Bağda güller açtı bülbüller öter
Yüreğimde kardelenler açıyor
Al yeşil yazılar gözümde tüter
Ben baharda bahar benden kaçıyor
Tasalar elbisem gam samur kürküm
Kesilmiş sularım dönmüyor çarkım
Gülüp gezenlerde nedir ki farkım
Günlerim dünümden beter geçiyor
Yalancı baharlar geldi gittiler
Güzelim yılları zindan ettiler
Yeşermez ümitler soldu bittiler
Kalanları orak olup biçiyor
Kırksekiz kış geçti bahar beklerken
Yaş kemale vardı gönüle erken
Yetmez her günüme kırk gün eklerken
Acelem faniler çabuk göçüyor
Kalan hayatımın neşesi çile
Yazı özlüyorum kış bile bile
Bir fırtına sardı tipiler ile
Ecel şerbetiyse herkes içiyor
Derde derman diye düşerim derde
Neşe konuk etmez beklerim der de
Okudum öğrendim yükseklik yerde
Bilmem ki bu gönül niye uçuyor
Kalender hayalde kur baharını
Aşkın eritmeli yürek karını
Güneşli bulutsuz bekler yarını
Nefis kabullenmez öyle seçiyor
26. 01. 2011
Haşim Kalender
Haşim KalenderKayıt Tarihi : 8.2.2011 20:45:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Nur babası Abdullah amineyle evlenir
Birkaç ay süre sonra gazzeye sefer eder
Dönüşte Medine’de ecel gelir devlenir
Dayıları yanında hasret sonsuza gider
Var oluş sebebini yetim doğurur kader
Gelenektir sütanne Halime’ye verilir
Daha kundakta iken çok sırları görülür
Türlü türlü nimetler yollarına serilir
Beşli yaşına kadar yaylada gül kokusu
Âmine teslim alır Halime’nin korkusu
Evlat, ana, cariye Medineye giderler
Babasının kabrinde bolca dua ederler
Dönüşte Ebva’dadır ayırırken kaderler
Birkaç ayda sonbulur saran ana kucağı
Pişirir geliştirir yetimliğin sıcağı
Abdulmuttalip alır hane nura boğulur
Dedesidir koklarken kasaveti dağılır
Sekiz yaşlarındayken bir kez daha yığılır
Ebu Talib’e verir gözü arkada kalmaz
Çok severdi amcası fakat Müslüman olmaz
Oniki yaşlarında kervanla Şam’a gider
Busra’daki Bahira nübüvveti fark eder
Bir bulut ki sıcakta durur kervanı güder
Gelecekti son nebi rahip sığmaz kabına
Peygamberi öperek belgeler kitabına
Dürüstlüğü ün salar dilden dile dolaşır
Halk içinden nufuslu, Hatice’ye ulaşır
Evlenmeden işçidir kervanından çalışır
Yaş farkını gözetmez o yıllarda yirmi beş
Kırkındaki Hatice ilk kadın Müslüman eş
İki erkek dörtde kız altı çocuğu olur
Fatıma’dan gerisi kendinden önce ölür
Hasan’dan Hüseyin’den onun soyu can bulur
Fatıma’nın canları Ali’nin fidanları
Yarım yarım benzerdi resule bedenleri
Yaşı ilerledikçe yükü ağırlaşmakta
Oluşan engelleri sıralayıp aşmakta
Hak ararken dağlarda hakikate koşmakta
Nurdağından nur olup süzülürken aşağı
Cebrail’le bağlandı peygamberlik kuşağı
Tebliğ emri verilir yakınlardan başlayıp
Emre itaat eder ölümleri döşleyip
Eminlikte tek insan yüreklere işleyip
Davet eder yemeğe amcalardır ilk önce
Sırrını beyan eder sıra söze gelince
Amcası ebu leheb hakaretler savurur
Edilen ikramları orda döker devirir
İsyankârın isyanı ciğerini kavurur
Üzülür ağlamaklı usanmak yok bu işte
Hakkın hakikati var aşikâre gidişte
Ali çocuk yaşında ilk safta biat eder
Zeyit bin Haris ile ebu Bekir saf tutar
Kudurmuştu müşrikler sabilere kin güder
Azdıkça azıtırlar her gün başka bir cefa
Dile gelse söylese neler biliyor sefa
Zulmü duymuştu Hamza, katıldı güç buldular
Ömer bin hattap ile güç timsali oldular
Günden güne çoğaldı girenler kurtuldular
Yol Allah’ın yoluydu habibiydi nur yüzlü
