..............................................
*
Ak koyunla kara koyunun
Geçitte belli olduğu günlerdi o günler.
*
“Hey gidi deli gönlüm.” (Koro)
*
“Akıllı, umutlu, sabırlı deli gönlüm,
Ya İSTİKLÂL, ya ölüm! ” dedi. (Koro)
*
Ateşi ve ihaneti gördük. (Koro)
*
Düşman ordusu yine başladı yürümeye.
Akhisar, Karacabey,
Bursa ve Bursa’nın doğusunda Aksu,
çarpışarak çekildik.
*
920’nin
29 Ağustosu:
Uşak düştü. (Koro)
*
Yaralı
ve dehşetli kızgın
fakat toprağımızdan emin,
Dumlupınar sırtlarındayız.
*
Ateşi ve ihaneti gördük.
Dayandık
Dayanmaktayız. (Koro)
*
1920 Şubat, Nisan, mayıs,
Bolu, Düzce, Geyve, Adapazarı:
Ve aynı sıradan.
3 Ekim Konya.
Sabah.
500 asker kaçağı ve yeşil bayrağıyla Delibaş
girdi şehre.
*
Ateşi ve ihaneti gördük
Dayandık
Dayanmaktayız. (Koro)
*
Ve 29 Aralık Kütahya:
4 top
ve 1800 atlı bir ihanet
yani Çerkez Ethem.
*
Yürekleri karanlık, (Koro)
Kemerleri ve kamçıları güüşlüydü,
Atları ve kendileri semizdiler.
*
Bir gece vakti
Kilim ve halı yüklü katırları,
Koyun ve sığır sürülerini önüne katıp
Düşmana geçti.
*
Ateşi ve ihaneti gördük. (Koro)
İnsanlar uzun asker kaputluydu,
yalnayaktı insanlar.
*
İnsanların başında kalpak,
Yüreklerinde keder,
Yüreklerinde müthiş bir ümit vardı.
*
Ve orda sargı,
deri
ve asker postalları halinde
yan yana, sırtüstü yatıyorlardı.
*
Ve avuçlarında toprak ve kan vardı. (Koro)
*
Ve asker kaçakları,
Korkuları, mavzerleri, çıplak, ölü ayaklarıyla
Şosenin ıssız beyazlığına inip,
Nal sesleri ve yıldızlarla gelen atlıyı atlıyı çeviriyor
deviriyorlardı uçurumlara:
şayak, cıgara kâadı, tuz ve sabun yüklü yaylıları
*
Ve çok uzak,
çok uzaklardaki İstanbul limanında,
gecenin bu geç saatlerinde,
kaçak silah ve asker ceketi yükleyen laz takaları:
hürriyet ve ümit,
su ve rüzgardılar.
*
Onlar, suda ve rüzgarda ilk deniz yolculuğundan beri vardılar.
Tekneleri kestane ağacındandı,
üç tondan on tona kadardılar
Ve Kabataş açıklarında sallanan
saman kayıklarının fenerlerini
peşlerinde bırakıp
ve karanlık suda Amerikan taretlerinin önünden akıp
küçük, (1. Kişi)
kurnaz (2. Kişi)
ve mağrur (3.Kişi)
gidiyorlardı Karadeniz’e (Koro)
*
dümende ve başaltlarında insanlar vardı
bunlar
uzun eğri burunlu
ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı
sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin
zaferi için
hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin
bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler… (Koro)
*
Arhaveli İsmail
Kerempe fenerinin açığında,
batan teknenin kayığında
emanetiyle tek başınadır,
*
fakat yalnız değil: (1. Kişi)
rüzgarın, (2. Kişi)
bulutların (3. Kişi)
ve dalgaların kalabalığı (4. Kişi)
Gece, Tophane rıhtımı (Koro)
*
Kamacı Bekir usta:
“Hiç kimseye değil,
bu sana emanettir,
evladım İsmail” dedi.
Emanet, (Koro)
Bir ağır makinalı tüfek.
*
İsmail
ellerine güvenir.
O eller ekmeği, küreklerin sapını, dümenin yekesini
ve Kemeraltı’nda Fotika’nın memesini
aynı emniyetle tutarlar.
Eğilip okşadı mübarek emaneti. (Koro)
*
920’nin 16 Martı. (Koro)
Öğleden evvel saat on
“İngilizler bastı bu sabah
Şehzadebaşı’ndaki Mızıka karakolunu
İşgal altına alıyorlar İstanbul’u
arzolunur.
Manastırlı Hamdi” (Koro)
*
920’nin 16 Martı. (Koro)
Manastırlı Hamdi buldu Ankara’dakini:
“Paşa hazretleri
Vaziyet vehamet kesbediyor efendim.”
