Bağ Bozumu Zamanı mı Şimdi

Murat Nail Güney
679

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Bağ Bozumu Zamanı mı Şimdi

Hazırlıksız yakalandım aşka
Yalnızlıklar ülkesinin
En daracık sokaklarında
En hırçın rüzgârlar la savaşırken bir başıma
Yel değirmenleri'min yaprakları
Parçalanırken art-arda
Henüz uyuyup dinlenmemiş iken bir kenarda,
Soluk-soluğa,
Kan ter içindeyken çıktın karşıma.

Ben sonbaharın en solgun anında,
Feleğin en sert tokadından kızarmış yanağımla,
Alev gibi bakışların sağanağında,
En ateşli busemle merhaba dedim sana…

Sıradağlarımda yankılanıyordu
Benliğimi yağmalayan çakal çığlıkları,
Baykuşların tünediği damlarda
Şeytanlar düğün ediyordu
Masum melek kurbanlarla…
Kınalar yakılıyordu
Kara bakışlı cin avuçlara.
Dünya teslim oluyordu sevgisiz yarınlara…

İçimde saklanan çocuk bakışlı
Binlerce yıldır yenilgi görmemiş
En kahraman savaşçı,
En keskin kılıcını çekip fırladı meydana.
Kızıl kanlar içinde yerlere düştü
İhanet tanrısının askerleri…
Terk edip kaçarken şeytan siperi,
Kılıç tutan elime uzandı bir peri…

Kazanılmak üzere olan zafer sarhoşluğunda,
Ayaklarım gömüldü kumlara…
Saraylı bakışlarla götürdü asker yüreğimi,
En izbe zindanlara…
Sevişirken ruhsuz bedenim
Susamışken en deli aşka,
Çare mi kaldı
Teslim olmaktan başka…
Huzurun rehavetiyle
Anne kucağı şefkati gibi,
Sarı saçların sanki idam ipi,
Dolandı boğazıma en yutkunduğum anda.
Alabora oldu donanmam en sığ limanda…

Şimdi geçmişin anıları yağmalıyor düşlerimi,
Şakağıma dayanmış dolu bir Pistol sevdan,
Ardımdan geliyor çocuk sesli ninniler
Kayboluyor ansızın şehrin sokaklarında
Sefil bakışlı dilencilerin ağlamaklı teraneleri,
Bilir misin ben bu kaldırımlarda
Neleri yitirdim, neleri...

Hummalı kalabalığın arasında dar zamanlar,
Köşe başında laternacı şişman kadın,
Sen bu melodiyi çok mu aradın?
Sarhoş kediler sarmış tezgahların önünü,
Beyoğlu bile isyankar bu yeni yetmelere,
Nevizade’den gelen keskin anason kokusu
Hatırlattı bir zamanlar tanıdığım sarışın Rus’u,
Tarlabaşı sokakları yine yokuş, yine dar,
Yine yıllanmış et satıyorlar sabaha kadar....

İstanbul'u eskiden daha çok severdim,
Tıpkı eskimeyen o eski aşklar gibi,
Renklere tutkuluydum, denize, şiire bir de,
Hep ben olurdum sevda maçının galibi.
Yakışıklı çocuktum hani, uzun boylu, kara yağız,
Gözünü ayıramazdı yüzüme bakan kız,
Hep yüzümde soru sormayan gülümseme,
Kruvaze ceketim de gemici armalı düğme,
Kolumda en iyisinden kurmalı Nacar saat,
Ayakkabım beyaz rugan, pantolon İspanyol paça,
E kardeşim, delikanlı halimiz olacak o kadar faça...

Derken geçti zamanlar, yıllar da eskidi, ben de,
Ne ruhumda kaldı huzur, ne de bu yorgun bedende.
Silinmeyen hatıralar saçımda ak, gözlerimde yaş,
Ömrün bu son mevsimine eriştik yar, yavaş-yavaş.
Şimdi solarken gecelerde yaşanan neş'eli demler,
Solmadı hala yüreğimde açan yasemenler.
Bilsem ki sende de hala buruk bir tadı vardır,
Derdim ki aşkın efsunu mahşere kadardır...
Gel söyleyelim bu son şarkımı, gözlerden uzakta,
Mazimizi anacaksın yine ufuklara bak da...
Kırılmışsa da gönlüm ayrılığın acısına yanıp,
Kavuşur muyuz ey gül çiçeğim son uykudan uyanıp....

Murat Nail Güney
7 Aralık 2016 00:35 Balat / İstanbul...

Murat Nail Güney
Kayıt Tarihi : 6.12.2016 01:12:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Murat Nail Güney