seni seveceğim
yaşadığım sürece

ayrı zaman ayrı mekânda olsa
aynı denize akan
nehrin birer kollarıyız seninle
gel de uzan bu yüreğe
çözülsün bu bilmece
yaşansın altın çağında
sevgi gönlümüzce

evet,
dik duruşlu canım
sevgi adası dudaklım
gözü şahin bakışlım
serçe gagası ağızlım

diri bir gün de Arnavut kaldırımlı dik bir yokuşu
nefes kesercesine çıkarken, insan nasıl zorlanırsa,
biliyorum sende öyle zorlu öyle şehvetin doruğusun,
uykuya yatmış ateş denizlerimi yangın dağlarımı harekete geçiren

istediğin kadar yalçın
geçit vermez olsun
zigana dağların
istediğin kadar boranlar estir
dalgalı deniz ol
tufanlara savur beni
inatçı rüzgârlarla donatılmışım
ülkem gibi
hırçın denizler çocuğuyum
yirmi birinde hep bir baharım
sözüm var yaşamın yılmazlığına
belki kolay ve çabuk severim
ama
kolay vazgeçmem bunu bil
unutulmazlığıma yazdığım

sen gündüzdün ben gece
bir zaman düşlemi
gecenin deminde
şiire doğumdayım
yine seninle
doğuyor şiir çocuğu
hadi coş hadi koş
yarattığın bu eserine

Metin için o gün geldi çattı;
Çocuklar kadar neşeli çocuklar kadar sevecen o denli safça duygu düşüncelerle yeniden doğuşunu burukluklar içinde kutluyordu. Zira ülkesinde binlerce aç, işsiz, sakat, evsiz, sağlıksız ve sevgisiz büyüyen, dayak yiyen, okuyamayan, okumak için verilen emekler ve çekilenler, hapishanelerinde özgürlük mahkûmu adalılarıyla, dağlarca sorunlar içinde insanların var olduğunu bilmesi benliğini dayanılmaz şekilde acıtıyordu.”

“Çile bülbülüm çile”(1) çok zamandır yaşamımız olmuş bile daha ne kadar dayanılır bu çekilmez gidişe

Sabah en yıpranmamış kıyafetlerini giyip tıraşını olup sokağa çıkıp çocukların gözleriyle buluşmayı düşünüyordu.
Keza bu gün 23 Nisan “ulusal egemenlik ve çocuk bayramına” henüz 2 gün vardı ve cebinde ise 1,5 tl.
Olsun dedi nasıl olsa yarın maaş günü ücretini alınca o gün çocuklara sakız, şeker alıp dağıtacaktı yalancı baharlara inat içimizdeki çocuğa ve sevgiyle.

—Daha Mutlu Daha Özgür Nice 23 Nisanlara
Bayramınız Kutlu Olsun Sevgi Değer Çocuklar. -

Bitmedi…

Vedat Koparan 20.04.2009

1-Kaynağı bilinmeyen anonimleşen halk ezgisi

Vedat Koparan
Kayıt Tarihi : 22.4.2009 22:49:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Sema Zincir
    Sema Zincir

    Ve Cebinde İse 1,5 TL.
    Olsun Dedi Nasıl Olsa Yarın Maaş Günü Ücretini Alınca O Gün Çocuklara Sakız, Şeker Alıp Dağıtacaktı Yalancı Baharlara İnat İçimizdeki Çocuğa Ve Sevgiyle.

    Eski dost, büyük üstat, öpülesi ellerinize sağlık!
    Okudum dizelerinizi yüreğim titreyerek!

    Sevgi ve saygıyla, Sema ZİNCİR

    Cevap Yaz
  • Seher Güral Ercan
    Seher Güral Ercan

    ''Daha Mutlu Daha Özgür''....yarınlar olsun çocuklarımıza....kutluyorum.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Vedat Koparan