Müşrikler onaylardı emsalsiz doğru sözlü
Kızlar diri gömülür cehalet ki diz boyu
Haşim oğullarından gelir resulün soyu
Gökyüzü aşka geldi böldü ikiye ayı
İki değil bin etse sihirbazsın dediler
Gülüşüp alay eden bakar körler idiler
Hatice’nin ölümü hüzün yılı sayılır
Habibinin çağrısı elden ele duyulur
Kalbi mühürlü bilmez dağlar taşlar ayılır
Cevap verdi sorana mucizeler gösterdi
Gelene git demedi kurtulsunlar isterdi
Gün geldi Medine’ye hicret emri verildi
Gidiş için gizliden hazırlıklar görüldü
Gül Mekke’den giderken bilenlerce derildi
Kör olmuştu cehiller gerçeği görmediler
Kurtlar kuşlar girdide hizaya girmediler
Sevir’deki yılanı döndürünce yoldaşı
Sevgiliyi uyardı bir damlacık gözyaşı
Dile gelmez mi yılan konuşturan var taşı
Bilseydi uyaracak sokarmıydı Sıddık’ı
Bin kez soksa o denli yakarmıydı Sıddık’ı
Örümcek ağı ile mağarayı gizledi
Güvercin kapısından gelenleri izledi
Ebu Bekir can değil cananına sızladı
Gülümsedi gül yüzlü bizi Allah koruyor
Zehire pan zehiri tükrüğünden veriyor
Bastığında incitmez hamurlaşırdı taşlar
Zikrine yoldaş idi onu görünce kuşlar
Çağlayanla akmalı gözlerimdeki yaşlar
Ümmeti der hıçkırır Cennet müjdeli adam
Gelişiyle görmüştü ilk insan dedem âdem
Kumda izi görünmez gül kokusu yayardı
Allah’dan aldığıyla ümmetini uyardı
Karıncayı incitmez her canlıyı sayardı
Taş bağladı karnına açlığını giderdi
Kızıp taş atanlara kendi dua ederdi
Yetimin rütbesiydi nurun yetim doğuşu
Her adımda izlendi karanlığı boğuşu
Ne şanslı ümmetleriz Mevlamızın bağışı
Geldi gidene kadar kurumadı gözyaşı
Âlemlere sahipken sefalet arkadaşı
Medine’ye gün doğdu halkın gözü kamaştı
Deve seçti evini gönül kırmayı aştı
Yürekler coşa geldi sevgi selleri taştı
Eyüp el Ensar’ındı devenin çöktüğü yer
Yedi ay ev sahibi binlerce kez şükür der
İlk işi mescit idi işçi gibi çalıştı
Mekke’nin hasretine Medine’de alıştı
Dayı yurduydu bura sonsuza dek kalıştı
Neyi varsa bölüştü Medine’nin erleri
En hakiki güzellik yürekteydi yerleri
Varız deyip yiğitler Bedir’de güç buldular
Mevlanın yardımıyla bölgede ün saldılar
Uhutda uyumsuzduk öçlerini aldılar
Dişi şehit edildi Hamza ile orada
Hendek savaşı vardı galibiyet sırada
Hudeybiyede attı büyüme temelini
Gönlü Kâbe’de kaldı çekmemiştir elini
Gayri dünya duymuştur Medine’nin gülünü
Büyüdükçe büyüdü iki cihan önünden
Hayatından bir nefes taviz yoktur dininden
İki yıl geçmişti ki antlaşmayı bozdular
Huzaa’lıları basıp çoklarını ezdiler
Resul ferman gönderdi elçisine kızdılar
Mekke’yi kuşatmaya dört cepheden girildi
Putlarını kırarak toptan berat verildi
Ulu şehrin fethiyle gücüne güç katıldı
İslamla şereflenen hizmet için atıldı
Her fırsatta anlattı putperestlik batıldı
Öğretmenler salındı ulaşılmaz yerlere
Yalnızca din islamdır kazılmıştı serlere
Gel Efendim, Sultanım gönül sensiz olmuyor
Sol yanımda hasretin vuslat günü dolmuyor
Sana varmak muradım ecel gelip almıyor
Yalnız koyma orada şefaate muhtacım
Müslümanlar adına ismin yaşar baştacım
Hükmü yaymış âleme girerek gönüllere
Bastığı topraklarda siniyordu güllere
Adı kaleme şeref nakış oldu dillere
Muhammet Mustafa’ydı selavatla anıldı
Topraktandı dönecek çok kez baki sanıldı
Âdem’in gelişinden arşta adı okundu
Beşeriyat içinden Mevla’ya en yakındı
Kurtalar içinde yetim cehillerden sakındı
Peygamber peygamber’i habipliğe seçildi
