Bağıntı 2 Şiiri - Bayram Kaya

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Bağıntı 2

İnançlar, öznel ve insana değin bir hak olurluksa da, topluma değin bir hak olurluk değilidir. Yani toplumda görevleşişle, girişen kişilrti giriştiren bir toplımsal düzenleşilir sorumluluk değildirler. Kaynağı toplum olmayanın, oynağı (aktif olabilirce devindiği zemin alanı) da toplumlar, olamaz. Üstelik keyfilikler toplumun değil, özel hayatın; sosyal hayatın bir gereğidirler.

Söz gelimi siz sosyal hayatta keyfiliğiniz ne olursa olsun, keyfilikler içinde oluşlarla giyinirken; toplumdaki giyinmeniz, bırakınız keyfi olmayı; zorunlulukla olmaktadır. Topluma karşı, bir yetki kullanımı, bir yetkilenme, bir otorite belirtme, bir sorumlu olma ve bir sorumluluk taşıma ve bir mesleki aleniyet belirtme gibisinden işaret, sinyal taşıma iletişmesi gibi durumlarına denk gelebilmektedir.

Yani toplumdaki giyinişin, topluma karşı sorumluluktu bir taşınması vardır. Oysa inanca dek taşıma giyinişin ve eylemlerin, topluma ya da bir başkasına hiçbir gretirisi, götürüsü yoktur. Halbu ki o gün sizler, örtünmüşseniz ya da örtünmemişseniz; bu açık kapalı tavrınızdan ötürü topluma denk düşer bir aksamaya ilişkin, hiçbir mesaj alamazsınız.

Sizin pilot giysisi içindeki görünüşünüz keyfilikle ve inanç nedeni ile değil de; nesnel nedenlerden ötürü, toplumsal bir ilişkilenişe denk düşer olacağından; eğer o gün pilot giysisi giymemiş iseniz toplum bu eylemden bir boykot mesajı alır ve kaygılanır.

Hatta o gün uçakların kalkmayacağını, uçaklarla yürütülen işlerin arap saçına döneceği kaygıları başlar. Aksamaların, topluma çok zararlar verceği aşikardır. Sizin kilisede mum dikmeniz ya da örtünmeniz, toplumu etkileyen bir anlayış ve sorumluluk değildir. Kimseye fayda vermez. Ancak inanca dek, Tanrıya dek bir sorumluluk anlayışınız olacakla, özel yaşamda hoşgörüce edip, yaşanır.

Hatta bireyler isim ve iş kokartlarını üzerinizde taşımaları dahi ön görülüşle biyolojik kimliklerinizi tanıyan sistemler içinde topluma girersiniz. Bunların bir insan hakı olup olacağını; ya da toplumun demokratik bir tavırı olup olmayacağını düşünen, bir yargı içine koymak, aklen malüllüktür. Ancak bu kullanımların, aksayan; öznel amaca kaydırılan, zararlı olan yanları demokratik tavırla tartışılır; sürdürülür; veya sürdürülmez; veya rehabilite edilir oluşlarla, sürdürülebilirliğine kararlar verilir.

Demokrasi, sistemin nesnel işleyişinin; toplumdaki yetkilenmelerden ve kurumsa aidiyetliklerin; öznelliklerden kaynaklanan menfaati ve topluma yabancılaşma içeren tutumdu tıkanmalarına karşı, toplusa sürdürülür oluşun, devamı için vardır.

Demokrasi, toplumsal hayatın kimi girişen zorunluluklarını içerir bir talepleşilmenin otoritelerce de cari kılınışıdırlar. Yönetilir olmanın aidiyetçi talepleşilme ve sınıfsa durumun iş hayatı içinde ortaya koyduğu çatışmacı durumların, uzlaşışlarla düzenleşilen, yöneten yönetilen arası yasal girişmedirler.

Örneğin; çalışan, çalıştıran arasındaki istekleri, tarafların daha çok (çalışan kesimin) açıkça, yasalar güvencesinde ortaya konabilmesidirler. Ve ortaya konan bu karşıt taleplerin karşılıklı uzlaşılmayla aşılmasıdır. Otoritenin yaptırımcı olan işleyiş gücünden dolayı, yürütmenin demokratiklik bekleme gibi bir tavrı olamaz. Buyrulan yaptırım gücünün ancak, uygulama içinde girişmeli ve demokratik tutumlu düzenleşilmesi olur.