*
920’nin 16 Martı (Koro)
Üçümüzü uykuda kesti kâfir,
Kurşuna dizdi ikimizi.
Şimdi üçümüz:
Abdullah ve Osman ve Abdülkadir (Koro)
Taşları yan yana yatar Eyüp’te.
*
Fakat bir kere bir dert anlayan düşmeye görsün önlerine (Koro)
İnönü meydanı
Beş gün beş gece
Kan gövdeyi götürdü
Sonra kaçarken düşman
Kar üstünde top arabaları, altı kamyon
sandıklar dolusu konyak
bıraktılar
*
23 Mart 1921 (Koro)
İkinci İnönü
Kavgaya devam
İnönü karanlığı sesler ve kıvılcımlarla doluydu.
*
1 Nisan
Metristepe aydınlanıyor
Bozöyük yanıyor (Koro)
Düşman silahlarımıza terk etmiştir meydanı
*
Dünyada yalnız pırıltılar
ve böceklerin sesi
Sakarya’yı sallarla geçiyoruz.
Basarak aldık Adapazarı’nı
İzmit’in doğusunda çuha fabrikası
Düşman Karamürsel üzerinden Bursa’ya çekilip
boşalttı İzmit’i
*
Sakarya melhamei kübrası (Koro)
23 Ağustos 13 Eylül arası
Kırk bin piyademiz dört bin beş yüz atlımız
*
düşmanın seksen sekiz bin piyadesi
üç yüz topu
Harp meydanının kuzey yanı
Sakarya
ve dağlar (Koro)
*
Abdüsselam-dağı
Gökler-dağı
dağlar (Koro)
*
Ankara suyunun döküldüğü yerden
Eskişehir kuzeybatısına kadar
Sakarya mecrası uçurumlar içinden geçmektedir.
Sakarya’dan çatal tırnaklı karacalar su içmektedir.
*
Güneyde
ve güneydoğuda
yapraksız ve hazin
geniş ve uzun
insana ölmek arzusu veren
Cihanbeyli ovası
Yirmi iki gün ve gece fasılasız
Sakarya melhamei kübrası (Koro)
*
Buna rağmen:
15 vilayet 9 büyük şehir
7 göl 11 nehir
düşman elindedir (Koro)
*
Köklerinde baltamızın yarası
yangınlarıyla bizim olan yüz kere yüz bin orman
Bir tersane iki silah fabrikası
19 körfez ve liman
*
Sularında
ateş kayıklarının ışıltısından başka ışık yanmadı
Çoğunun
rıhtımı, (1.Kişi)
mendireği, (2. Kişi)
kırmızı, yeşil fenerleri yoktu (3. Kişi) 1060
Onlar tahta iskeleleri ve kederli balıkçılarıyla bizimdiler (Koro)
*
3 deniz
6 tren hattı
Çanakkale’ye ölüme gittiğimiz yol
Ve sonra toprak
Ve o toprağın insanları
Manisalı saraçlar
İstanbul ve İzmir işçileri
Yürükleri Aydın’ın (Koro)
*
15 vilayet
9 büyük şehir
Düşman elindedir (Koro)
*
Mehtaplı bir gece,
gümüş bir kutunun içindesin
ortalık öyle bir tuhaf aydınlık, öyle ıssız
Kartallı Kâzım (Koro)
Yatıyor filintasının arkasında
Parlıyor arpacık
namlının ucunda
*
ay da denize düşmüş
toplanıp dağılıyor,
dağılıp toplanıyor.
Filintayı omuzladı Kâzım. (Koro)
İngiliz tercümanı Mansur
Vurulacak.
*
Mehtapta herif beygirin üzerinde uyumuş geliyordu.
Arada kalmadı dört yüz adım
Nişan aldı sallanan başına Mansur’un.
Yıkıldı herif. (Koro)
*
Dövüştü pir aşkına
Yaralandı birkaç kere
Kavga bittiği zaman
Ne çiftlik sahibi oldu ne apartman
Kavgadan önce Kartal’da bahçıvandı,
Kavgadan sonra Kartal’da bahçıvan. (Koro)
*
Ayın altında kağnılar gidiyordu
Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon’a doğru.
Toprak öyle bitip tükenmez,
dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişmeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle.
ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti. (Koro)
*
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık, kısacıktılar,
ve pırıltılar vardı hasta, kırık boynuzlarında
ve ayakları altında akan
toprak,
toprak
ve topraktı. (Koro)
Nazım Hikmet Ran
Türkay KorkmazKayıt Tarihi : 16.6.2014 11:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!