Gecelerin boşluğunu
Mısralarımla doldurdum
O günlerin hoşluğunu
Sen gidince unuttum
Artık sevmiyorum güneşi
Tiksiniyorum ışıklarından
Bir uçurtma uçurdum şehrin ortasında
Üzerinde yaralı yüreğim vardı.
Bir yolunu bul, götürsünler uzağa...
Göreyim seni rüzgâr, kandır şu martıları!
Kırık aynalar üstünde bedenim parça parça
Ve bir tuale sığmış hüzün yüzümde fırça fırça
Olur olmaz haldeyim uzan da kurtar beni
Bir dikenlik canım var kanat kanat öldür beni!
Önce kapanır gözlerin
Sanırsın hiç açılmayacak
Yorgunsundur, hem de dertli
Uzanırsın şöyle sızlanarak
Gece hiç bitmeyecek
Yine sen geldin aklıma
İnan neden bilmiyorum
Ellerimi kapattım yüzüme
Lanet olsun ağlıyorum...
Yine anlamsız sorular
Birgün aklına düşerim
Düşünürsün için buruk
Akşam olmak üzeredir
Dışarda mor salkımlar
Uğraşsanda silemezsin
Tükendi artık sözler
Sana diyecek lafım yok
Bu yazdığım son şiir
Gidiyorum üzgünüm çok
Gün geçtikçe kanayan
Sen bir prensestin
ben bir kurbağa...
Öpünce
prense
dönüşmeyeninden!
Zor biliyor musun?
El âlemin şehrinde
El âlem olmak...
Ve her yabancının yüzünde
Aynı gülüşü aramak.
E tabi buldukça...
Saatlerce beklemek vardı kapılarında
Gece vakti kar yağarken bembeyaz.
Doğuşunu beklemek vardı ya güneşin;
Doğmayacak günü nerde beklesen olmaz.
Göğe bakarsın gördüğün yıldızlardır:
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!