Elle tutulur bir hayatı yok. Sadece yaşıyor...
Ay, rüyamda bana gülümsedi
Gözlerinde bin yıldız parladı
Sordu, neden hep yalnız kaldın
Dedim, senin gibi...
Ay, rüyamda bana dokundu
Eski, parlak bir güneş doğardı toprağımıza,
Baba, parmak uçlarıyla beslerdi çiçekleri. Toprağımızda güllerimiz vardı;
Eski güneş, toprağımızdan doğardı.
Hemen önünde uzun kıvrımlı bir dere;
İçinde gümüş sırtlı, eti sert balıklar
Rüzgar haykırışıyla tenimi deldiğinde
Henüz dökmemiştim yapraklarımı
Soğuktan kanayan gövdemi
Acı merhemiyle sardım
Banu bir hastalığın adı
Banu, dönsen olmaz mı?
Sen gidince sokaklar peşinden koştu,
Gözyaşlarım beni yalnız koştu.
Dikenler arasındaki gülüm;
Toprak oldum senin bahçene.
İçimden çıkman için değil,
Benim mezarımı adamlar kazmak.
Hükümet kazmak mezarı benim.
Müteahhit mezardan, deniz kumu çıkarmak.
Anayasa kazmak benim mezarı.
Sonra kazmak meclis.
Kazmak bin adam mezarımı da,
Camdan göğe hüzün gönderen kız
Yıldızlar senin dostun mu
Şu ay, şu nefes seninle birlikte parladığında
Ve tüm cam kırıntıları senin ruhunda
Ve biliyor musun kız
Ben bir ses duyuyorum
Bir yumruk yedim
burnumun tam ortasına
Bir yumruk yedim
Kalbimin tam ortasına
Bir yumruk yedim
Kalbimin damarlarına
Dur, dur, dur!
Sonsuzluğa kadar sürecek bu duruş,
Gözlerimdeki yaşlar, kalbimdeki acı.
Sonsuzluğa kadar sürecek bu hayat.
Dur, dur, dur!
Dur Banu.
O avuçlarındaki kızıllığın adı kandır.
Bu yer, sen gerçek edene kadar yalandır ve sen dur diyene kadar Dicle akar soluk benizli susuz hasatlara.
Dur Banu.
O ellerinle boğduğun melektir.
Cibril, sen söylerken söyler ve sen sustukça vahye aç kalır peygamberler.
Eller kesik, başlar sevdalı uçurtmalara.
Gel hızır, beni düşümde yakala.
Mezarlara düşen o kanlı aya,
''Çuha'' ol beni uykulara bağışla...
Ayaklar kesik, kalp sevdalı toprağa.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!