Yelkovan akrebi kovalar durur…
Zaman sonsuzluğa akar Bağdat’ta…
Acıyla bilenir öfke ve gurur
Gözler nemli nemli bakar Bağdat’ta…
Asırlık camiler boynunu bükmüş
Ufuklar kapalı, karanlık çökmüş
Çınar sonbaharda yaprağın dökmüş
Bomba şimşekleri çakar Bağdat’ta…
Her doğan gün acı, gözyaşı, çile…
Dikenler bahçede dadanmış güle
Ambargo koyarlar düşlere bile
Yerlerde sürünür, vakar Bağdat’ta…
İnsanlık sallanır darağacında
Körpecik hayatlar, ölüm ucunda
Yürekler tarumar, aşk orucunda
Zulüm bir ateştir, yakar Bağdat’ta…
Hıyanet ve zulüm altın çağında
(K) öksüzlük boy verir hayat bağında
Zulüm şebekesi Kandil Dağı’nda
İhanet bendini yıkar Bağdat’ta…
Bağdat’ta yetişti nice âlimler
Dört yana yayıldı kesbî ilimler
Okyanus’u aşıp gelen zalimler…
Barış yollarını tıkar Bağdat’ta…
Bahçeler tarumar, güller perişan
Hakikat lâl olmuş, diller perişan
Vicdan sükût etmiş, iller perişan
Bu hâl canımızı sıkar Bağdat’ta…
Siyah altın için her şey mubahtır!
Hilâl’in gecesi, Haç’a sabahtır
Arşları titreten gözyaşı, âhtır…
Gün gelir tuz bile kokar Bağdat’ta…
Fasit ecnebiler hep fitne taşır
Garibin aşına, zehir bulaşır
Çıkmaz sokaklarda ecel dolaşır
Akrep kanaryayı sokar Bağdat’ta…
Kayıt Tarihi : 26.10.2016 11:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!