GÜN DOĞACAK
-kahverengi deniz gözlüye…
Gün doğacak. Geçmiş her sabahta olduğu gibi, gelecek her sabahta olmasını dilediğimiz gibi, gün doğacak.
Karanlığın gözlerime vaat ettiği ışık ve ay, güneşin varlığında solacak. Elbet gün doğacak. Sana, senin için, gün doğacak.
Yokluk belasını sen yaşama diye, kahrolma diye gidenlerin ardından, ölmeden sevdiklerin, onları ölü bilme diye, ah etme diye yıldızlara, saçını başını yolma diye, susma diye bir ah için dünyaya, gün doğacak.
Mum ışığıyla yetinmeyi bilmeyeceksin, geceleri uyuyacak ve gündüzlere sığmayacaksın, kalabalık yokluğunda kimsesiz kalmayacak, kimsesiz kaldığını sandığında hala yüreğimi depremler gibi sallıyor olacaksın. Yüreğim senin sevdana yanardağlar gibi kaynarken, sen, umursamayacaksın ve gün doğacak.
Tepelerden yükselen her ışık mızrağı sana umut verecek, gece, giderayak ağlamayacaksın, susamayacaksın bir damla sevgiye, başını koyacağın bir omuz hep olacak, elini tutacağın birileri hep yanında kalacak, bir tek yokluğum sarmayacak seni, olmazsa olmaz olmayacağım senin için ve elbet gece sonunda, gün doğacak.
Alev almayacak baktığın hiçbir yan, el uzatınca güllere elin kanamayacak, toprak inlemeyecek bastığında, rüzgar zevk duyacak -yalnız sende tattığı bir tadı alacak—saçlarını dağıtırken. Sen kızmayacaksın ateşe, şafak vakti arı kuşları ötmeyecek pencerende fakat bir yıldız hep gözlerimde kalacak ve gün doğacak.
Sen; yazıp yazıp yırtmayacaksın kağıtları, sen belki de yazmayacaksın, karanlık senin için uykuyu getirecek, şafak bana yokluğunun kokusunu, katran tadında bir ah kalacak elimde, seni beklerken –gelmeyeceğini bile bile- gün doğacak.
Evet. Gün doğacak, bir gün, gün solacak. Bir akşam üstü yorulacaksın, taşımaz olacak dizlerin seni (benimkiler gibi) saçların ağaracak, dilin dolanacak, adımı unutmuş olacaksın. Telaffuz edilemez bir sancın olacak, yokluk derdi seni de birgün elbet bulacak ardından gün doğacak.
Gün de solacak, gençliğimiz gibi, yokluğun gibi, hatıralar gibi. Gözyaşı gibi kuruyacak geçmiş, yanaklarımızda. Dudağımıza süzülemeden iki damla, ömür karanlık yollarını kapatacak ve artık sevda geçmiş olacak. Doldurduğun boşluklar, boşlukta bırakıp sevilen yanlarını, sevdiğini sandığın zamanları ve birkaç yalan var diye terk ettiğin bu can, geceye baki kalacak.
“Yunus öldü deyi sâlâ verirler
Ölen beden imiş aşıklar ölmez”
Baki kalacak aşklar, sevdan hiç kalacak. Soyu kara düşlere terk edip gittiğin gün kalacak zemheride, kışın ortasında bir gece, bana geldiğin gün kalacak. Vebâl gibi –halbuki günahsızdır sevdam—sevdam kalacak, gün elbet doğacak.
Koynunda büyüttüğün gerçeklerin ve sevdamın yalanlığına olan inancın kalacak ellerinde, tedavülden kalktı pişmanlıklar, Azrail keşkelere itimat etmiyor olacak, güven dediğin şey sıratta taşımayacak seni. Sen, sevdam kadar ağır suç işlemeden ölmek nedir bilmeyeceksin. Tattığın ağı karanlık olacak, yarım bırakılan bir yanın, söyleyemediğin sözlerin olacak. Alacağın olacak gençliğinden, bana borcu olacak gencecik yüreğimin.
Güneş elbet doğacak.
Dünya durdukça, aşka, benim gibi bir uşşak elbet bulanacak.
“Her merhaba bir elveda ise
Her elveda bir merhabaya gebedir”
Yani ki; güneş doğacaksa bir vakit sonra batacak ve ardından tekrar doğacak. Güneş kalsa bile sana gün batacak. Revan düşecek aydınlıklara, suskunluklar devran sürecek.
Ağlama iki gözüm
Bu günler de geçecek
Bir şair an gelecek
Elveda diyecek hayata
İşte o gün sevdiceğim
Sana gün doğacak.
Gecene güneş doğacak
Bana mahkeme-i kübra yolları
Ruz-ı ceza vakti gelecek
Ağlama “kahverengi deniz gözlü(m) ”
Ben ölürken sana, hayat verilecek.!
-albatrosfatihkemal-
A. F. K.
BAD-I MEMAT -1-
Kayıt Tarihi : 5.9.2006 13:18:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ahmet Kürşat Göktürk](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/09/05/bad-i-memat-1.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!