Yani yaptırımların; görev, yetki, yetkilenme gibi hak ve sorumluluklar olacağına değin konu; çokluk olacakla ele alınıp, tekrar teklik olacakla anlaşılır, uzlaşılır ve aşılırlar. Bunun felsefedeki anlamı çokluğu birlik, birliği de (uygulayımlar girişmesi olacakla) çokluk kılar bir döngüsel dinamikliktir.

Buradaki olup biten, bir girişmenin sosyal ve yasal güvencelerle çoklaşabilmesi, kural ve kaidelere bağlanıp, belli düzen boyunca, yürürde kalmasıdır. Bu düzenlilikler sizin; görev hak ve sorumluluk alanlarınızdırlar. Yani demokrasi, bir kaos çıkarma ve düzen yaratma ilişkisidir. Nesnel oluşa değin sağlaşılan kullanım ilişkilerinin; öznel-öznel; öznel tüzel nesnellik (otorite merkezi, hukuk gibiler) arası girşmelerdir. Ve çoklaşmanın da bir zaruret olacakla, birlik olurla aşılmasıdır. Tartışmalar; diyalektik girişmeler güvencesiyle, ortalamalaşan bir yürürde olmanın sonucunu da koyabilmesidir.

Zaten zaruret olmayanın birliği ve çokluğu gerekmeye bilir. Bunlar bir niceleyiş bir beliriş aksamı olacakla giderekten akıl edilen ve demokratik yollarla aşılan durumlardır. Demokratiklik; eğilimce girişmelerin yasal olacakla ele alınır olan serbesti girişimidir. Bu haliyle demokratik tutum, sosyal yaşamın hoşgörüce tutumu olan alan konusunuda içerirleşmektedir. Çünkü bu alana ilişkin alan çatışmaları da, topluma müracaatla, toplum yasası içinde aşılır.

Demokrasi; nesnel olgulaşmalarla, öznel olayları yanaştırır. Üretim ve tüketim zinciri içindeki sağlayışlarınızın koşullarına ve sağlayışlarınızın elde ediliş biçimine, bakıştır. Zincir aksamalarına olan bireydi tepkilerle; gerek kurumlar arası denge ve gerek otorite ile karşılıklı düzenleşme ve düzenleştirmelere, zorunlu talep ve cevap olurluğun beliriş girişmeleridirler. Zincir sürecindeki kullanma ve kulandırtmaya değin gerçekleştirmelerin, bir seyrediş argümanıdırlar.

Öznel insanın hırsları, istek ve tahammülsüzlükleri, bağırmaları, dediğim dedikçi gibi özneye dek olan, ruhsal tavırları dahi yumuşatılarak; toplumun zorunluluklarını, diyalektik tartıştırıp; toplumun önüne tekil çözüm süreci uygulayımı olacakla dahi olurla, gelişmenin girişilebilir süreçleri boyunca olan uzlaşının yürüre konabilmesidir. Demokrasi, değişirliği içerebilmenin; saltıkçı olmayanın öncel kabulcü, tartışılabilir siyasasıdır.

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 27.8.2011 12:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Necdet Arslan
    Necdet Arslan


    Bu kapsamlı makaleyi okuyup da tamamladığım zaman us'uma Efesli Herakleitos'un bir sözü geldi:

    ''Uyanıkken insanların dünyası ortaktır.Uykuda herkesin ayrı bir evreni vardır.''

    Toplumsal yapımız,toplumsal reflekslerimiz açısından büyük mercekla sayfada açımlanan düşüncelerin bende uyandırdığı özet algı ,alıntıladığım özdeyişin tam karşıtında yer alıyor.

    Ulusumuz yüzyıldır kronikte sözü edilen başat sorunları konulayan bir fasit daireyle uğraşıp duruyor.

    Aydınlanma'nın karşıtezinden yana olanların 'marjinallikten' sıyrıldıktan sonra sosyal yapıyı ve son tahlilde sistemi zorladıkları bir realite.

    Bu çatışkıdan hareketle aşağıdaki saptamaları yapmam olası:

    1.Ülkemizde uyanık olmayanlar parçalanmış bir yapı içinde dayatmalara tabidir.

    2.Uykudan uyanmamakta kararlı olanların kendilerine yeni evrenler araması kaçınılmazdır.

    İçinden geçmekte olduğumuz kaotik sürecin genleri değişmedikçe bu durum varlığını berkitecektir.

    Özenli çalışmasından dolayı Dost KAYA'yı kutluyorum.
    Erdemle.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Bayram Kaya