Mirac’ın katlarından Cebrail’de geçildi
Asla dönüş yakınken şahit tuttu âlemi
Son yola çıkar iken ümmetiydi elemi
Geldi gidene kadar hakkı dedi kelamı
Bin kez aciz Kalender nasıl anlatsın seni
Seven aşkla koklasın güllerde tatsın seni
09. 12. 2011
Haşim Kalender
Arkadaşlardan bir çokları kutludoğum haftasında bu şiirimin günün şiiri olmasını yadırgamış bu arada ben bu şiiri bu gün yazmışım gibi algılanmış eski bir şiirim eski paylaşım yoksa benimde vardı resule yazılmış şiirim isterdim ki bu şiirimi seçelerdi suçsada değilsede benim haberim yoktu ve seçen ben değilim hiç bir girişimdede bulunmadım banada sorsanız bu şiirimin olmasını isterdim günün şiiri tüm arkadaşlarımın isteklerine katılıyorum ayrıca değerli yorumcuların yorumlarını okudum herkes kendini yazmış çok hoş bilerek yorum yapan kardeşlerimin yorumlarını bundan sonraki şiirlerimde uygulamaya çalışacağım şiiri seviyorum bu yolda bir kelime bir harf öğretene bin kez teşekkür ederim şairim demiyorum eğer dersem akiflere fazıllara başka bir ad bulmak gerektiğini düşünüyorum ancak şiiri seviyorum onlar sevmeselerde şairi seviyorum herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum sağolun
Güzelim yılları zindan ettiler
Yeşermez ümitler soldu bittiler
Kalanları orak olup biçiyor
Günün şiiri seçilmesinden dolayı Kutluyorum güzel şiirinizi. Emeğinize yüreğinize sağlık. Saygılar
Haşim Kalenderin daha güzel ve hatasız şiirleri vardı
Şiir 6+5 le yazılmış, ölçü hataları var
Bahar Başka Bahara
Bağda güller açtı, bülbüller öter
Yüreğimde kardelenler açıyor - 4+4+3
Al yeşil yazılar gözümde tüter
Ben baharda, bahar benden kaçıyor 4+4+3
Birinci dizede 'açtı' yerine 'açar' yazılsaydı dize sonundaki 'öter'e uygun olarak daha akıcı olurdu.
Sonuncu dizede ben bahardayım bahar benden kaçıyor demek istemiş şair, hata yok
Tasalar elbisem, gam samur kürküm
Kesilmiş sularım, dönmüyor çarkım
Gülüp gezenlerde nedir ki, farkım - 'gülüp gezenlerden' mi demek istemiş şair
Günlerim dünümden beter geçiyor - 'Bu günüm dünümden beter geçiyor' daha uygundur. Bu kıtada durak, uyak hatası yok
Yalancı baharlar geldi gittiler
Güzelim yılları zindan ettiler
Yeşermez ümitler soldu bittiler
Kalanları orak olup biçiyor - 4+4+3
geldi, soldu - tekil olmuş
gittiler, bittiler- çoğul, hece gereği yapılmış, olmamalydı
Kırksekiz kış geçti bahar beklerken- şiirde rakkam kullanılmasını makbul saymıyorum
Yaş kemale vardı gönüle erken
Yetmez her günüme kırk gün eklerken
Acelem faniler çabuk göçüyor
Bu kıtada uyak durak hatası yok
Kalan hayatımın neşesi çile
Yazı özlüyorum kış bile bile
Bir fırtına sardı tipiler ile
Ecel şerbetiyse herkes içiyor - hatasız
Derde derman diye düşerim derde
Neşe konuk etmez beklerim der de
Okudum öğrendim yükseklik yerde
Bilmem ki bu gönül niye uçuyor
'derde' ve 'der de' - burda şair cinas yapmış, güzel
Kalender hayalde kur baharını
Aşkın eritmeli yürek karını
Güneşli bulutsuz bekler yarını
Nefis kabullenmez öyle seçiyor
26. 01. 2011
Tebrik ediyorum, Kalender bey, Gün e gelen şiirinizle
sevenleri şiiri hoşça ağırlamışlar.. bu da çok önemli..
şiirin eksiği gediği var elbette,
benim! diyen şairlerin de eksiği gediği var!
günün şiiri sayfasına hoşgelmişsiniz haşim kardeşim.
jüri, içimizden birini takdir etmiş bugün.
'henüz yazmamış olsa bile herkesin bir şiiri vardır'
madem
TÜM YORUMLAR (53)