Bahçemdeki kiraz ağacı henüz çiçeğe durmadan
Dediler oynaşına varmış azmak kertmesi Nigar
Evliydi oysa, bırakıp iki evladını ortada
O da anasının yolunda; hayret hem de o yaşta!
Dayanamamış yalnızlığa zaar.
Bahçemdeki kayısı ağacı henüz kurumadan
Ülkeye kesin dönüş yaptı Osman ağa
Tanıdığım bir gurbetçi,
Kökleri ayrı düşünce doğduğu topraktan
O dahi naçar kalmış zaar.
Bahçemdeki serçeler henüz mor duta dadanmadan
Çekivermiş cartayı Hüsam Efe
Bir tanıdık ki nankör mü nankör, Gamsız Hüsam Efe.
Ölünün ardından kem söz söylenmez bilirim;
Lakin nankör olduğunu iftiharla beyan ederdi Hüsam Efe.
Söver dururdu kurda kuşa; dolmaları birer ikişer götürürken
Son nefesini vermiş masada beklerken nahar.
Komşumuzun, gurbetçinin ve o nankörün
Ortak noktaları beni tanıyor olmalarıydı.
Sormuş olsan kitaplara sığmayacak
Görmüş, geçirmişlikleri vardı.
Şiirlere konu olacak atraksiyonları.
Dedim ya kendi dünyalarında zorlu insanlardı zaar.
Yuvadan düşen ilk hüthüt henüz gözünü açmadan
Ev sahibinin maltız keçisi ikiz doğurdu.
Köyden getirdiğim tekeyi yürüteceğim diyordu
Üzerinden geçti bir hayli zaman
Kastettiği bu aşkın meyvelerini toplamakmış zaar.
Sözün özü ne doğu yakasında ne de batı
Değişen pek bir şey yok sunam
Bana sorarsan öylesine
Hayat bildiğin istikamette akıp gidiyor derim zaar.
Ramazan topu atıldı.
Gebeler düşük yapacak yine
Top patladı, mahyalar sıralandı
Yürüdü geceye kara teke misali arzular
Bahçemdeki kızılcık ağacı meyveye durdu
Benim bağa destursuz girip
Üzüm devşiren şu insancıklara ne demeli!
Birileri daha niyeti bozdu zaar.
Sahi bağ bozumu vakti gelip çattı mı sunam?
Hakan Gezik
Kayıt Tarihi : 16.5.2019 01:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!